‘Kapital’in İzinde’ Maraton Koşucuları…
Yordam Kitap yayınları, ülkemizde Marksizmin önde gelen üç ismi , Nail Satlıgan, Sungur Savran ve…
İhracatta harikalar yaratıyoruz ya…Kabımıza sığamıyoruz,mesela altında da ihracatçıyız!…İnanmıyor musunuz? Dış ticaret verileri ilk 5 ayda 2,3 milyar dolarlık altın ithal eden Türkiye’nin 4 milyar 20 milyon dolarlık altın ihracatı yaptığını söylüyor. Yani altında net ihracat, 2 milyar 275 milyon dolar. Ama acele etmeyip 2011’e bakalım. Ne görüyoruz? 6,2 milyar dolarlık altın ithaline karşılık 1,5 milyar doları bulmayan ihracat. Yani 4,8 milyar dolar net altın ithalatı. Demek ki, ithalatla altın stoku yapılmış 2011’de.
Peki kimin için bu altın ithalatı yapılmış ve daha sonra ihraç edilmiş ? Cevap çok açık. İran için.
Türkiye’ye ham petrol, doğal gaz satan İran, niye bu kadar altın alsın, altın ithalatçısı Türkiye’den ?
Bu soruları herkes soruyor; TBMM’de CHP milletvekili Sinan Aygün de Bakan Zafer Çağlayan’a bir soru önergesi verdi ve dedi ki;
“İran’ın bir anda Türkiye’den bu kadar büyük miktarda altın ithal etmeye başlamasının altındaki neden hakkında bilgi verir misiniz? Bu gelişmenin İran’ın içerisinde bulunduğu uluslararası koşullarla ilişkisi bulunuyor mu?
Bakalım Bakan Çağlayan nasıl bir cevap verecek.
İran, sattığı enerji ürünlerinin karşılığını döviz olarak değil, altın olarak istiyor Türkiye’den. Neden? ABD ve AB ile yaşadığı nükleer gerilim sonucu, ödeme kısıtlamaları ile karşı karşıya İran. Dış ödemelerinde uluslararası bankaların blokajıyla didişiyor. Bunu aşmak için de altını ödeme aracı olarak seçiyor. İthalatçı devletin Botaş’ı ile Koç’un Tüpraş’ı da, döviz yerine, ithal edilen altınla yapıyorlar ödemelerini. Ama bu, altın ihraç ediyorlar gibi görünüyor ve bizim “İnciler, kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller…” şeklinde de tanımlanan ihracat kaleminin, bu kadar kabarık olması da bundan…Altın ihracatçısı görünen Botaş ile Tüpraş, bu alışılmadık ödeme biçimi nedeniyle Türkiye’nin ihracat toplamını da şişirerek Zafer Çağlayan’ı ve TİM Başkanı’nı sevindiriyorlar. Bu yılın ilk 5 ayında altın ihracatı 1,5 milyar dolar artmış, ithalat da o kadar azalmış görünüyor. Oysa, önceden ithal altınlar şimdi ödemede kullanılıyor. Bu da dış ticarette iyileşme diye yutturuluyor. Zafer Çağlayan, ”İhracatçılarımızla, Suudi Arabistan Çölleri’ni, Çin Seddi’ni aştık, Venezüella’dan, Sudan’a pazar pazar dolaşarak, rekorları kırdık” diyor ama ihracatın içindeki İran’a altın ödeme hile hurdasından hiç dem vurmuyor. İhracatın 73 milyar dolara ulaştığına ve yılın ilk yarısındaki ihracat artışının 7,4 milyar dolar olduğuna dikkati çeken Çağlayan, bu artışın, Avrupa ülkelerinde yaşanan krize rağmen gerçekleştiğini söylerken herkesi kör alemi sersem mi sanıyor? O ihracatın yüzde 8’den fazlası İran’a altınla ödeme. İhracat değil!…
***
Şişirme, sadece ihracata değil, esasta büyümeye yansıyor. Şöyle ki; GSYH’yı, yani milli geliri hesaplamanın bir yolu harcamalar üstündendir. Ailelerin yaptığı harcamalara, devletin tüketim harcamalarını eklersiniz. Üstüne yatırımlar için yapılan harcamaları eklersiniz. Stoktaki malların değeri de bu toplama eklenir. Bir de net ihracat eklenir, ihracat, ithalattan süzülerek. Böyle olunca, mesela 2012’inin ilk 3 ayında ortaya çıkan pasta, 2011’in aynı dönem pastasından yüzde 3,2 fazla göründü. Böylece, büyüme hedefe uygun, yüzde 3,2 büyüdük, denildi. Bütün ekonomi bakanları, alınan büyüme sonucunu övgü vesilesi yaptılar. Çok konuşan ama boş konuşan bakanlardan Zafer Çağlayan, ihracatın büyüme üzerindeki etkisini , bu altın olayından hiç söz etmeden aktararak ”Net ihracatın Türkiye büyümesine katkısı yaklaşık 4,5 puan olmuştur. İhracat artışının büyümeye net katkısının ikinci çeyrekte de pozitif olduğunu göreceğiz” diyor ve yine herkesi kör, alemi sersem sanarak…
Oysa, büyümeye ihracatın yaptığı katkının ihmal edilmeyecek bir bölümü, İran’a net altın ihracatı. Yani burada üretim yok. İran, alacağını altın olarak talep etmiş. İthalatçı firmalar da dövizle altın ithal edip sonra da bunu “ihraç eder gibi” ödemişler. Kayıtlara ihracat olarak geçince, milli gelire de büyüme unsuru olarak dahil olmuş. Şimdi bu doğru mu? Değil elbette. Prof.Dr.Fatih Özatay, da 7 Temmuz tarihli Radikal’de bu noktaya parmak basarak, kaba bir hesapla, 1 milyar dolarlık altın ihracatı olmasaydı, yüzde 3,2 olarak açıklanan büyümenin yüzde 2,6 olarak ölçüleceğini öne sürdü. Bu kadar büzülme olur mu diye bu soruyu TÜİK yöneticilerine, teknisyenlerine sordum. Ayrıca yine sordum; “ İzleyen çeyreklerde bu durum tekrar ediyor, hesaplamalarda bunu dikkate alacak mısınız?” diye. Sorularıma cevap vereceklerdir eminim. TÜİK’in açıklamalarını sizinle paylaşırım.
Ama açıkça , ilk 3 ayın büyümesine balon yaptıran İran’a altın ihracatı, ikinci çeyrek yani Nisan-Haziran dönemi büyümesinde daha etkili olacak. Çünkü, dış ticaret istatistiklerinden anlıyoruz ki, bu dönemde İran’a altın ile ödemeler ilk çeyreği daha da aşmış. Bu balonun büyüme rakamlarına yansıyacağı belli. TÜİK, bu çapağı temizleyerek güvenilir bilgi üretmeli.