Üç on para ile geçin bakalım..
Temmuz enflasyonu, iki haneli yıllık enflasyona göz kırptı. Sonbahar ile birlikte bakalım fiyatlar ne olur,…
AKP rejiminin yüzde 50 oy desteğini sağladığı 2011 Haziran’ından sonra bu desteği koruduğunu iddia etmek güçleşiyor. Tersine, özellikle son 4-5 ayın gelişmeleri AKP rejiminde önemli zemin kayıplarına işaret ediyor. İnişteki en önemli etkenler, Kürt sorunu ve dış politikada tutturulan yanlış yol. İnişi hızlandıran bu etkenlere ekonomi de eşlik edecek. Bu sorunlardan AKP’nin sıyrılması zor görünürken düşüşün ivme kazanması biraz da muhalefetin becerisine bağlı görünüyor.
AKP rejiminin bir türlü üstesinden gelemediği, baş edemediği Kürt sorunu, önümüzdeki zaman diliminde de parmağındaki diken olmayı sürdürecek. 2009’da önce Habur açılımı ile müzakereci, barışçı bir dili deneyen AKP iktidarı, bu süreci yüzüne gözüne bulaştırınca, barış dilini bir kenara koyup “güvenlikçi” tercihe yoğunlaştı ve KCK operasyonları ile Kürt siyaseti üzerinde yıldırma harekatı başlattı. Tutuklu, hükümlü Kürt siyasetçi sayısının 7-8 binleri bulduğundan yakınıldı ve barışçı, müzakereci yaklaşıma davetler sürdürüldü ancak AKP’nin sert tutumunu sürdürmesi karşısında , Kürt siyasetinin silahlı ayağı PKK, geçtiğimiz Mayıs’tan itibaren silahlı mücadeleyi yükselteceğini ilan etti. Bu karara eşlik eden başka bir gelişme daha yaşandı. Suriye’de Esad rejimini devirmeye yönelik sünni muhalefete işgüzar biçimde destek veren AKP rejimi, içeride ve dışarıda mezhepsel bir kutuplaşmayı hızlandırırken bir anda kendisini dönüşü zor bir yerde buldu. ABD, Suriye’de kestaneleri ateşten alması için AKP iktidarını memur ederken Obama, Kasım’daki seçimleri de düşünerek geride duruyor. ABD’siz Suriye’ye müdahil olmak, bir anda Türkiye’yi, Suriye meselesine duyarlı İran, Rusya hatta Çin gibi bölgesel güçlerle karşı karşıya getirdi. Irak ile ilişkiler bile gerildi. Bu güçlere enerji ithalatı ve ihraç pazarı bağımlılığı da olan Türkiye, kendisini biraz daha sıkışmış ve yalnız hissetmeye başladı. Suriye’deki sıkışmışlık, PKK için ise boy atacağı yeni bir iklim yarattı. Kimilerine göre, Esad, İran, hatta Bağdat’tan da destek gören PKK, bir anda Suriye’ye odaklanmış AKP iktidarını şaşkına çevirdi.
***
Uludere’de 34 sivilin bombalanması, zaten AKP’yi kitleler önünde çok zor durumda bırakmıştı. PKK, kendi çizgisindeki PYD’nin Suriye’de demokratik özerk Kürt bölgesi girişimine hamilik yapıp elini güçlendirirken Şemdinli bölgesinde “Alan hakimiyeti” yaklaşımıyla AKP rejiminin güvenlikçi politikalarını silkeledi. PKK-BDP kucaklaşması ile ivme kazandırılan “kafa tutuş”, AKP’nin kimyasını bozdu desek, yeridir. İktidarı muhalefeti ile Kürt sorunu bir kez daha Türkiye gündeminin ilk sıralarına yükseldi.
İktidarın içinde TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise 11 maddeli bir metin ile “ulusal mutakabat” adlı bir çağrı ile gündem yarattı. Metni, hem RTE hem de Arınç, Çelik gibi isimler pek sahiplenmeyince, muhalefetin yorumu, “2014 Cumhurbaşkanlık adaylığına yatırım” olarak yorumlandı. Çiçek ise bu yoruma “dolduruşa gelmem” mesajı veriyor. Çiçek’in teknisyenlere hazırlattığı 11 maddeli “zarfın mazrufu” , BDP’nin beklentilerini karşılamaktan çok uzak. Çiçek metni, bildik, neredeyse suya tirit cümlelerden oluşsa da, BDP’lilerin bazıları tarafından (misal, Sırrı Süreyya Önder), müzakereci yaklaşıma geçişin işareti anlamında olumlanıyordu.
PKK yumruğu ile midesini tutarak yürüyen AKP rejimi Suriye tarafında ise sürekli itibar kaybediyor. Suriyeli mülteci kampları Hatay başta sınır illerini hem ekonomik hem de sosyal ve siyasal yönden tedirgin ediyor. Sığınmacı sayısının birkaç ayda 200 bine çıkabileceği tahmin ediliyor. Esad bir şekilde kalırsa-ki öyle görünüyor- Suriye’yi “iç politika” sorunu haline getiren AKP, bunun bedelini ağır ödeyeceğe benziyor. Apaydın kampının CHP’li vekillere yasaklanmasının ardından başlayan , ‘Hatay,Peşaver mi oluyor ?’ tartışması daha da derinleşeceğe , özellikle Alevi yurttaşları sinirlendireceğe benzer.
***
Kürtleri, Alevileri iyice karşısına alan AKP, Eylül ayı ile birlikte okulda çocuğu olan tüm ailelerin tadını kaçıracak bir icraat içinde, laisizm karşıtı eğitim yaklaşımı ile daha çok şimşekleri üzerine çekecek görünüyor. Sekiz yıllık zorunlu eğitimi, ‘4 +4+4’ olarak kademelendilerek 12 yıla çıkartılmasının pratiği büyük sorunlara gebe. 66 aylık çocukların fiziki şartlardan doğan sorunları nasıl karşılanacak? Yeteri kadar okul ve öğretmen bulunabilecek mi? İmam hatiplerin orta kısımlarının yeniden açılması ve o arada din eğitiminin ‘seçmeli ders’ olarak haftada 8 saat uygulanacak olması nedeniyle pek çok yeni sorun gündeme geliyor; Kürtler, Aleviler, laiklerden oluşan blokun muhalefeti biraz daha yükselecek görünüyor.
Siyaset ve sosyal alanda AKP’yi aşağıya çeken dinamikler, ekonomide de ağırlık kazanıyor. Yılı yüzde 4 büyüme ile idare etmeye çalışan iktidarı hem AB’deki daralma hem de iç talepteki kuruma zorlamaya başladı. Küçülme ve Suriye meselesi, kamu maliyesinde çatlaklar yaratarak bu güvenilen kaleyi de zayıflatıyor. Ekonomide Eylül ile birlikte çember biraz daha daralınca AKP’yi aşağı çeken yeni bir dinamikten daha söz edebileceğiz.