Mustafa Sönmez

07.05.2010, Cuma
Gişe rekoru kıran filmlerin, satış rekoru kıran kitapların hep felaket konulu oldukları hiç dikkatinizi çekti mi ? Savaşları, doğal felaketleri, yıkımları konu alan yapıtlar…Nedendir insanoğlunun buna ilgisi ? Psikanaliz, bu ilgiyi,çiğ süt emmiş insanoğlunun, “onların başına gelen benim başıma gelmiyor ya…İyi ki bizim başımıza gelmiyor ” avuntusuyla izlediğini söyler. Komşu Yunanistan’daki fiili ayaklanmayı yüreği ağzında izleyen Türklerin çoğu da, benzer bir duygu içinde. Ne var ki, böyle karanlıkta ıslık çalarak komşudaki yangının buralara sıçramayacağının hiç garantisi yok. Öyle kırılgan bir ekonomik yapısı var ki Türkiye’nin, bu yaşananlar çok geçmeden Türkiye’de zaten var olan kırılganlıkları biraz daha artıracak ve bakın o zaman neler olacak…

Türkiye’nin kırılganlıkları vahim; manevra alanı da çok dar. Baksanıza; biraz canlanma ile birlikte dış ticaret açığı kendini hemen gösteriverdi. Kısır döngü ortada: Dış kaynak girişi ile büyüyünce, cari açıkla yeniden tanışıyorsunuz, enflasyon azınca da faiz terapisine giriyor ve kaçınılmaz olarak küçülmeye gidiyorsunuz… Bu istikrarsız salınım, bu dar alanda kısa paslaşmanın üstüne bir de Güney Avrupa krizi geliyor, hem de ağır biçimde…

***

2010 sokağın yılı . Sokak kaynıyor, daha da kaynayacak. Kamu maliyesinden ağır sorunlu Yunanistan’ın sokağında yaşananları çok geçmeden Portekiz, büyük bir ihtimalle İspanya’nın ,Güney Kıbrıs’ın, İrlanda’nın sokaklarında görürseniz şaşırmayın. Bu kaçınılmaz. Çünkü bütçe açığı ve çevrilemeyen kamu dış borç yükü sorununun çözümüne dönük programlar, eninde sonunda kamunun uygulayacağı acı reçetelerden geçer: Yeni vergiler getirilir, kamunun harcamaları kısılır.

Harcamaların kısılması, içinde maaşların kısılması, kamu personel sayısının azaltılması, emeklililk haklarının budanması gibi sevimsiz önlemler içerir. Sağlıktan, eğitimden kısmak, bunların faturasını halka yıkmak vardır bu paketin içinde ve şimdi bunlar Yunanistan’da programa alınmış durumda… Kamu çalışanlarının maaşları yüzde 20-25 kadar kısılacak, KDV 2 puan artacak, benzine, gayrimenkule ve tuzu kuru şirketlere ek vergiler gelecek. Bu önlemlerle 30 milyar Avro tasarruf bekleniyor. Hedef, acı reçeteyi 5 yıl, 2014’e kadar uygulamak ve böylece bütçe açığını yüzde 3’ün altına çekmek.

Ağırlıkla Alman bankalarının alacaklı olduğu Yunanistan’a mevcut borcunu çevirmesi ve en az ilk iki yıl taze kaynak kullanabilmesi için Avro üyeleri 80 milyar, IMF de 30 milyar Avro borç verecek. Bu, Yunanistan yangını için göze alınan ve Alman bankalarını kurtarmak için göze alınan maliyet…Ya sıradakiler? Onların ortaya çıkaracağı maliyet ne olacak ?

***

Gelelim Türkiye’ye etkilere…2010’da, AB pazarının toparlanacağını ve ihracatını bu bölgeye yeniden yaparak büyüyeceğini uman Türkiye, AB’nin güney kanadının sıkıntıları nedeniyle beklediğine kolay kavuşamayacak. Avro’daki düşüş, dış pazar kaynaklı büyüme umutlarını azaltırken dolardaki artış başka sıkıntılara yol açacak.

Döviz gelirleri ağırlıkla Avro üstünden olan Türkiye’nin, birim ihracattan 1 Avro olarak eline geçen, Avronun düşüşü ile 2 bin TL’nin altına indi, Mayıs sonunda 1,900 TL’nin de altına düşebilir. Bu inişten, hem ihracat hem turizm darbe yiyecek. Avrodaki düşüşe karşılık dolardaki yükseliş, 1,500 TL’yi geçecek. Bu da, ithalatı, dış borç yükümlülüğü dolara odaklı Türkiye’ye durduğu yerde sıkıntılar yaşatacak, ithalat, daha da pahalılaştığı için Türkiye’nin büyümesi, rekabet gücü darbe yiyecek.

İkinci bir olumsuzluk, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sıcak paranın daha iyi faiz vadeden Yunan, Portekiz, İspanyol bonolarına kaçmaya başlaması ile yaşanıyor, yaşanacak. Bu da doları daha da tırmandıracak ve Türkiye’nin dış kaynak ihtiyacını büyütecek.

Türkiye’yi bu dar alandaki beyhude manevralardan çıkaracak şey, radikal bir makas değişikliği. Onu da yapacak bir iktidar yok.

Kemerleri sakın gevşetmeyin, komşuya da gülmeyin…

Written by Mustafa Sönmez