İslamcıların Rant Kavgası ve Medya Sefaleti
Yandaş gazetelerin en haslarından Star’ın 21 Temmuz tarihli köşe yazılarından biri Elif Çakır imzalı ve başlığı da hayli dikkat çekiciydi; “Devlet rantını yiyen Gülen cemaati değil”... Tartışma malum; Gülen cemaati ile RTE kanadının arası şeker renk ve her fırsatta masanın altından tekmeler savruluyor. Son kavga devlet rantları üstüne. Kısaca “nurjuvazi” diye etiketlenen İslamcı sermayenin AKP rejimi ile hem merkezden, hem yerel yönetimler,TOKİ üstünden dağıttığı rantlarla palazlandığı biliniyor. Her ne kadar Elif Çakır hanımefendi, yok böyle şey, demeye getirse de…
BİZ YEMEDİK…
Kavgaya sebep, Cemaatin kurumsal yüzü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Cemal Uşşak’ın Radikal’de yer alan demeci; Uşşak, “Bizim arkadaşlarımız, çevremiz, o rant yiyen kesimde yoklar,Düşünüyorum, bakıyorum, biliyorum, yoklar” diyor. Bu demeç, zımnen, evet birileri var rantı götüren ama onlar Gülenciler değil, demeye getiriyor. Star yazarı da bu demeci, “Kışkırtıcı, oldukça töhmet altında bırakan, dışlayıcı, suçlayıcı” olarak değerlendiriyor ve infialini dillendiriyor; “Haydaaaa” diye…Sonra orada durmuyor, Gülencilerin sermaye örgütü TUSKON’un Başkanı Rızanur Meral’i arıyor, onu yokluyor; Meral, sakin bir adam, gerek yok böyle şeylere işimize bakalım filan diyor, hem devlet ihalesine girmek ayıp değil, belki bizim arkadaşlar da giriyordur mealinde bir şeyler söylüyor. Ama Bayan Çakır, yatışmıyor, dönüp soruyor Gülenci Uşşak’a, neden ayrıştırıcı bir dil kullanıyorsun, haydi söyle kimlermiş rantçılar, diye sıkıştırıyor…
RANT YOK MU?
Fotoğrafından Elif Çakır’ın inançlarına uygun giyinen, imanlı biri imajı çizmeye çalıştığı anlaşılıyor. O zaman Allah korkusu da vardır herhalde. 750 milyar dolar milli geliri olan bir ülkede devlet, bu gelirin en az yüzde 35’ine vergi ve SSK primi olarak el koyup sonra bunu kamu nihai harcaması, yatırım harcaması, transfer harcaması olarak kullanırken hiç mi kayırmaz, hiç mi birilerine iltimas geçmez ? Bunu her ülkede yapar devlet. Bunun Türkiye’de olmadığını söylemek, Allah’tan korkmadan yalan söylemektir.
Türkiye’de kayırmacılığın, rantların parti yandaşı sermayelerden yana yontulduğunun zirve yaptığı devir, AKP rejimi devridir. Bunu öncekiler de yapardı, AKP fütursuzca yapıyor.
Hiç öyle TOKİ’leri, enerji lisanslarını, 50 milyar doları bulan özelleştirmeleri vs. yi eşelemeye gerek yok, hepimizin gözünün önünde yaşananları, medyadaki eldeğiştirmeleri koyun önünüze, kayırmacılığın, rant aktarıımının, al takke –ver külahın en âlâsını, en hayasız ve göze sokulanını görürsünüz. Bayan Elif Çakır, Sabah-ATV’nin ihalesiz, devlet bankası kredileri ve Katar sermayesi desteği ile RTE’nin damadıının yönettiği Çalık Holding’e gözümüzün önünde nasıl devredildiğini ve bunun RTE’ce defalarca nasıl savunulduğunu bilmez mi? Aynı Çalık’ın 10 yıl önce ve 10 yıl sonraki servetinin, holding bilançosunun bir dökümünü yapmaya cesareti var mı?
SON ULUFELER…
Daha geri gitmeye ne gerek var; Haziran ve Temmuz aylarında medyada yaşananlara bakın, rant temelli al gülüm ver gülümün yeni çarpıcı örnekleri yaşanmadı mı? Aracı yine TMSF, yani mevduat sahiplerinden kestiği primlerle bankacılık sisteminin sigortası olması gereken devlet kurumu. Ama bu kurum daha çok, medyada eldeğiştirmelerin çöpçatanı olmarak biliniyor. Batık bankalardan devlet alacağını, onların şirketlerine el koyarak yapıyor. Elkonulan şirketlerin içinde büyük medya kuruluşları varsa, TMSF, hemen RTE’nin ağzına bakıyor ve medya kuruluşunun kime gideceği oradan gelen işaretle gerçekleştiriliyor. Son örnek Çukurova Grubu, Karamehmet’in, 2001 krizinden bu yana eski bankası Uluslararası Bank’tan dolayı borçları vardı, taksitler ödeniyor, ödenmiyor derken Çukuorova’nın bir dizi şirketine, bu arada Show TV,Akşam, Digitürk, Skytürk gibi medya grubu şirketlerine de el konuldu. Ne yaptı TMSF? Önce, üstüne hiç vazife olmadığı halde editoryal temizliğe girişti. AKP ile organik bağları olan isimleri medya kuruluşlarının başına getirirken Ali Kırca başta olmak üzere bu medyada kendinden yana görmediği kim varsa tırpanladı, işten çıkardı. Sonra mı? Sonra RTE’nin bu gazete ve TV kanalları kimlere verilecek işaretini beklemeye kaldı iş. Show TV, sermayenin en fırıldağı olarak bilinen Turgay Ciner’e veriilrken Akşam ve Skytürk, Rizeli müteahhit, her büyük ihalenin altından çıkan Cengiz İnşaat’a gitti. Denebilir ki, bu medya kuruluşları ne para kazanıyorlar ki, onlara lütuf verilmiş gibi yazılıp çiziliyor ? Para kazandıklarını söyleyen kim ? Alışveriş şudur; sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini kaşıyayım. Yani, sen al bu medyaları benim için borazan yap, çal, masrafı neyse üstlen; ben de sana enerji,maden,inşaat,havaalanı vs. Allah ne verdiyse, vereyim…
Ciner’in devletten aldığı enerji ve maden lisansları, kaşı gözü için mi verildi ve sürdürülüyor? Bu kadar borazanlığın karşılığı daha neler var, ortaya çıkar yakında. Aynı şey Üçüncü Havalimanı macerasına sokulan Cengiz İnşaat için geçerli. Borazanlaştırılan medyaların bedeli, çeşitli kayırmalar, rant aktarımları olarak bunlara geri dönecektir. Bu arada Doğuş’un da hakkını yemeyelim. Özelleştirmeden Araç Muayene’yi alan, Ümraniye metrosu işini alan, son olarak Galataport’u alan Şahenk Ailesi, NTV’,Cnbc-e yi, Star’ı RTE’nin emrine vermiş, çok mu? Demirören Milliyet’i, Vatan’ı, kağıttan boru yapmış çok mu? Rant mı dediniz, Çakır hanım? Yoktur demeyin;vardır,herkes veriyor,herkes alıyor, Allah da biliyor, deyin. O zaman doğruyu söylemiş olursunuz…