IMF’nin Piyasa Yanılgısı ve Devlet…
Mustafa Sönmez Kısa adı IMF olan Uluslararası Para Fonu, 2000 yılında “IMF’nin politika ve etkinlikleri…
Türkiye, 56 üyeli Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, AGİT’in üyelerindendir ve örgütün işlevleri arasında hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı da vardır.
Türkiye genelinde 29 Mayıs’tan beri polisin göstericilere yönelik tazyikli su ve biber gazı kullanımı sonucu 4 kişi hayatını kaybetti, 2000’den fazla kişi yaralandı. Yetkililerin, barışçıl protestoculara yönelik aşırı güç kullanımını derhal durdurmaları, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü haklarını güvence altına almaları, aşırı güç kullanımına dair hızlı, bağımsız ve tarafsız soruşturma başlatması ve protestoculara ve diğer bireylere kötü muamelede bulunan kolluk kuvvetlerinin adalet önüne çıkarılmasını sağlaması gerekirdi.
Hiçbiri yapılmadı. Kimse kusura bakmasın, buna baş engel olan RTE sınıfta çaktı…Marjinaldi, illegaldi, bunu kimseye anlatamaz. Bunu Avrupa’ya anlatamaz, bunu dünyaya anlatamaz. Anlamazlar çünkü, illegal ne demek, marjinal ne demek? Böyle bir şey kaldı mı diye sorarlar…Bizzat Çağlayan Adliye’sinin göbeğinde onlarca avukatı tekme-tokat gözaltına almayı kimseye anlatamaz. Ağır bir mağlubiyettir RTE’nin ve AKP rejiminin aldığı.
NASIL SAVAŞSIN?
Bu ülkede , halkın vergilerinden her yıl 9-10 milyar doları polise harcanıyor. Polis kadrosu 300 bine yaklaşıyor. Bununla savaşmak değil elbette Gezi direnişçilerinin hedefi. Direnişçiler şiddet makinası devlet ile çıplak elleri, taşlarıyla nasıl baş etsinler, niye etsinler? Polisle çatışmak amacıyla işgal etmediler ki Gezi’yi…Yeşili, parkı rant yağmacılarından korumak için siper ettiler kendilerini polis copuna, tekmesine, gazına. 10 milyar dolar bütçeli, 300 bin polisli şiddet makinasını kendi halkının, vergi mükelleflerinin üstüne doğrultan acizdir, mağluptur.
En ufak hak arayışını kendisine tehdit olarak gören, onun altında hemen illegal örgüt arayan ve topluluğa hemen illegaller, marjinaller/apolitikler ayrımı yapıp mıha vuruyorum diye arada nala da çakan acizlik, kazançlı olamaz, mağluptur. Üstelik bütün bunları İstanbul’da karargah kurmuş dünya medyasının önünde yaparak, kazandıklarını, “sokağı püskürttüklerini” sanıyorlar. Böyle mi yatışacak RTE’nin korkuları? Sanmıyorum. Yine uykuları kaçacak, yine umacılar görecek, bunlar değil, “faiz lobisi”, şu bu demeye devam edecek, komplo teorileri yaratacak.
DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE
Dünyanın artık gözü bu coğrafyada. Kimse kusura bakmasın, kimse , “onların işi bize ne canım” diyecek durumda değil. Sokağı hakladım, diye boşuna sevinmesinler, bu eylemleriyle maskelerini düşürdüler, bütün anti-demokratik, bütün otoriter, çirkin yüzleri ortaya çıktı. Ve şimdi, her platformda, her düzeyde bedel ödemeye başlayacaklar. Misal; AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, geçen hafta katıldığı konferansta ,“Saygı ve kapsayıcı diyalog isteyenlere el uzatma fırsatı kaçtı, hayal kırıklığına uğradım” demiş ve şöyle devam etmişti; “Hak ve özgürlüklere saygı gösterilmeli. Parlamentodaki çoğunluk tarafından temsil edilmediğine inanan kesimlere polisin aşırı güç kullanmasına yer yoktur. Bunu hükümetin bile kabul etmesinden memnuniyet duyuyorum. Şeffaf bir inceleme değil sorumluların hesap vermesi de gerekiyor. Demokrasi için tartışma, istişare ve uzlaşma gerekir.” 11 Haziran Salı günü girişilen hunhar polis saldırısının AB’de nasıl karşılanacağını hesaba katmış mıdır RTE? Umurunda mıdır? Umurunda olsa iyi olur. Çünkü her şey bir yana, ekonomik olarak ümüğü onların elindedir her an sıkabilirler. Biraz ekonomiden gidelim;neler kaybedilmiştir, anımsatmak için…
EKONOMİK BEDEL
2013’ün ilk çeyrek büyümesi yüzde 3 olarak belirlendi. Ama sevinmesinler, faizi indirerek yeniden canlanan tüketim ve devletin harcamaları sayesinde gerçekleşen bu büyümenin arka yüzünde yine büyük cari açık var. Bu yılın ilk dört aylık döneminde cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 3,6 milyar dolar arttı ve 24,3 milyar dolara yükseldi. Bu parayı bulmak derdi var. Ama bu kadar gerilimli, bu kadar kutuplaşan ve çatışan, devleti bu kadar baskı uygulayan bir ülkeye gelmiş sermaye kaçar, yenisi de niye gideyim diye sorar. Ortalığı dümdüz ettik, sorun yok diyerek kimseyi kandıramazsınız. Kimse böyle bir ülkeye doğrudan yatırım yapmaz, elini taşın altına sokmaz. Böyle bir ülkenin devlet kağıtlarına yatırım yapan risk primini yükseltmeden almak istemez. Bunlar hep maliyet. Bunlar hep kayıp.
Kaybettin Tayyip, kimse kusura bakmasın…