Mustafa Sönmez

“2008-2009 krizi gibi bir kriz mi?” diye soruyorlar.  “Gibisi” fazla, ABD’yi, Avrupa’yı sarsan 2008-2009 krizinin yeni bir fazı, safhasıdır yaşanmakta olan… Küresel krizin ilk fazında finansal balon patladı. Toksik kağıtlara bulaşan global finans kuruluşların kimi battı, kimi eşiğine geldi. Sistemin tamamen çöküşünü ise devlet müdahaleleri önledi. ABD’de, FED’in pompaladığı trilyonlarca dolarlık kamu kaynakları çöküşü erteledi ama ortaya derinleşmiş bütçe açıkları ve başka anomaliler çıkardı.

Aynı şey, İngiltere, Fransa, Almanya’nın da başına geldi. Orada da AB Merkez  Bankası ve ulusal hükümetler, mali önlemleriyle finans krizini yatıştırmaya çalıştı. Böylece “Merkez” deki krizin ilk fazında finansal yangın kamu kaynakları ile kontrole alındı ama ikinci faz, devletin mali krizi biçiminde boy attı. Bütçe açıkları hızlandı,kamu borç yükleri katlandı ve borçlanabilme kapasiteleri daraldı. Şimdi küresel krizin bu ikinci fazı ile baş edebilme mücadelesi yaşanıyor. Bu, bütçe açıklarını daraltmak, borç yükünü milli gelirin makul bir düzeyine çekilmesi hedeflerine ulaşmaya çabalamak demek. Bunun yolu da kamu harcamaların kısmak, mümkünsevergi düzenlemeleri demek. Eninde sonunda sokağı ilgilendiren operasyonlar yani… Hangi sınıftan alıp hangisine vereceksiniz sorusunu barındırıyor içinde.

***

Başta Yunanistan olmak üzere, Portekiz, İrlanda ,giderek İspanya ve İtalya’ya sirayet eden devletin mali krizi, bu ülkeleri borçlarını çevirememe, bunun için gerekli dış kaynağı bulamama sorunu ile yüz yüze bıraktı. Son aşamada ABD’yi de içine alan “kredi kuruluşlarının not düşürme tacizi”, bu ülkelerin iç ekonomik ve siyasal dengelerini altüst ediyor. Sorunlu ülkelere IMF ve AB Merkez Bankası’nın aktardığı kaynaklar, belli şartlara ve reformların yapılmasına bağlı. Ancak ne Yunanistan, ne de diğer Avrupa ülkelerinde şartlara uygun bir performans gözleniyor.

ABD’de borçlanma limitini zorlayarak çıkış arayan Obama’yı bunaltan krizin bu ikinci fazı, AB’de avroyu dağıtma tehditini büyütüyor.

***

Küresel krizin  bu ikinci fazında Türkiye, yaklaşan kara bulutlardan kendini nasıl koruyacak? Yeni kriz dalgası, kırlgan Türkiye ekonomisini  iki yönden vurabilir. 1) Sıcak para  çıkışı ,2) İhracatın gerilemesi.

AB’nin kriz bölgesinden fonlar uzaklaşıp Asya’nın güvenli limanlarına yelken açıyorlar. Türkiye, çemberi daralan Avrupa coğrafyasında yer alması nedeniyle sıcak paranın çekilmesinden nasibini alabilir. Sıcak para çekilişi, bir döviz kuru şokuna neden olabilir. Bu da içeride birçok dengenin altüst olması demek.

Türkiye ihracat pazarlarının yarısını oluşturan AB ’de daralma, Türkiye nin sanayi kapasitesini hızla daraltır,yoğun  işten çıkarmalara yol açar. Bu, cari açığı hızla büyümüş Türkiye için öngörülenden de hızlı ve yıkıcı bir daralma anlamına gelir. Buna benzer bir süreç, Türkiye’de 2008 sonu ve 2009 başında da yaşanmıştı. Bu daralma, o zaman hem kamu harcamaları artırılarak, vergi muafiyetlerine gidilerek hem de iç talep kışkırtılarak en az da tutulmaya çalışılmıştı. Yanı sıra kaynağı belirsiz bazı döviz girişleriyle kriz hafifletilmişti.2009’un ikinci yarısında yeniden giriş yapan sıcak para ile de yeniden ekonomik büyüme süreci başlatılmıştı.

Bakalım,2011’ in ikinci yarısında  başlayan daralma, kırılganlığı artmış, barutu tükenmiş Türkiye kapitalizmine ne sürprizler içeriyor. Bakalım yeni dalganın  getireceği sıkıntılar hangi boyuta ulaşacak, nasıl aşılmak istenecek ve fatura  kime çıkarılacak? Esnek çalışma , kıdem tazminatı fonu tezgahları bu sorunun cevabının ipuçlarını veriyor zaten… Geçmiş aylara ait mevsimsel istihdam artışlarına, resmi işsizlik düşüşlerine, cari açığı patlatan büyümenin ürünü bütçe fazlası haberlerine aldanmayın. Fırtına yaklaşıyor…

Written by Mustafa Sönmez