“Kırılgan”ın notunu kırmak…
Ekonomi literatürüne kırılgan (vulnerable), olarak yerleşti, ama ben özellikle Türkiye için daha uygun olanının “kemik…
RTE, telaşını, korkusunu ne yapsa saklayamıyor. Sık sık yaptırdığı anketlerden kan kaybını durduramadığı anlaşılıyor. Oyum yüzde 50’ler diye efelenirken şimdilerde yüzde 30’larla ifade edilen bir inişten söz ediliyor. Oran doğru mu bilemem, ama bir zemin kayması olduğu aşikar, saldırganlığından, atraksiyonlarından belli oluyor zaten.
KÜRDİSTAN ALERJİSİ
RTE’nin son numaralarından biri FG Cemaati’ne gözdağı, dershane tehditi, diğeri ise Kürt seçmene elma şekeri, gurur okşama ve hiçbir zaman tutulmayacak vaatlerde bulunma. Bunu Diyarbakır’a Barzani, Şivan ikilisini çağırarak sahneledi. İlk kez Kürdistan sözcüğünü telaffuz ederek toz kaldırdı, suya da bir zoka salladı. Bu, Kürtlerin hoşuna gitti. Ama zokayı bazı CHP’li balıklar hemen yuttu. Oyunu fark etmeleri ve boşa çıkarmaları gerekirken, işi nereye vardırdıklarını CHP’li Umut Oran’ın , RTE’nin yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği soru önergesinden buyurun, okuyun; “ Kuzey Irak Kürdistan Bölgesi’ demenizin gerekçesi nedir? Kürdistan isimli bir devlet var mıdır?”
Ben cevaplayayım ; evet vardır. Bunun için Irak Cumhuriyeti Anayasası’na göz atmanız yeterlidir. Irak Anayasası’nın tam 8 yerinde Kürt sözcüğü geçer. Anayasa’nın 4. Maddesinde Arapçanın yanında Kürtçe’nin resmi dil olduğu yazılıdır ve devamında “Kürdistan Bölgesindeki tüm federal ve resmi kurum ve kuruluşlar, iki dili de kullanacaktır” diye yazar. Kürdistan Bölge Yönetimi, dış yazışmalarında Kurdistan Regional Government’ı, KRG kısaltması ile kullanır. Türkiye, Irak Cumhuriyeti’ni tanıyan bir ülkedir. Hatta 1 numaralı ihracat pazarıdır Irak, nasıl tanımasın? Resmen tanınmış bir Cumhuriyet’teki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni tanımamak olur mu? Olmaz. Hem tanıyıp dünyanın malını satıp hem de Kürt, Kürdistan sözcüklerine öcü gibi davranmak, kelimenin tam anlamıyla komşuya saygısızlıktır. CHP, yine çam devirmiştir…
KOÇ İTİRAZI…
RTE’nin Kürdistan zokasını yutan balık durumu, ertesi gün de devam etti. Bu kez CHP Sözcüsü Haluk Koç , KDP Facebook sayfasında yer alan bir haritaya (Yurt iki kez yayınladı) gönderme yaparak soruyor; “Türkiye’nin 21 vilayetini kapsayan geniş bir Kürdistan haritası. Sayın Başbakan konuşmalarından, tavırlarından sonra davet ettiğin kişiyle beraber ortaya koyduğunuz sahneden sonra, acaba resmi KDP sayfasında yayınlanan bu harita hakkında bir açıklamada bulunacak mısınız, bulunmayacak mısınız?”
Söz konusu harita, bir Kürt devleti sınırlarını göstermiyor. Böyle bir ibare yok. Olsa olsa Kürtlerin tarihler boyu yaşadığı coğrafyayı işaret ediyor olabilir. Kaldı ki, Barzani’nin böyle bir iddiası varsa, bunu CHP’nin karşılamasının biçimi bu olmamalıdır. Çünkü 4 ülkede 4 parça halinde yaşayan ve sayıları takriben 25-30 milyon olarak tahmin edilen Kürtler, bu coğrafyaya Kürdistan demektedirler. Kürtleri, bir etni olarak tanıyıp, onların hassasiyetlerine, yaşadıkları topraklara Kürdistan denmesine bu şiddette bir karşı çıkış, onların kimliklerini reddetme gibi de anlaşılabilir. Böylesine bir hassasiyet söz konusudur. O coğrafyaya Kürdistan denilmesine, kendisine demokrat, hatta sosyal demokrat diyen biri, saygıyla yaklaşabilmeli. Ayrıca bu, hiç de Türkiye’nin bölünmesine kabullenmek anlamına gelmez.
AÇIK OYUN…
Görülüyor ki, CHP, RTE’nin TBMM’de türbanlı milletvekili provokasyonunu boşa çıkarma becerisini, Kürdistan bahsinde gösterememiştir. RTE, türbanda yapamadığını, bu kez Kürdistan zokasıyla denemiş ve bazı CHP’lileri yanlış bir tartışmanın içine çekmiş bulunmaktadır.
Oysa RTE ve Barzani’nin bu girişim ile ne hedefledikleri açıktır; RTE, Kürdistan gibi bir sembol sözcüğü kullanarak Kürt seçmenin yurt sevgisini istismar etmekte beis görmemektedir. Bu şovla, barış ve çözüm havarisi görüntüsünü vermeyi sürdürürken halkı, BDP-PKK çizgisinden uzaklaştırma gayretindedir aynı zamanda. Kürt sorununun çözümünden yanayım, ama PKK ile değil, Barzani çizgisinde birileri ile olabilir, mesajı vermektedir. Bunun devamında da KDP çizgisinde parti çabalarına alan açılacaktır. Bu şovda kullanılan Barzani’ye, sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini ,diyerek ona Öcalan ile olan siyasi rekabetinde omuz vermiştir RTE. Barzani , RTE’nin takdirini kazanmış bir lider görüntüsü ile tüm Kürtlere patronluk taslama havasındadır şimdi…
ABD FARKINDA..
Sahnelenen bu oyun ABD optiğinden nasıl görülmekte ve algılanmaktadır? Bu bahis, belki hepsinden önemlidir. Ankara’da İhsan Doğramacı Barış Vakfı bünyesindeki Dış Politika ve Barış Araştırmaları Merkezi’nde, Türkiye ve ABD’nin izledikleri dış politikalar üzerine yapılan bir çalıştayda, Türkiye’de çok konuşulan raporlara imza atan RAND Corporation’dan Stephen Larrabee’nin sunumu, önemli ipuçları vermektedir. Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer’in 21 Kasım tarihli yazısında aktardığına göre, Amerikalı uzman, Suriye’nin kuzeyinde PKK desteği ile kontrolü ele geçiren PYD’ye , RTE ve Barzani’nin karşı olduğunu ifade etmiş ve Diyarbakır buluşmasını 2014 ve 2015 yıllarında yapılacak üç önemli seçime yönelik “Halkla ilişkiler çalışması” olarak yorumlamış. “Erdoğan, cumhurbaşkanı olmak istiyorsa mutlaka Kürtlerin oyuna ihtiyacı olduğunu biliyor ve ona göre adımlar atıyor”, demiş uzman. Bizdeki ulusalcı zevatın RTE-Barzani buluşmasına yakıştırdığı, “Ver petrolü, al Kürdistanı” papağanlığına da ABD’li uzmandan yine öğretici bir değerlendirme gelmiş. Tesbit şöyle; “Türkiye’nin Barzani ile yaptığı ikili anlaşmalar Bağdat’taki Maliki hükümetini İran’ın kucağına itiyor. Bu da Irak’ın mezhep ve etnik çizgiler doğrultusunda parçalanması riskini doğuruyor. Bu yüzden Erdoğan’ın, Barzani ile kurduğu iyi ilişkileri, Maliki ile de dengelemesinde yarar var” …Hep belirttiğim gibi, ABD, RTE ve Barzani’ye kendi başınıza petrol işi yapmaya kalkmayın, Bağdat’ın onayını almak zorundasınız, bu Anayasa gereğidir, hatırlatmasını bu vesileyle de yapıyor. Her ne kadar birileri bunu anlamazlıktan gelse de…
Kürtler, Türkiye’nin bir gerçekliği. Kürdistan da onların yaşadıkları topraklara verdikleri duygusal bir isim. Ne Kürtleri, ne de hislerini inkâr mümkün. O zaman Kürtlerle ve Kürdistan hassasiyetleriyle yaşamayı nasıl başaracağız ? Yarın da bunu tartışalım.