Ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı Güneydoğu illerinde, AKP rejiminin 2015 ortalarından itibaren izlediği “Güvenlikçi politika”  ile birlikte hızlı bir ekonomik gerileme ve yoksullaşma süreci de gözleniyor. Petrol fiyatlarının düşmesinden ve  İŞİD  saldırılarına maruz kalmadan önce, Kuzey Irak ile ekonomik ilişkilerin canlılığının da etkisiyle  geri kalmışlıktan, yoksulluktan biraz olsun belini doğrultma şansı yakalayan Güneydoğu, iç politikada değişen hava ile birlikte yeniden yoksullaşıyor. Bölge milli geliri gerilerken, Bölgede yatırım yapmış Batı merkezli banka ve şirketler kepenk kapatıyor, iç göç hızlanıyor, işsizlik, özellikle genç işsizliği hızla tırmanıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu, TÜİK’in milli gelirin bölgelere göre  dağılımı verileri, AKP rejiminin 2004-2014  yıllarında , Güneydoğu’nun milli gelire katkısının görece iyileştiğini ortaya koymaktadır. 2004 yılında İstanbul’da kişi başına gelir 10 bin 235 dolar olarak belirlenirken, Güneydoğu illerinde ortalama 2 bin 350 dolara yakındı. Dolayısıyla, İstanbul ile bu bölge arasındaki fark 100’e 23 şeklindeydi. 2014 yılına gelindiğinde bu farkın görece daraldığı ve İstanbul’un kişi başına 20 bin dolara yaklaşan milli gelirine karşılık Güneydoğu ortalamasının 5 bin dolara geldiği, böylece farkın 100’e 25’e indiği görüldü.

Bu görece  iyileşmede birçok iç ve dış etken rol oynadı denebilir.  2010’lu yıllara kadar içeride AKP iktidarının Kürt siyaseti ile  müzakere dili, barış iklimi hakimdi ve bu, bölgeye ekonomik istikrarı da getiriyor; ekonominin genelinde yıllık yüzde 5’i bulan büyüme sürecinden Güneydoğu da yararlanıyordu. Bu olumlu havaya, Güneydoğu’ya komşu Kuzey Irak Kürdistan bölgesinin, bölge ile ekonomik ilişkilerinin artması da katkı yaptı. Irak Kürt bölgesinde sürdürülen inşaat faaliyetleri, yapılan ihracat, Güneydoğu ekonomisine olumlu etkiler taşıdı.

Ne var ki, 2008-2009  küresel krizinin ardından düşen petrol fiyatları, ardından Irak-Şam İslam Devleti IŞİD’in Irak’ta artan saldırıları, bölgenin  dışarıdan esen olumlu rüzgarı azalttı. İçeride ise AKP iktidarının özellikle 2015 Haziran seçimlerinin sonrasında bölgede  tercih ettiği savaş iklimi, Güneydoğu’da siyasi ve ekonomik havayı soğuttu.

7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Kürt siyasetini parlamentoda temsil eden Halkların Demokratik Partisi HDP, 6 milyondan fazla oyun büyük kısmını Güneydoğu’dan alırken, aldığı oyların toplamdaki payı yüzde 13’ü geçti ve HDP’ye 80 milletvekili kazandırdı. Bu sonuç, AKP’nin tek başına hükümet kurma imkanını da yok etti. Birçok siyasi  gözlemciye göre, AKP rejimi, Bölgede güvenliği tesis etmek adına izlediği “güvenlikçi” politika ile Kürt siyasetini karşısına alırken bu tercihle  Türk milliyetçilerinin desteğini alarak  1 Kasım 2015 seçimlerine gitti. Bu tarihte yapılan genel seçimlerde AKP tek başına iktidar imkanına kavuştu ancak bu sonuç, Bölgede önemli bir fiziki yıkımı içeren şiddet politikaları sayesinde de oldu.

İç göç verileri, Güneydoğu’dan net göçün hızlandığını  göstermektedir.  2014 yılında bölgedeki 14 ilden 105 bin kişilik net göç yaşanırken, bu sayı 2015’te 127 bine, 2016 yılında ise 135 bine çıktı. Böylece bölge, 3 yılda 367 bin kişilik net göç verdi. Aynı dönemde Türkiye’de 48 il net göç verdi  ama bölgenin 14 ilinin göçü, toplam Türkiye net göçlerinin yüzde 67’sini oluşturdu.

TÜİK’in bölgesel milli gelir verileri en son 2014 yılını kapsamaktadır. 2015 sonrası bölgenin önemli bir milli gelir kaybına uğradığı tahmin edilmektedir. Bölgede ilan edilen sokaga çıkma yasakları, bölgesel üretim düşüşünde önemli etkenlerden biri. Kısa adı TİHV olan Türkiye İnsan hakları Vakfı’nın konu ile ilgili bir raporunun özeti şöyledir; “ Anayasa’ya ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin temel haklar alanındaki uluslararası yükümlülüklerine aykırı olarak ilan edilen süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasaklarının ilki 16 Ağustos 2015 tarihinde uygulamaya konmuştur. Bu biçimi ile Türkiye’de ilk kez yaşanan sokağa çıkma yasağı uygulamalarında, 16 Ağustos 2015’ten bu yana devam eden 2 yıllık süre içerisinde toplam 11 il ve en az 45 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 252 süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleşmiştir”.

Özellikle 15 Temmuz  2016 başarısız askeri darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal ve çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle  hem merkezi hem yerel yönetimde çalışanlarda çok sayıda tutuklama ve işten çıkarmalar yaşanması da bölgenin üretim gücünü olumsuz etkilemiştir.

Bir sivil girişim olan  Demokrasi İçin Birlik’in hazırladığı  OHAL raporuna göre,  20 Temmuz 2017 itibarı ile 12 HDP milletvekili ve 75 belediye eşbaşkanı/başkanı tutuklu idi. Beş  belediye eş başkani 9 ile 14 yıl arasında değişen cezalar aldı. Kürt  belediye eşbaşkanlarının görev yaptığı Viranşehir, Bozova, Halfeti ve Suruç belediyelerine 29 Eylül’de valilik tarafından gönderilen bir genelge ile belediyenin yapacağı tüm proje ve hizmetler için “kaymakam onayı” zorunlu hale getirildi.

 

Aynı rapora göre, Afet Riski Kanunu, Ağustos 2015-Aralık 2016, bazı yerlerde ise Mart hatta Haziran 2016’ya kadar süren çatışmaların ve sokağa çıkma yasaklarının sona ermesinin hemen ardından, Diyarbakır (Sur), İdil, Cizre,

Şırnak, Yüksekova-Gever, Nusaybin’de, “kentsel dönüşüm” adı altında

devreye sokuldu. Bu süreçte çok geniş kamulaştırmalarla geniş kitleler

zorla göç ettirildi ve mülksüzleştirildi.

Yaşanan daralmayı banka kredi kullanımında  da gözlemek mümkündür. Türkiye Bankalar Birliği,  hükümetin krizi uzaklaştırmak için kredi musluklarını sonuna kadar açtırdığı 2017’de bile banka kredilerinden Güneydoğu’nun aldığı payın çok sınırlı olduğunu göstermektedir. Haziran 2017 itibariyle kullanılan kredi stoku 1 trilyon 895 milyar TL’ye ulaşırken kredilerin yüzde 44’ünün İstanbul’da kullandırıldığı, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun payının ise yüzde 3’te kaldığı görülmektedir.

İşsizlik verileri , bölgedeki gerilemenin bir başka göstergesidir.  Özellikle Mardin, Şırnak, Siirt, Batman alt bölgesi ile Diyarbakır-Şanlıurfa alt bölgelerinde, hem genelde hem de tarım dışı işsizlikte Türkiye ortalamalarının çok üzerinde bir oran söz konusudur. 2016  ortalama işsizliği Türkiye için yüzde 11 olarak ölçülürken bu oran Mardin ve çevresinde yüzde 28,3 olarak belirlenmiş, Diyarbakır ve Şanlıurfa için ise yüzde 17,2 olarak kaydedilmişti. Tarım dışı işsizlik olarak bakıldığında yüzde 13 olan Türkiye ortalamasına karşılık Mardin ve çevresinin işsizliği yüzde 30’u; Diyarbakır-Ş.Urfa tarım dışı işsizliği yüzde 23’ü geçmiştir.  Genç işsizliğinde ise Mardin ve çevresinin genç işsizliği dudak uçuklatmakta; yüzde 38 ile Türkiye ortalaması olan yüzde 21’i çok gerilerde bırakmakta ve alarm vermektedir.

Güneydoğu ile ilgili “Güvenlikçi politika” dan kolay kolay vaz geçemeyecek gibi görünen AKP rejiminin bölgedeki yeni ekonomik yoksullaşma dalgası karşısında ne gibi önlemler alacağı bilinmez, ama yeniden başlayan insangücü ve irili-ufaklı sermaye kanamasının bölgede şikayetleri yeniden artıracağı açık.

 

 

Written by Mustafa Sönmez