Suriyeli Kürtler ve Kürdistan Fobisi…
Ceylanpınar’dan, sınırdan gelen çatışma haberleri, kör kurşunlar, yaralılar, AKP’nin “sabrımız tükeniyor” üfürmeleri, ulusalcıların da, eyvah…
Suruç’taki katliamın nedenini, niçinini olmadık yerlerde aramaya gerek yok. Bu katliam, bilinen bir zincirin yeni bir halkasıdır, dileyelim son halkası olsun, ama öyle olacağa benzemiyor.
Zincir, Ak faşizmin Kürt hareketine, onunla dayanışma içinde olan sol-sosyalist güçlere Orta Doğu’da, özelde de Türkiye’de sürdürdüğü pis savaşın halkalarından oluşuyor.
Suriye’de , Rojava’da , bölgenin tüm Kürt,Türkmen, Arap, Ermeni , Çeçen kimliklerinin katılımıyla kanton tipi örgütlenmelere giden ve gündelik hayatı demokratik bir format içinde sürdürmeye çalışan PYD önderliğindeki oluşumu, Ak faşizm hiç içine sindiremedi.
“Sınırımızda Kürt devleti kuruluyor !” yaygaralarıyla, Rojava’yı ezmek için açıktan saldırı heveslisi olanlar az değildi ama bunun belalı bir iş olacağı, Esat’la dalaşmayı içereceği, PKK ile karşı karşıya gelmek olacağını bildikleri için elleriyle peydahladıkları Suriye muhalifleri içinden zuhur eden IŞİD’i sınır boyunda vekil tayin ettiler. IŞİD’i, PYD’nin silahlı gücü YPG karşısında kolladılar, silahlandırıp, takviye ettiler.
Seçimlerde IŞİD
7 Haziran seçimleri yaklaşırken Rojava’da Ak faşizm adına savaşan IŞİD, Güneydoğu’da boy gösterir oldu. AKP için HDP’nin yüzde 10 seçim barajını geçmesi, bırakın RTE’nin Başkanlık heveslerini kursakta bırakmasını, AKP’nin 13 yıllık tek parti rejimini sonlandıracak bir “darbe” olacaktı. O barajın aşılmaması için her şeyi göze almaya başladılar. Hem de büyük açıklar verme pahasına. Ağrı’da, göçmen Kürtlerin yoğun yaşadığı Adana ve Mersin’de HDP’ye dönük, IŞİD patentli saldırılar yaşandı. Hepsi, kitleleri kışkırtmaya, büyük sokak hareketlerini provoke etmeye dönük saldırılardı. HDP, bu provokasyonların farkında olarak tüm saldırıları savuşturmayı bildi, kitleleri kontrol etti. Bu konuda en kritik sahne Diyarbakır’da kurulmuştu.
Genel seçimlerine iki gün kala, 5 Haziran’da, HDP’nin Diyarbakır mitinginde patlayan bomba aynı hedefe dönüktü: kitlesel ayaklanma, panik, kaos ve HDP oylarını düşürme…
5 Haziran Diyarbakır…
Balık hafızalı toplum işte; birkaç günde unutuluyor, üstü örtülüyor. Oysa unutulacak gibi değil. Diyorbakır’daki mitingin bombacısıyla ilgili skandal bilgiler Hürriyet’te manşetten yayımlandı.
Şüpheli O.G.’nin ailesi, çocuklarının IŞİD’e katıldığını, Başbakanlık dâhil bütün yetkili kurumlara bildirmiş, yardım istemişti. Buna rağmen aylarca takip edilen şüpheli için kaldığı otelden bilgi gelmiş ve hakkında “asker kaçağı” işlemi yapılmıştı, o kadar. Adalet Bakanlıgı’nın UYAP sistemine kayıt girilmediği ortaya çıktı. UYAP’ta şüphelinin kardeşinin IŞİD’e katıldığı için suç duyurusu yapan ağabeyinin adının yazdığını, bizzat geçici hükümetin Bakanı Kenan İpek açıklıyordu. İpek, “UYAP’ta yazılı olmasa da polis aramalıydı” diyordu. İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk ise , “UYAP’ta kayıtlı olmamasından şüpheleniyoruz.” şeklinde kendini savunuyordu.
Suruç’a cüret…
Kimi ihmal, kimi beceriksizlik diyebilir, ama bunun bir “göz yumma” olduğu o kadar açık ki… İdari soruşturma var mı, adli soruşturma ne aşamada, bilen var mı? Diyarbakır saldırısı unutturuldu. Unutturulduğu, peşi bırakıldığı içindir ki, Suruç’a cüret edebildiler…
Görgü tanıklarının ifadeleri, ortada yine bir kurgu olduğuna ilişkin savları güçlendiriyor. Sosyalist gençler Amara Kültür Merkezi’ne giderken, 200 metre mesafede polis tarafından didik didik aranmışlar. Neden, patlamanın olduğu yerden 200 metre geride polis kontrolü ? Sanki patlama menzilinin dışında kalmak ister gibi…İnceden inceye arama yapan polis, bombayı patlatan IŞİD’ciyi nasıl gözden kaçırır? Canlı bomba kültür merkezine nasıl girer ?
Biliniyor ki, Suruç’un tüm sokaklarını kamera ile izleniyor, Kobanê ile dayanışmak üzere oraya giden herkes sorgulanıyor, MİT sokak sokak cirit atıyor da IŞİD’ci canlı bombayı nasıl gözden kaçırıyor ? Bombanın patlatılmasının ardından polisin halka müdahalesine, cenazelerin Urfa Adli Tıp yerine Gaziantep’e götürülmesine , canlı bombanın dışında bir failin daha olduğu ve resmi yetkililerce saklandığına ilişkin bir dizi iddia var ortalıkta.
Ama biliyoruz ki, bu karanlık noktalar yine karanlıkta bırakılacak, Diyarbakır’da olduğu gibi, “Faili meçhul” arşivine kaldırılacak, ya da daha yerdeki kan kurumadan yeni bir Suruç patlatılacak…
Satılık…
Yapılmak istenenlerin asıl hedefinin ne olduğunu, RTE’nin kulu gazetelerin manşetlerinden, gazeteci kılıklı satılık kalemlerden okuyabilirsiniz. IŞİD canileriyle 32 genç insanı hayatlarının baharında ölüme götürenler, utanmadan bunun HDP’nin iç savaş çıkarma niyetinin parçası olduğunu yazabiliyorlar. Bunlardan biri Sabah’tan Mahmut Övür, dün şöyle yazmış sıkılmadan;
“ Saldırının Kobani’yle ilişkili olması, aynı anda Kobani’de de benzer bir saldırının yaşanması hâlâ Kobani’nin Türkiye’nin içini karıştıracak bir argüman olarak kullanılabileceğini gösteriyor.(…)
İstedikleri de, uzun süredir ateş çemberi içine alınan Türkiye’yi iç savaşın içine çekmek ya da iç savaşı Türkiye’nin içine taşımak. Bunun için PKK ve çevresi, “Türkiye DAEŞ’i destekliyor” yalanlarından, algı operasyonlarına kadar her şey yaptı. 6-8 Ekim’de bu proje bir ölçüde denendi ama başaramadılar. Çözüm süreci ruhu bu tuzağı bozdu. Ama onlar vazgeçmedi. Başından beri bir hesaplaşma alanı olarak seçilen Kobani’yi her fırsatta devreye soktular.
Şimdi Suruç’ta daha vahşi ve insanlık dışı bir katliam denendi. Bölge halkını kışkırtıp, iç savaşın fitilini ateşlemek istediler. Bu yüzden Suruç katliamını kimin yaptığından çok, neyi hedeflediği önemli…”
Düşünebiliyor musunuz ? Bir katliam denendi, diyor ama faili kim, söylemiyor. Bunca ölüme rağmen halkı sakin olmaya, oyuna gelmemeye çağıran HDP, AKP MV adayı olup seçilemeyen ama kulluğunu da aksatmayan Övür’e göre, iç savaşın fitilini ateşlemek istiyor!…
Kuyruğu iyice sıkışmış Kaçak Saray’ın IŞİD ile tutturduğu yol, bir çıkmaz sokak ve duvara çarpması kaçınılmaz…Çok kalmadı…