Kültür Varlığımızın Gelir Sefaleti …
İktidar , her fırsatta ucuzcu, yoksullaştıran turizmin bol sıfırlı sayılarını övünme vesilesi yapadursun, kültür turizmimiz…
İktidarı kaybetme korkusu ile kimyası bozulan ve bunun kâbusu ile hayatı altüst olan RTE, yüzyüze kaldığı tüm siyasi,ekonomik ve ideolojik meselelere karşı sandığa sarılıyor. Sandıktan alacağını umduğu rızanın, iç ve dış düşmanlarına en güzel ders olacağının ve bir dönem de olsa ömrünü uzatacağının hesabını yapıyor. O nedenle Mart 2014 yerel seçim sandığının yanına, erkene alınacak genel seçim sandığını eklemesi pekala mümkün. Gezi direnişi karşısında alelacele ‘Milli irade’ mitinglerine sarılması da bununla ilgili.
YİNE MAĞDURUM
Şimdiden seçmenin karşısına nasıl bir seçim stratejisi ve dili ile çıkılacağı da belli oldu. Ana tema ‘mağduriyet’…Mağdurum da mağdurum, diye az seçim kazanmadılar. Bir daha kazanırız, diye düşünüyorlar. Büyük halk patlaması karşısında esnemeyi bilemeyip büyük hata yapan ve herkesi çileden çıkaran RTE için tek yol, yine mağduru oynamak, yine içeriden-dışarıdan birilerinin kendisine oyun yaptığına halkı inandırmak.
Büyük direnişe önce “çapulcuların işi” dedi. Ancak direnişi hazemedemediği gibi, seçmeninin gözünde mağlup görünmek yerine mağdur görünmeyi akıl etti. Faiz lobisi, iç-dış komplo dedi. Faiz lobisini duyan herkes gülüp geçti ama onun için önemli olan, bu gülenler değil, faizi zaten haram sayıp bu tür komplo teorilerine zaten inanmaya yatkın kitleler, seçmenler…Faiz lobisi umacısını, öteki yalanlar izledi. Tüm tekziplere rağmen camide içki ve örtülü kadına saldırı yalanının hedef kitlesi, AKP tabanı, hatta MHP’li muhafazakârlar…
Muhalefete düşerek hesap verecek sabık muktedir olmak, RTE ve çevresinin en büyük kâbusu. Arkalarında biriktirdikleri o kadar vebal, hesabı sorulacak o kadar hile-hurda icraat var ki…O nedenle RTE ve çevresi, canhıraş biçimde mağdurluk stratejisine yapıştı. Ama vahim olan şu; bu oyunun kendilerine ve daha önemlisi topluma ağır maliyeti ile zerre kadar ilgilenmiyorlar. Türkiye ekonomisinin topyekûn bir krize sürüklenmesi, bu bağnazlık yüzünden uyguladıkları gaddarlığın dünyayı ayağa kaldırmış olması, AB ilişkilerini dinamitlemesi, ülke imajını yerle yeksan etmesi umurlarında bile değil. Kürt meselesini de aynı bağnazlık içinde çözümden sürüncemeye çekmekte, yeniden çatışmalara sebebiyet vermekte hiç beis görmüyorlar. Mağdur olduklarını ve halka bu şikayet ile gitmeyi, herşeyin önüne koymuş görünüyorlar. Şimdi bütün çabaları, iktidar ve medya imkanlarırnı kullanarak bu lobilerin, büyük komplocuların(!) oyunlarına halkı inandırmak.
FAİZ LOBİSİ
Bu konuda sadece ekonomide yaptıkları endişe verici, dahası, ürkütücüdür.. RTE, faiz lobisi olarak özel bankaları hedefe koyarak, mali sistemin üçte ikisini elinde tutan yabancı bankaları ürkütmekten sakınmadı.Sanki böyle bir lüksü varmış gibi…Ama olacaklar oldu zaten.İçerideki sarsıntıya kalmadan, ABD’den gelen sert dalga, FED’in yaydığı faiz kokusu, sermayeyi Türkiye gibi ülkelerden göç etmeye yetti zaten. Dolar bir anda 2 TL’ye neredeyse değecek kadar sıçrayıp 340 milyar dolar, yani Türkiye milli gelirinin yüzde 43’ü kadar dış borcu olan Türkiye’yi topun ağzına sürükledi bile. Asıl korku bundan sonra büyüyor.
Böyle bir durumda yapılması beklenen ve Türkiye’de, AKP dahil olmak üzere iktidarların bir çok kriz konjonktüründe denediği şeyi yapmak; yani dövize yönelişe karşı, faizi yükseltmek. Ama yapmıyorlar, bunun faiz lobisine taviz olarak anlaşılmasından korkuyorlar. Ortaya çıkacak büyük yangında kepenk kapatacak, işsiz kalacak, borç batağına saplanacak , siftah yapamayacaklara nutuk hazır; “İç ve diş lobiler bizi çekemediler, mağdur ettiler, oyunuzu verin, hesap soralım”. Bunu güçlü bir biçimde söyleyebilmek için SPK eliyle cadı avını bu kez şirketler dünyasında başlattılar. 20 mayıs sonrası işlemleri incelemeye aldılar. Akıllarınca yabancı spekülatör bulup komployu kanıtlayacaklar. Hem de daha fazla sermayeyi ürküteceklerine aldırmadan…
KÜRTLERE DE ‘LO-LO’
Aynı mağduriyet, kuşatılmışlık edebiyatı, Kürt siyasetine de satılmaya çalışılıyor. Çözüm sürecinde ilk adımı atıp silahlı kadrolarını sınır dışına çeken Kürt siyaseti, sabırla adım atılmasını bekliyor. Öyle Anayasa değişikliği filan da değil, beklentileri “yol temizliği”. Bunlar, CHP’nin de demokratikleşme paketinde yer alan yasal düzenlemeler. Gelin görün ki, Gezi direnişçilerinin protesto, toplanma, gösteri haklarına polis zulmü ile cevap veren AKP diktası, bu hakkı genişletecek yasal düzenlemeye gider mi? Çarşı grubunu terör yasasıyla yargılamayı deneyen rejim, terör yasası ile ilgili reform düşünür mü? KCK mağdurlarının salınmasını beklerken Eruh’tan ağır mahkumiyet kararları duyan Kürt siyasetine de verilen sözler-beklendiği gibi- tutulmadı.
Seçim meydanlarına Kürtleri de karşısına alarak girecek bir AKP hiç sürpriz olamayacak.