Bir dönem bitiyor; bazıları farkında değil…(1)
Bundan 5 yıl önce 2008’de küresel kapitalizmin merkezi ABD’nin finansal piyasalarında patlayan krizle birlikte,…
Hani diyordu ya Nazım, “Koyun gibisin kardeşim/gocuklu celep kaldırınca sopasını/ sürüye katılıverirsin hemen/ ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye…” Tam o hesap…Kendi ödediği vergilerle yapılmış köprüyü, otoyolu yatırmışlar masaya, satıyorlar. Onun ise derdi ;“bayramlarda yine bedava olacak mı?”…Bu kadar mı yabancılaşır insan kendi varlığına? Evet, yabancılaşır. Onun için bir bir elinin altından alır satarlar kamu mülkünü, yani kendisi gibi milyonların varlığını ve yeniden, ‘vergi , vergi’diye gırtlağına sarılırlar…O da uzatır kurbanlık koyun gibi boynunu…
Bugüne kadar satış geliri 50 milyar doları aşan diğer özelleştirmeler gibi, köprü- otoyol özelleştirmesi de bir “Kaynak transferidir”. Diğerleri gibi, aslında bir sınıftan alıp bir diğer sınıfa aktarmanın öteki adıdır. Üstüne yaklaşık 6 milyar dolarlık etiket konarak, halktan alıp Koç-Ülker-Malezyalı ortak grubuna aktarmadır. Ne olacaktır o özelleştirme geliriyle? Daha önce ne olduysa…Yani bütçe açığı yamanacaktır…Bütçe, “sağlıkta dönüşüm” isimli hovardalıkla delinmiştir, Gökçek, Topbaş belediye hovardalıklarıyla delinmiştir. AKP’nin badem bıyık kadrolaşmasıyla delinmiştir. Güneydoğu’daki saçmasapan savaş için alınan bombayla, savaş uçağı ile delinmiştir, kifayetsiz muhterislerin Suriye bozgunu ile delinmiştir…Para gerekmektedir. Yüzde 67’si tüketim vergisi olan vur abalıya vergisi yetmemektedir. Özelleştirme isimli talanla bütçe yamanacak ve üstüne, yandaş güruha ihaleli, ihalesiz yatırım avantası çıkacaktır.
Başkanlık sıtması için, para gerekmektedir para…!
***
Hani diyordu ya Nazım; “Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,/ hani şu derya içre olup/ deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.” Tam o hesap…Sol alemde sanıyor kendini ama dünyasını “laik-şeri”çemberine sıkıştırmış, daraltmış, her şeye o dar pencereden bakarken sermayeyi bile kodlamış; yeşil olanı /olmayanı , ‘ulusalı-ulusal olmayanı’ diye…Kendi gücünü unutmuş, sermayeden medet umar çaresizlikte. Ham hayallerle oyalanıyor…Şimdi ise ezberi şaştı. Yeşil diye bildiği Ülker ile “laik,cumhuriyetçi” bildiği Koç, kol kola, yanlarında da Malezyalı…Nasıl oldu bu, diye dövünüyor, söyleniyor. Oysa bilmiyor ki, sermayenin dini, imanı, ulusu, vicdanı olmaz. Sermayenin amentüsü kar ve sermaye birikimidir. Büyük satıştan iki gün önce Rahmi Koç’un CNN’de, RTE’ye güzellemeler düzdüğünü okudu gazetelerde, inanamadı, you tube a yazdı, geldi ekrana inanamadıkları… Bir daha, bir daha izledi…Rahmi Bey, AKP, Türkiye’yi 3 dönemdir iyi yönetiyor, diyordu. RTE’yi yere göğe sığdıramıyordu. Başkanlık da iyi olabilire getiriyordu lafı…Birden Rahmi Bey’in 2002’de AKP kurulurken , “Tayyip bey parti kurmak için 1 milyar doları nereden buldu?” sorusu geldi aklına…Demek ki, köprülerin altından çok sular akmıştı. AKP döneminde, önce koskoca Tüpraş alınmıştı özelleştirme masasından 4 küsur milyar dolara, sonra da Koç Grubunun karları AKP iktidarında yüzde 470 artmış, 600 milyon dolardan 3,4 milyar dolara çıkmıştı. Dünya, böyle bir dünyayıydı…Sonra “Dün dündür, bugün bugündür” lafını hatırladı Süleyman Demirel’in…Acı acı gülümsedi…
***
Hani diyordu ya Nazım; “Midye gibisin kardeşim/ midye gibi kapalı, rahat.” Farkına bile varamadı talanın, yağmanın kabuğunun içindeyken. Kafasını uzattığında aralıktan, gördü ki, özelleştirilen sanayi KİT’lerine yeni sanayiler eklenmemiş, tersine arsaları üzerinde gökdelenler yükseliyor. Milyonları bulan işsizlere sanayinin iş kapısı olacağını, devletin bu işi iyi yapamadığı için özel firmaların,yerlisi,yabancısı ile sanayiyi büyütüp istihdam yaratacaklarını sanıyordu. Yine ham hayaller…Birileri, “küresel sanayi katma değer zincirinde yerimizi iyi seçersek, iyi konuşlanırsak, hepimiz kazanırız” demişti. Koca koca holdingler sotalanacak yeri bilmez miydi? Hemen meşakkatli sanayi yerine, avantayı seçtiler; bankacılıkta, devlet tekelini özel tekel yapma yarışında, büyük mağazacılıkta, ithalatçılıkta köşe kaptılar…En son gördü ki, sanayi devi bildikleri Koç, Ülker, köprü-otoyol gişe kapma yarışında…Üstelik, bu köprüleri otoyolları işletmek için ödeyecekleri 6 milyar doları kendi kasalarından çıkarmayacak, dış piyasalardan borçlanıp ödeyeceklerdi Hazine’ye…Tüpraş’ı, Erdemir’i, Tekel işletmelerini ve daha nice devlet işletmesini de öyle yapmamışlar mıydı? O nedenle özel sektör dış borcu 330 milyar doları bulmuştu…Buna şimdi 6 milyar dolar daha eklenecekti. Peki yeni iş kapısı? Ne gezer? Hatta verimlilik için işten çıkarılacaktı Karayolları işçileri…Tıpkı, geçmişteki Telekom, Tekel işçileri gibi…
Ve şimdi sırada Spor Toto, Milli Piyango özelleştirmeleri vardı. Ve kim bilir, köprü gişelerini kapanlar, şimdi de “tombalacılığa” soyunurlardı…
Hani diyordu ya Nazım; “Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer/
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak/ kabahat senin,/
— demeğe de dilim varmıyor ama —/ kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”…