Batmamış Avrupa’dan Umut Kesilmez…
Küresel krizin odağındaki ABD ve AB (özellikle Avro alanının 17 ülkesi) bir türlü devrilmiş arabayı…
Teknolojik yenilikleri kullanma konusunda, ne tutucuyumdur, ne de özürlü, sadece sabırlıyımdır. Akıllı telefona geçişi bir hayli geciktirdim, daha da geciktirecektim ama mümkün olmadı. Neden geciktirme? Çünkü kapitalizm bu, bilirim ki, çekmecesinde yenilenmiş teknolojiyle yeni ürünleri bekletir. Piyasaya sürdüğünü kısa sürede demode ilan eder ve yenisini sürer. Bu aradaki süre de çok değildir ama tüketici aldanır, bir anda kendisini demode bulur. O nedenle beklemek, sabretmek, en doğrusudur.
Her sabah yol boyu radyo dinlerim; haberler filan. Akıllı telefonumla hemen heveslendim ama heyhat…O da ne, her şeyi olan yeni akıllı telefonumda arıyor tarıyor radyo bulamıyordum. Sordum soruşturdum, radyoyu ancak internet üstünden dinleyebilirsin dediler. Yani? Akıllı telefona beleş radyo koymamışlardı, eskisinde olanı kaldırmışlardı, yenisinde radyoyu internet üstünden dinlemek gerekecekti, internet harcaması yapmadan beleş radyo dinlemek yoktu.
Kışkırtılmış iletişim…
Tüketicinin yeme-içmeden neredeyse kesip tüketim bütçesinde yer ayırdığı yeni istismar alanı iletişim. Eskiden sadece evdeki sabit telefon için bugünün parasıyla 20-25 TL bir fatura yeterli iken, şimdi evdeki sabit telefonun faturasına 4 kişilik ailenin 4 cep telefonu, internet aboneliği, belki Digitürk aboneliği eklendi ve alt alta yazın 500 TL’yi bulabilir aylık iletişim gideriniz. Elhak, eskiden erişemediğiniz bir dizi kolaylık var. Ama süzün bakalım, ne kadarı vazgeçilmez? Hangi konuşmayı yapmaz, SMS’i kullanmazsanız, ne eksilir?
Gerçek şu ki, çağın en çok kazanan sektörlerinden iletişimin “kışkırttığı” bir ihtiyaç için, başka şeylerden daha çok kesip ona para yetiştirmeye çalışıyoruz ve bu bizim ülkemizde çığ gibi büyüyor. Bakın nasıl…
Bekleneceği gibi, sabit telefonlar demode oluyor. 2004’te 19 milyonu aşan sabit telefon abone sayısı 2013’te 13.5 milyona inerek yüzde 40’ın üstünde gerilemiş durumda. 2003’te özelleştirmeden Türk Telekom’u alan yabancı firmanın tüm çabalamalarına karşın sabit geriliyor. Ama Türk Telekom’un internetten, kablodan ve mobilden kazanımları var tabii…
Sabitteki gerilemeye karşılık, mobil yani cep telefonu tam bir patlama yaşadı. Çok değil; 2004’te 35 milyonu bulmamıştı abone sayısı; bugün 70 milyonun üstünde. Yani 77 milyonluk Türkiye’de neredeyse bebeklere bile bir cep telefonu düşüyor. Birkaç cep aboneliği olanlar hiç de az değil…
Ve internet…TÜİK, hanelerin yarısında internet olduğunu söylüyor bize. BTK da 2004’te yarım milyonu bulmayan internet aboneliğinin 33 milyona yaklaştığını belirtiyor. Tam bir patlama…İnternet, telefonla iletişimi ikame eden önemli bir seçenek…Nitekim, bu 33 milyon aboneliğin 22,5 milyonu cep telefonu olanların internet aboneliği…Ama internette data trafiğine bakarsanız yüzde 90’ı xDSL yani sabit, bildiğimiz internet üstünden.
Gelelim, pastanın paylaşımına…
Paylaşım…
Böyle bir iletişim patlaması olur da ortaya dev bir kazanç kapısı çıkmaz mı? Her yıl yüzde 5 büyüyen bir pastadan söz ediyoruz ve Bilgi ve Teknoloji Kurumu BTK, 2013 net satış gelirini 31 milyar TL olarak açıklıyor.
Toplam satış gelirlerinden aslan payını Karamehmet’in hissedarı olduğu, yabancı ortaklı Turkcell yüzde 30’a yaklaşan bir dilimle alıyor. Yabancı sermayeli Türk Telekom ikinci sırada ve payı yüzde 23 olarak görünüyor. Bir diğer yabancı sermayeli firma Vodafone, toplam cirodan yüzde 15 pay alırken Avea’nın payı da yüzde 12 görünüyor. Sektörde tedarikçi, hizmet sunucu 500 e yakın irili ufaklı firma var ve onların da sektörden payları yüzde 21’i buluyor. Böyle olunca sektörün beşte dördünün 4 firmaca paylaşıldığını görebiliyoruz.
Ama 2004’ten bu yana patlama yapan iletişim sektöründen asıl aslan payını Maliye Bakanlığı’nın aldığını unutmayalım. Faturanıza bir göz atın, göreceksiniz. 100 TL faturanın neredeyse yarısı vergi olarak merkezi bütçeye gidiyor farklı vergi isimleriyle; KDV var, ÖTV var, özel iletişim vergisi var…
Sektörü tamamlayan bir de cihaz kısmı var; özellikle cep telefonları, laptoplar, tabletler vb…Bunların yıllık ithalatı 7-8 milyar doları buluyor. Patlamanın bir de böyle dış firmalara yarattığı dehşetli bir pazar var…
Neyin iletişimi?
Peki bu iletişim araçlarını kullanarak ne konuşuyor, ne tür mesajlar gönderip alıyor, internette ne yapıyoruz? Kısaca iletişim ağını ne için kullanıyoruz ? Bu soruya, daha önceki bir yazımda verdiğim yanıtı yenileyerek noktayı koyayım, izninizle;
“Bu sorunun yanıtını çoğumuz biliyoruz, aslında. Bu iletişim ağında dolaşan sözcüklerin ağırlığını, dünyayı anlamak ve değiştirmek amaçlı bilgi, bilginin üretimi ve paylaşımı oluşturabilirdi, ama değil. Bu muhteşem iletişim imkanı daha adil, daha demokratik bir dünyayı inşa etmemize yarayabilirdi, ama öyle kullanmıyoruz. Ne yazık ki, bugünkü kullanımıyla, mevcut egemenlik ilişkilerini yeniden üretmeye, tüketimi hızlandırmaya, muktedirlerin tahtını güçlendirmeye yarayan, uyutan , oyalayan, uyuşturan bir iletişim kullanımımız var bugün.
Yine de tersini yapmak elimizde. Farklı bir iletişim kullanımı ve onu, farklı bir dünya yaratmada kullanmak, hâlâ mümkün. Yeter ki, bunu isteyelim.”