Mustafa Sönmez

05.04.2010, Pazartesi
Türkiye’nin imzaladığı ILO sözleşmeleri, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM Ekonomik, Siyasal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı ile bu hakların uygulanmasını denetleyen organların kararları ile bizdeki sendikal hak ve özgürlükleri düzenleyen mevzuat ve işin pratiği, akla kara kadar farklı. Toplamı 13 milyona ulaşmış ücretli nüfustan toplu sözleşme hakkını kullananlar 732 bin… Yani 15’te 1 bile değil…Ama daha vahim olanı, çalışanın en önemli savunma silahı grevin durumu…Grev uygulaması öylesine erozyona uğramış durumda ki, sadece adı var desek yeridir. Düşünün, sadece 3 bin işçi bu hakkı kullanabildi geçen yıl…


Kaynak; Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı veri tabanı

Gelir dağılımının, bölüşümün, ücretli sınıfın aleyhine gelişmesinde en önemli unsur, sayıları 13 milyona ulaşsa da ücretli sınıfın örgütsüzlüğü. Bu sorunda da başrol 12 Eylül askeri diktatörlüğünün.

24 Ocak 1980’de başlayan sürecin en önemli hedeflerinden biri işçi sınıfını etkisiz hale getirmek, sendikal hareketi bertaraf etmekti. 1980’de 85 bin işçi grevdeydi. 12 Eylül, grev yasağı getirdi ve 1982 Anayasası sendikal hakları iyice budadı. Örgütlenme zorlaştırıldı, toplu sözleşme hakkı kısıtlandı, grev yapılamaz hale getirildi. 12 Eylül’ün anti-sendikal çalışma çerçevesine rağmen 1990’a doğru madencilikte yükselen işçi hareketi ile, o yıl 166 bin grevci işçi grev yaptı. 1995’te yeniden yükselen grevler izleyen yıllarda iyice geri çekildi. 2000’de ancak 19 bine yakın işçi grev hakkını kullanırken 2005’te greve çıkabilen işçi sayısı 3 bin 500 dolayına, 2009 kriz yılında da 3 bin dolayına indi.

Yıldan yıla grev uygulamasının zayıfladığı gözleniyor. Türk İş sendikalarının örgütlü olduğu kamu işyerlerinde 2000 sonrası özelleştirilmeler, tasfiyeler, güvencesizleştirmeler arttı ve bu saldırıya etkili bir karşı koyuş sözkonusu olamadı.

***

Emek kesimi, sendikal örgütlenmenin önündeki engellere karşı çıkarken işkolu düzeyinde toplu sözleşme hakkını acil bir talep olarak ortaya koymalıdır. Her işkoluna, asgari norm ve kurallar getiren ve işkolundaki bütün işçileri kapsayan, uygulanması zorunlu bir çerçeve sözleşme olarak iş kolu sözleşmesi yapılması talep edilmelidir. Buna ek olarak yapılacak işyeri sözleşmesi ise, o işyerindeki işçilerin çalışma ilişkileri, hak ve menfaatlerini düzenleyip koruyan sözleşmeler olarak ele alınmalıdır.

İşkolu yetkisi, işkolunda kurulu, temsil yetkisine sahip sendikalarca birlikte kullanılırken işyeri yetkisi işyerinde en çok işçiyi temsil eden sendikaca kullanılabilir.

Öte yandan, taşeronlaşmanın yarattığı olumsuzluklara önlem düşünülmelidir. Bir işyerindeki taşeron işçilerinin de , o işyerindeki sözleşmenin tarafı olan sendikaya üye olmaları veya o sendikaya dayanışma aidatı ödeyerek sözleşmeden yararlanabilmeleri sağlanmalı…

Grev hakkının özünü zedeleyen , fiilen engelleyen düzenlemeler hemen değiştirilmeli, hak grevine yeniden olanak tanıyan genel grev, uyarı grevi gibi etkinlikleri engelleyen; grev ertelemelerine ve yasaklamalarına olanak tanıyan düzenlemeler kaldırılmalı.

Written by Mustafa Sönmez