Mustafa Sönmez

 Yaşlı dünyamızın nüfus saatinin gongu,  bu gün 7 milyara ulaştığımızı haber verdi. Böyle nüfus kaynakları var: An be an dünyaya kaç kişinin geldiğini, kaç kişinin bu dünyadan göçtüğünü bildiriyorlar(*) . Düşünün, 1650’de dünya nüfusu henüz 500 milyondu, 1804’te 1 milyar ile tanıştı, 1927’de 2 milyarı buldu.

200 küsur irili ufaklı devletin bulunduğu bu kavanoz dipli dünyada, nüfus da aslında 20 büyük ülkede yoğunlaşıyor. Bunlardan Türkiye, yüzde 1’lik payıyla dünyanın en kalabalık 18’nci ülkesi. En yüksek nüfusa sahip olanlar açık arayla Çin ve Hindistan. Bunlar, bilindiği gibi, 5’nci kalabalık Brezilya ve nüfusu artık artmasa da Rusya ile bir araya gelip yüzde 42’lik dünya nüfusuna sahip BRIC’i oluşturdular ve ABD’nin karşısına dikildiler.

Kaynak: Dünya Bankası ve BM veritabanı

Son 10 yılda 1 milyar çoğaldık. Allahtan önümüzdeki yıllarda biraz yavaşlayacak çoğalma ve 2050’de 10 milyar olacak dünya nüfusu. Bugün için, özellikle Güney dünyasında kapitalistleşmenin yavaşlığı nedeniyle,  nüfusun henüz yarısı  kentlerde. Ancak 2050’de kent nüfusunun yüzde 65’e ulaşması söz konusu.

Dünya kapitalizminin tekleyerek, krizlere girerek ayak sürüdüğü dünyamızda, artan nüfusa aş-iş bulmak da güçleşiyor. Eşitsizlik, adaletsizlik  de küresel. Merkez, gelişmiş ülkeler dünyasında kişi başına gelir 35 bin dolarlarda seyrederken Güney dünyasında 3-4 bin dolarlarda sürünüyor. Kuzey-Güney arasında 1’e 8 eşitsizlik var.

Kaynak:Dünya Bankası veritabanı

Gelirdeki eşitsizlik, dünyadaki misafirlik süresini de belirliyor tabi ki. Varlıklı ülke yurttaşları, mesela AB’liler, şu gök kubbenin altında ortalama 79 yıl yaşarken gariban yoksul ülke dünyalıları 58 yılda el  sallıyorlar yalan dünyaya…Dile kolay, 21 yıl fark var arada…

Kar ve sermaye birikiminin hükümranlığındaki dünyada nüfus çoğalıyor, yaşama süresi iyi-kötü uzuyor uzamasına ama bir yandan da bu kadar nüfusa gıda, su, barınma, sağlık, iş nasıl yetişecek ? Şimdiden gıda güvenliği, enerji güvenliği gibi sorunlarla uğraşıyor ülkeler. Dünya kapitalizmine hükmeden başta ABD olmak üzere merkez ülkeler, hammadde, enerji kaynakları, su kaynakları üstünde hükümranlıklarını pekiştirip artan ve kentleşen dünya nüfusunun talebine kıtlaşan bu kaynakları metalaştırıp, buradan kar ve sermaye birikimini sürdürmenin derdindeler.  Kimileri, büyüyen dünya sorunlarına, nüfus artışını sebep gösterir ama asıl sorun dünya kaynaklarını, doğayı kar ve sermaye birikimi odaklı yönlendirmeyle ilgilidir. Kar yerine ihtiyaçlara göre kullanılan bir dünyada açlık, kuraklık sorun olmaz, dünya nimetleri her dünyalıya yeter aslında.  Tam da  Nazım’ın, “Taranta Babu’ya Beşinci Mektup”ta dediği gibi:… dünya öyle büyük,/ öyle güzel/ öyle sonsuz ki deniz kıyıları/her gece hepimiz/ yan yana uzanıp yaldızlı kumlara/ yıldızlı suların/ türküsünü dinleyebiliriz…

—————————————————-

(*)ww.census.gov/main/www/popclock.html –

ww.worldometers.info/world-population/

 

Written by Mustafa Sönmez