Güneydoğu’da yeniden yoksullaşma
Ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı Güneydoğu illerinde, AKP rejiminin 2015 ortalarından itibaren izlediği “Güvenlikçi politika” ile…
Mustafa Sönmez
26.02.2010, Cuma
AKP’nin 2000’li yılların başında, siyaset sahnesinde başrol almasında hem iç, hem dış faktörler etkili oldu. Dışarıda , ABD, Büyük Ortadoğu Projesi BOP’a en uygun müttefik olarak , radikal islama karşı ılımlı İslam modelini öneren Fethullah Cemaati ve AKP kurucularını seçti. Doğrusu, bu tarihte, ABD’nin önünde başka bir seçenek de yoktu. Yine 2000’lerin iç rüzgarları da AKP’den yana esti. 2001 krizi ile diğer siyasi partiler tükenmişlerdi, seçmenin eskiyi cezalandırma, yeniye şans tanıma eğilimi güçlenmişti. AKP kurucuları , milli görüşçü elbiselerini askıya asmış, iç ve dış büyük sermayenin de hoşuna gidecek, IMF uyumlu neoliberal elbiselerini üstlerine geçirmişlerdi.
Her ne kadar Irak işgali sürecinde ABD, AKP’den beklediği performansı görmese de , stratejik hedeflerine ayak sürüyenlerin TSK ve AKP’ye ayak bağı teşkil eden yargı olduğunu da fark etti. Irak sonrası, Afganistan, Pakistan coğrafyasında TSK’dan beklenenleri, Kıbrıs, Ermeni meselesi, Kürt meselesinde AKP’nin uyumlu hareket edebilmesi için de içerideki ayak bağları için bazı “iyilikler düşünülmesi” gerektiği ajandaya kaydedildi ve “gereği için”, işbirliği içinde hazırlıklara başlandı.
***
2002-2007 döneminin, likidite bolluğu koşulları, AKP’nin ekonomide lehine esen başka bir rüzgar oldu. AKP, dış kaynak girişine dayanan 2002-2007 döneminin yıllık ortalama yüzde 7’lik büyümesini kendi başarı öyküsü olarak pazarladı ve başarılı da oldu. Başlangıçta AKP’li kadrolara ihtiyatlı yaklaşan TÜSİAD, AKP’yi AB-IMF çıpalarını en iyi uygulayan iktidar olarak takdir etti ve 2007 seçimlerinde desteğini de esirgemedi.
Ilımlı İslam modelini inşa etme yolunda, AKP’yi istim üstünde tutan bir “jest”i de, TSK, altın tepsi içinde sundu. 27 Nisan e-muhtırası, AKP’ye “mağdur” havası verirken, bunun seçimlerde oya tahvil edilmesi güç olmadı. TSK’nın e-muhtıra salvosuna AKP, artık karşı salvolarla cevap verecekti. 27 Nisan e-muhtırasından yaklaşık 45 gün sonra Ümraniye’de silahların bulunduğu duyuruldu. 15 Kasım 2007’de de Taraf gazetesinin yayın hayatına geçirilmesi önemli bir hazırlık çalışması oldu.
Ümraniye’deki silahların bulunmasının ardından, 9 ay kadar süren, karşılıklı bir hamlesizlik dönemi yaşandı. Adeta, yeni salvolar için bir hazırlık, bir yığınak yapma dönemi…AKP’nin medyadaki en önemli atağı, Sabah-ATV grubunu, yandaşı Çalık Grubunun mülkiyetine geçirmek üzere kamu bankası kaynaklarını seferber etmesi oldu. 8 Ocak 2008’de RTÜK, bunu ilan etti.
AKP karşıtlarından salvo, AKP’ye 14 Mart 2008’de kapatma davası açılmasıyla yeniden başladı. Buna cevap gecikmedi ve hemen izleyen hafta, Ergenekon’da ilk büyük operasyon dalgası başlatıldı.
***
2008’in son çeyreğinden itibaren küresel krizin yarattığı sert rüzgarlar içeride memnuniyetsizlikleri artırırken ABD’nin AKP’den beklediği bölgesel ödevlerde de ilerlemeler gösterememesi AKP’yi geriletiyordu. Artık yükseliş dönemi bitmiş, düşüş başlamıştı. Düşüşün teyidi 29 Mart 2009 yerel seçim sonuçlarıydı. AKP, 2002’de yaklaşık yüzde 34 oyla iktidara gelmiş, oyunu 2004’teki yerel seçimlerde yüzde 42’ye, 2007’deki genel seçimde ise yüzde 47’ye çıkarmıştı. 29 Mart yerel seçimlerde ise AKP’nin oy oranı yüzde 38’e düştü. Bu moral bozucu sonucun üzerinden henüz iki hafta geçtikten sonra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne operasyon yapıldı. Bu, seçimlerden moralle çıkanlara adeta bir gözdağıydı.
Gelelim son “raundlara”…Yaklaşık 2010’un başlarında , Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, AKP’ye karşı bu kez “hukuk devleti ilkelerini çiğnemek” suçlamasıyla yeni bir kapatma davası açmaya hazırlandığı haberleri medyada yer almaya başladı. Bu salvoya cevap , Erzincan-Erzurum coğrafyasında verilirken Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması ile sistemdeki çatlak büyüdü. Bir başka atak Taraf üstünden geldi; 2003-2004 tarihli “Balyoz Darbe Planı” flaşlandı!…. TSK, habere sert tepki gösterdi ama, 23-24 Şubat’ta emekli generaller, muvazzaf amiraller, emekli subaylardan oluşan toplam 48 kişi gözaltına alındı, tutuklamalar yaşandı.
***
AKP’nin güncel hedefi, odaklandığı alan “kapatma” hamlesi. Balyoz operasyonu ile sergilenen güç ve kararlılık gösterisi, öncelikle kapatma davasının açılmasını püskürtmeyi hedefliyor. İşe yarar mı bilinmez. AKP’liler beyan ettiler ; Kapatma davası açılırsa, erken seçime gidilecek. Hem de sandıkta mağdurları oynayarak…Küresel krizde yüzde 6 tarihi daralma ile yaşanan yoğun işsizlik ve yoksulluğun, tütün işçilerine yaşatılan zulmün hesabı verilmeden kapağı sandığa atma derdindedir AKP…”Mağdur” maskesi ile bunlardan yakayı sıyırmış ve “darbecilerden hesap sorarken , halkın iradesini hiçe sayanlarca bertaraf edilmiş olduğu” mavalını okuyarak yeniden kan can bulmanın kurnazlığı peşindedir…
Bu oyuna gelinmemeli, kapatma davasına etkili biçimde karşı çıkılmalı, AKP’nin hesabı sandıkta görülmelidir.