Küresel krizin üstünden 6 yıl geçti. 2009’da dibe vuran krizi, dünyaya yön veren egemenlerin nasıl yaşadıklarını ve bugün itibariyle durumlarının ne olduğunu analiz etmeyi sürdürüyorum. ABD ve Almanya’dan sonra, sıra Rusya’da…

untitledGorbaçev’in 1985-1991 döneminde uyguladığı Glasnost(açıklık) Perestroyka(yeniden-yapılanma) politikalarıyla kapitalizme dönüş süreci başlayan Rusya’nın 1990’ların ikinci yarısından itibaren  “dönüşüm” ü hızlandı.

Putin…

Özellikle Putin-Medyedev ikilisi, otoriter rejimleriyle Rusya’nın yeni yol haritasını belirlerdiler.  Ülkenin en önemli kaynakları olan hampetrol ve doğalgazda ,yanısıra silah endüstrisinde  devlet kapitalizmini egemen kılarken  diğer sektörlerin çoğunda özelleştirmeyi, piyasalaşmayı hızlandırdılar; neoliberalizmin önünü açtılar.  Rusya, hızla dünya kapitalizmi ile hem mallar hem sermaye üstünden bütünleşmeye başladı ve sistemin en önemli aktörlerinden biri oldu.

SSCB döneminde ABD’yi dengeleyen güç iken sistemin yıkılışı ile birlikte sahneden silindiği sanılan Rusya, özellikle Suriye-Esat meselesinde görüldü ki, ayakta ve ABD’yi yeniden dengeleyebilen güçlerden biri.

ABD, hegemonyasını konsolide etmeye çabalarken  mevcut rakip ve potansiyel rakiplerini fırsat buldukça etkisizleştirmeyi de ihmal etmiyor. Ukrayna gerginliği Rusya’ya hamle için bahane oldu ABD’ye. Ancak, bugün, Ukrayna meselesi üstünden ABD’nin terbiye etmeye, tecrit etmeye çalıştığı Rusya’nın bu kuşatmaya rıza göstermeyeceği, ayrıca Almanya gibi bir müttefiki yanında bulabileceği de sıkça konuşuluyor.

Kriz ve Rusya…

SSCB’nin yıkılışı, 143 milyon nüfuslu Rusya Federasyonu ve 14 bağımsız devlet ortaya çıkarırken, bu yeni yapıların kendilerini toparlamaları ve düzen kurmaları kolay olmadı. Hızla yoksullaşmalar, ülke varlıklarının bir avuç bürokrat eskisi yeni burjuvaların  elinde birikmesi ise çok zaman almadı. Dünya sermayesinin yeni işbirlikçileri, bu yeni burjuvalar olurken 1998-2008 döneminde Rusya yılda ortalama yüzde 7 büyüme ile kapitalizmi restore etti.

sssÖzellikle ham petrol ve doğalgaz ihracatıyla dünya ekonomisine enterge olan, hızla dünyadan doğrudan yabancı sermaye ve kredi çeken Rusya, global krizin en ağır biçimde yaşandığı 2009 yılında büyük  bir darbe yedi ve bugün 2,1 trilyon dolar (Türkiye’nin 2 kat fazlası)  olan milli geliri yüzde 8’e yakın küçüldü. Küçülme, enerji fiyatlarının düşmesi ve ihracatın azalması sonucu yaşandı.  Ancak, global ekonomide hükümetlerin kurtarma operasyonları ile görece düzelen ekonomiler ve kımıldayan büyüme, Rusya’nın enerji ihracatını yeniden hareketlendirdi ve ekonomi düşük de olsa yeni bir büyüme temposu yakaladı.

Yükselen egemen…

Rusya, yılda 515 milyar doları bulan (ağırlıkla enerji) ihracatına karşılık 340 milyar dolar ithalat gerçekleştiriyor. Sonuçta cari açık değil, Almanya gibi cari fazla veren bir egemen. 2013 cari fazlası 75 milyar dolar.

Rusya’nın dış ticaret partnerleri çeşitlilik gösteriyor. İhracatını ağırlıkla AB’ye yapıyor. Türkiye yüzde 5, Çin yüzde 6 pay alan müşterileri. İthalatta ise Çin yüzde 17 pay ile ilk sırada, Almanya ise yüzde 12 ile ikinci. ABD, ithalatta yüzde 5 pay alabiliyor ancak.

Rusya’nın geleceğe dönük en büyük güvencesi enerji rezervleri. 80 milyar varil kanıtlanmış hampetrol, 48 trilyon metreküp de doğalgazı var. Halen dünyanın en büyük 3. hampetrol ve  2. büyük doğalgaz üretici. Teknolojisi gelişkin olmasa da metallurji ve silah sanayiinde de söz sahibi Rusya. 143 milyonluk nüfus ve kişi başına 18 bin dolar gelir, önemli bir iç pazar demek, ancak, kapitalizme dönüş ile birlikte Rusya’da bölüşüm hızla bozuldu. Gini katsayısı Almanya’nın 27, ABD’nin 45 iken Rusya’nın da 42. Nüfusun en tepedeki yüzde 10’u milli gelirden yüzde 42 pay alıyor. Bu eşitsizliğin ileride ne tür sorunlara yol açacağı bilinmez. Henüz işsizlik yüzde 6 dolayında ama genç işsizliği yüzde 15.

Rusya’da tarım, nüfusun hala yüzde 10’unu istihdam ediyor ve dörtte bir nüfus hâlâ kırlarda. Sosyalizm deneyiminden miras olarak eğitim,sağlık harcamaları bütçeden henüz hatırlı pay alıyor ama ticarileşme ,özelleşme yolunda. Denk bütçeye dikkat ediliyor ve kamu maliyesi sağlam. Bu durum, Rusya’ya dış sermaye akışını, politik sorun yoksa, cazip kılıyor. Doğrudan yabancı yatırım tutarı 553 milyar doları bulurken Rusların dış yatırımları da 440 milyar dolar olarak ifade ediliyor. Rusya’nın dışarıdan kullandığı kredi stoku da 714 milyar doları bulmuş durumda…

Bu mevcut durum ve potansiyelleri ile Rusya’nın gerçekten “yükselen” bir egemen olduğunu söylemek mümkün. Almanya da bu tesbiti yapmış olmalı ki, Rusya’ya, ABD’den daha yakın duruyor, ittifaklar açısından. Rusya’nın Çin’in de yer aldığı BRICS’in sürükleyicisi olduğunu da anımsatmak gerekli. Çin’i ise sonraki yazıda masaya yatırırız…

 

 

 

Written by Mustafa Sönmez