Darbe sonrası ve Akfaşizmin kitle tabanı
AKP ile FG Cemaati , Ak faşizmin inşasında iki temel bileşen olarak 2002’de ittifak kurdu…
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için hesap-kitap gündemde öne geçti. Toplama-çıkarmaların yolu hep “Kürt faktörüne” çıkıyor. RTE, ister kendisi Köşk’e aday olsun, ister AKP’den Gül ya da başka birini planlasın, Kürt seçmenin oyu kilit rol oynayacak görünüyor.
Ya da tersi, AKP adayının önünü kesip kendi adayını seçtirmek isteyen muhalefet de Kürt seçmenin oyuna muhtaç.
BDP, 30 Mart seçimlerinden yüzde 5,7 oy aldı, HDP’ninkilerle birlikte yüzde 6,4 ediyor. Hedefleri yüzde 8 dolayındaydı. Özellikle Batı’da HDP, Kürtlerin oyunu alamadı. Peki, Batı’da Kürtlerin oyu kime gitti? MHP’ye olamayacağına göre, AKP ile CHP’ye…Daha çok da AKP’ye…Çünkü Kürtler için, “çözüm konusunda AKP, daha çok umut veriyor”, ya da buna inanmak istiyorlar. Tıpkı İmralı’nın ve BDP’lilerin inanmak istedikleri gibi…
Batı bir yana, “bölge”de BDP’nin 30 Mart performansı nasıl değerlendirilebilir? Öcalan’ın geçen yıl hükümetle başlattığı çözüm süreci ve Rojava’daki kazanımın kitlelerin oylarına nasıl yansıyacağı merak konusuydu.
SONUÇLAR
BDP, 2009’da 98 belediye kazanmıştı. Bu seçimde , Mardin Büyükşehir, Bitlis ve Ağrı gibi belediyeleri de alarak sayıyı 102’ye çıkardı. KCK operasyonları ve diğer engellemeler de göz önüne alarak sonucu başarı sayanlar var. Elektrik kesintileri ve sahte pusula gibi şaibeleri bir yana bırakalım; BDP’nin önemli miktarda oy kaybı ve AKP’nin oylarını artırdığı gerçeği de var.
Diyarbakır’da 2009’da yüzde 65, 2011’de yüze 62 oy alan BDP’nin oyları 30 Mart’ta yüzde 55’e indi ve AKP yüzde 35 oy aldı. BDP oyları, Hakkari’de yüzde 80’den yüzde 66’ya, Şırnak’ta yüzde 70’ten yüzde 59’a geriledi. Büyükşehir Yasası bölgede en çok da BDP’ye yaradı. Bunun etkisiyle Mardin Büyükşehir kazanıldı, Ş.Urfa’da oylar yüzde 31’e yükseldi…Kentlerden AKP’ye anlamlı miktarda oy çıkarken BDP’yi ayakta tutan kırsaldan gelen blok oylar oldu.
BÖLGEDE AKP
Bölgede AKP’nin oylarının belli ölçüde artırması, AKP’nin öteden beri izlediği “Kürtleri Barzanileştirme” politikasının ilk sonuçları sayılabilir.
AKP, kuruluşundan itibaren Kürt kimliğine bir itirazı olmadığını beyan ederek sözde demokrat bir profil çizdi. PKK’nın silahlı mücadele ile bağımsız Kürt devleti stratejisini terk etmesi ve Türkiye bütünlüğü içinde “özerk statü” kazanma, barışçıl yöntemlerle demokratik taleplerini realize etme , bunun için de daha çok belediye yönetimi, daha çok milletvekili ile Meclis’te temsil edilme stratejisine ve pratiğine başlangıçta AKP engel çıkarmadı. En azından 2007’ye kadar…
Ancak, izleyen zamanda Kürt siyasetinin etkinliğini artırmasından ne AKP memnun kaldı ne Cemaat…KCK operasyonları ardından geldi. AKP(MİT) için baş hedef, yok edilemeyecek PKK’nın devrimci özünü çürütüp muhafazakârlığa yatkın, neoliberal KDP kıvamına getirmekti.
Kuzey Irak’ın hızla Türkiye kapitalizminin bir pazarı durumuna gelmesi ve enerji kaynakları potansiyeli ile Bağdat’tan koparılıp bir Kürt federasyonu olarak Türkiye’ye yamama hayali, (Bağdat ve Washington’a rağmen!) AKP’nin, Türkiye’deki, hatta Suriye’deki Kürt hareketlerini de aynı konsept içinde KDP’leştirme hevesini pekiştirdi.
AKP, tüm Kürdistan’da liderlik mücadelesi veren Öcalan-Barzani çekişmesinde Barzani’nin yanında olduğunu iyice hissettirdi, Barzani de RTE’nin… Yerel seçim maratonuna girerken 14 Kasım’da Şivan’ı, İbo’yu yanlarına alan RTE ile Barzani’nin Diyarbakır’da şov yapmaları, Kürt seçmene verilen net bir mesajdı; KDP’leşin, yani Barzanileşin !… İttifak, Rojava’yı kazılan hendeklerle izole etme çabasıyla sürüyor.
SINAV …
Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt siyaseti , Kürt seçmeni RTE’nin biat sınavından geçirilecek. RTE’nin beklediği “Barzani” duruşu sergilenirse, biat gerçekleşmiş anlamına gelecektir. Tersi tutum, Kürt siyasetinin RTE-Barzani ittifakına direnmesi, AKP rejimine diğer direnenlerin cephesine dahil olması anlamına gelecektir. Türkiye’de rejime direnen sol-sosyalist, radikal kesimler ve Kürt siyasetinin pek hoşlaşmadığı CHP, Kürt siyasetinin potansiyel müttefikleri sayılır.
Burada da verimli bir ittifak için, işbirliğinde iki tarafa da sorumluluk düşüyor. Kürt siyasetinden beklenen, AKP-Barzani çizgisine karşı ikircikli olmayan, hep kendine yontmayan, yani ben merkezci olmayan bir duruşta kararlılık göstermesi. Kürtlerin özgürleşme mücadelesinin tüm Türkiye’nin demokrasi, özgürleşme mücadelesinden kopuk olmadığını gösteren bir duruş sergilenirse, potansiyel müttefiklerin güveni artabilir ve olumlu bir işbirliği gelişebilir. Böyle bir şans her şeye rağmen var.
CHP’nin Kürt siyasetinin güvenini kazanması ise Kürt kimliğine gerçek bir saygı sergilemesine, Kürtlerin asgari demokratikleşme beklentilerine pozitif yaklaşmasına, kendi içindeki milliyetçi unsurlara direnebilmesine bağlı.
Tarafların bu basireti gösterip gösteremeyeceklerine dair önemli bir sınav var önümüzde. Köşk sınavından önce, Taksim’de 1 Mayıs direnişi konusunda herkesin nasıl bir tutum alacağı, ayrıca, belli ipuçları verecektir …