500 Bine İş, 500 Bine de Ev Kadınlığı…
Mart 2012 işgücü-istihdam-işsizlik verileri, iş-aş derdi olanlar açısından umutlu bir tablo sergilemiyor. “Yumuşak iniş” politikası,…
Merkez Bankası, her ay konut fiyat endeksi yayımlıyor ve sonuncusunda diyor ki, konutta yıllık fiyat artışı yüzde 20’yi geçti, yüzde 8’lik enflasyonun çok üstünde.
TÜİK, her ay satış verilerini açıklıyor ve sonuncusunda dedi ki, konut satışları son 4 ayda yüzde 8 düştü, hele ki ipotekli satışlar, yani konut kredisi ile alımlarda yüzde 50 azalma var…
Bunlar, alarm verici göstergeler. Tam da bundan dolayı RTE, Merkez Bankası’na, faizi indir, baskısı yapıyor. İndir ki, kredi muslukları yeniden açılsın ve elde birikmiş konutlar satılabilsin…
Bu manzaraya rağmen, inşaatçıların bina iştahları eksilmiyor. Bakın ne oldu; Bu yılın ilk 3 ayında alınan yapı ruhsatları, 2013’ün ilk 3 ayına göre yüzde 90’a, evet yanlış okumadınız, yüzde 90’a yakın artış gösterdi. Geçen yılın ilk 3 ayında 163 bin daire için ruhsat alınmıştı bu yıl neredeyse 280 bin daire için…
En çok da konut…
Ruhsat patlaması yaşanan 2014’ün ilk çeyreğinde konut için alınan ruhsatlar toplam 63 milyon metrekarelik inşaat ruhsatlarının yüzde 71’ini buldu. Toplamda 45 milyon metrekarelik ruhsat, 280 bine yakın yeni daireye karşılık geliyor. Bunların 10 bin kadarı tek daireli binalardan oluşacak.
Yapı ruhsatı alanların başında her zaman olduğu gibi İstanbul geliyor ve neredeyse her 5 dairenin 1’i İstanbul’a yapılacak. İstanbul, betonlaştıkça betonlaşacak. İkinci sırada yüzde 6 payla Ankara, sonra da yüzde 5’ payla Antalya var. Yeni Büyükşehir olan Mardin ile Trabzon da yapı ruhsatlarından yüzde 5’er pay alarak İzmir’i 1 puan geçmişler. Hatay, Mersin, Adana’dan oluşan Çukurova kuşağı da inşaata gark olmuş illerimiz…
Hava döndü, ama…
2013 Mayıs’ından bu yana dünyada, dolayısıyla Türkiye’de iklim değişti. Hem ekonomik, hem siyasi olarak… Değişen iklim ile birlikte, yabancı kaynak girişi de durdu. Dolar kuru 1.80 TL’den 2.10 TL’ye gelerek yüzde 17 arttı. Bu artışı frenlemek için repo faizi 6 puan artırıldı.
Bütün bunlar, içeride talebi daralttı. Konut, otomobil, beyaz eşya satışlarında önemli gerilemeler var. İç talep kaybını ihracat ile telafi edemeyen zorlanıyor. Konut sektörü için de dış talep, iç talebin yerini alacak gibi değil. Buna rağmen, inşaatçılar konut üretmekten uzak durmuyor, bulabildikleri her arsanın, yenilenebilir binanın arsasının üstüne ha bire konut yapıyorlar. “Kentsel dönüşüm” için anlaştıkları yapı sahipleri için hava hoş, ama müteahhit elde edeceği daire (ler)yi umduğu fiyattan satacağından nasıl emin olabiliyor? Büyük konut projelerine girenler, talepten nasıl emin olabiliyor ?
Yanıtlar…
Bu soruya iki yanıt var; birincisi inşaat firmaları, özellikle konut yapımcıları, üretmeye kendilerini mecbur hissediyorlar. Çünkü birçok inşaat şirketi eskinin yap-satçı müteahhidi gibi değil; birer fabrika gibi. Sabit iş makineleri, mimar, mühendis, satış elemanı, kalifiye mavi yakalı vb. sabit kadroları var. Üretmez ise, bütün bu makine varlığı, insangücü varlığı atıl kalır. Fabrikadaki gibi, bandın üstünde konut, ofis, otel, AVM, kamu binası vb. hep bir inşaat olması gerekiyor, varlıkları etkin kullanır olmak için. Bisiklet üstündeki sürücü gibiler, pedal çevirmezseler düşerler.
İkinci yanıt; RTE’ye güveniyorlar. Onun inşaat üstüne bir rejim kurduğunun farkındalar. Ekonomik akla uymasa da, politik hedeflerine onu inşaatın her türlüsü taşıyor. Bu aslında, dış kaynak, ya da dışarının tasarrufuna faiz ödeyerek iç pazara dönük büyüme modeli. Odağında da iç talep ağırlıklı konut yatırımı var.
Mecburuz, o da mecbur…
İnşaatçılar şöyle düşünüyorlar; RTE, politik hedefi için bu büyüme kurgusunu değiştiremez, buradan yürümek zorunda. Betonlaştırma, çevrenin canına okuma, ülkenin büyüme dinamiklerini, rekabet gücünü kurutmak pahasına bu yola girdi, bu yolu belledi ve körün değneğini bellemesi gibi, bunun dışında ne bir şey biliyor ne de değiştirme riskine, zahmetine girer… O nedenle, konut odaklı büyümenin önünde ne tıkanıklık varsa zorlar ve bugüne kadar yaptığı gibi yolu açar, biz de ambülansın açtığı yoldan devam ederiz.
Acaba öyle olacak mı? Acaba, faizi indirin, demekle faiz inecek mi, inse fırlayan döviz ve onun yaratacağı komplikasyonlarla baş edilebilecek mi? Acaba, bugüne kadar yabancının parasıyla dönen çark, bundan sonra dönmeye devam edecek mi? Birkaç zamandır tekliyor. Ya tekleme sürerse? O zaman elde biriken konut stoklarının hali nice olacak?
(4 Haziran 2014 Sözcü)