Hasta ediyor, para kazanmak için…
Özellikle yaşı 40’ı geçenlerin bir araya geldiklerinde sohbet-muhabbet konularının ağırlığını sağlık-hastalık oluşturur. Kimi dizlerinden yakınır…
Merkez Bankası, haftanın, hatta ayın baş aktörü oldu. Döviz başını alıp gittikçe gözler Merkez’i aradı, ne olacak diye…Önceki gün 2.40 TL’ye yaklaşan dolar yeniden Merkez’i müdahaleye çağırdı. Yapılan açıklamada para kurulunun gece yarısı olağanüstü toplanacağı gibi bir haberle döviz geri itildi ve 2.30 TL’ye kadar düşürüldü. Siz bu satırları okurken Merkez Bankası’nın, gece yarısı kararı da açıklanmış olacak. Nasıl bir karar olduğunu ve işe yarayıp yaramayacağını göreceğiz. Biz dün başladığımız hükümete mektubu sürdürelim;
Muhterem Başbakanım,
Muhterem Bakanlar;
17 Aralık 2013 şimdiden “Büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”nun yapıldığı tarih olarak kayıtlara geçti. Bu tarih itibariyle bir siyasi kriz yaşandığı malumunuzdur. Büyüklerimizin “paralel devlet”le mücadele olarak nitelediği ve bu tarihe kadar “Hocaefendi” olarak sayıp sevdiğimiz o şahsın cemaati ile yaşanan büyük gerilim, ekonomiyi de gerdi. Ben buna, “Politik krizin ekonomik krizi tetiklemesi” diyorum müsaadenizle…Tarihe böyle geçsin isterim. Şimdi burada artık bizim Merkez Bankası olarak elimizden gelenler, takdir edersiniz, çok sınırlı kalmaktadır. Neden derseniz şöyle izah edeyim;
Bir kere bu politik risk, bela bir şeydir. Malum, biz yeterince tasarruf yapamayan bir ülkeyiz. O nedenle yabancıların tasarruflarını kullanırız. Yani onlardan borç alırız, yalvar yakar, gel yatırım yap, deriz. Borsamızdan hisse al, deriz. Bu yollarla gelen yabancı para bizim ekonomimizin dönmesi için çok önemlidir. Bu parayı kaçırmamak, ürkütmemek gerekir. Nazlıdır bu para. Bir tek bize muhtaç değildir, gideceği koca bir dünya var.Çin’den Afrika’ya Asya’dan Amerika’ya her coğrafya onun. Nereden en yüksek faizi, kârı,rantı sağlıyorsa, oraya gider.
Değerli Büyüklerim;
Yaşanan ve hızla tırmanan politik krizde yargı odağa oturdu. Malumunuz Cemaatten olduğu anlaşılan hakimler, savcılar bu yolsuzluk iddiaları ile uzun uzun hazırlık yapmışlar, dinlemeler, takipler yapmışlar.17 Aralık’ta bunları dünya aleme, medya vasıtasıyla ballandıra ballandıra gösterdiler. Halkbank genel müdürünün evinden çıkan 4,5 milyon dolar dolu ayakkabı kutuları, bakanların oğullarının evlerinden çıkan 6 çelik kasa, para sayma makinesi…Bunları göstermedikleri kimse kalmadı…Dahası, ikinci operasyona hazırlanıp Sayın başbakanımızın değerli mahdumları Bilal Bey’e de uzanan, 7 değerli işadamımızı da içeren bir çete iddialı operasyon için düğmeye basmaya hazırlandılar ki, muhterem Başbakanımız müdahil oldu. Yargıyı, emniyeti hallaç pamuğu gibi attı. Bu menfur operasyonun önü kesildi. Dahası, HSYK denilen o kuruma da zamanında müdahale edildi.
Gelin görün ki, bütün bunları, bu bizim pek ihtiyacımız olan yabancı sermayenin Avrupalı, Amerikalı politikacıları, “demokrasiye, erklerin bağımsızlığına müdahale, yolsuzlukları örtbas etme” diye anlıyor. Onlar böyle anlayınca yabancı sermaye de geri duruyor. Dikkat buyurunuz; TÜSİAD Başkanı Yılmaz bile ortaya çıkıp, “Vergi cezası veya başka türlü cezalarla şirketler üzerinde baskı kuran, ihale yasası onlarca kez değişen bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir”demedi mi? Dedi. Siz yabancı yatırımcı olsanız ne düşünürsünüz? Yahu, bu memlekete yatırım yapıyorum ama yarın mahkemelik bir durum olsa, bunlarda bağımsız yargı yok ki, kendi hakimlerine savcılarına iş gördürür bizi ofsayta düşürmezler mi, bakın, kendi patronları bile uyarıyor, diye düşünmez misiniz?
Değerli Başbakanımız,
Sayın Bakanlar;
İşte bu siyasi krizin neticesidir ki, artık daha az yabancı yatırımcı gelmeye başlamıştır.Tabii, FED’in para sıkılaştırma kararının da etkisi var, ama gerçekten musluklar tıslamaktadır. Dikkat buyurunuz; 2013’ün yaklaşık 60 milyar dolarlık döviz açığını, yani cari açığını, yabancı para girişi ile karşılayamadık, yastık altından İsviçre Bankalarında filan zulalanmış dövizleri (biz buna net hata noksan deriz) kullanmak zorunda kaldı herkes.Neredeyse 10 milyar dolar böyle geldi. Eskiden öyle para gelirdi ki, cari açığı da kapatır kalanı döviz rezervlerine yığardık, kara gün için lazım olur diye. Şimdi hem yastık altı zulaları patlatıyoruz hem de rezervden harcıyoruz, yine de yetişemiyoruz. O zaman da ne oluyor? Dövizin fiyatı yukarı vurdukça vuruyor. Bakın bu 17 Aralık öncesi 2.04 TL idi dolar. Mayıs’tan bu yana yüzde 15 artışta tutmuştuk. Ama ne zaman ki, yolsuzluk, şu bu lafları çıktı, yabancı ürktü , öteki dövizle ödemem var, şimdiden tedarik yapayım deyip döviz aldı, beriki TL’de niye kalıyorum, kendimi güvenceye alayım, dedi. Derken bir de baktık olmuş dolar, 2.20 TL, durmadı , 2.30 TL ve dün 2,40 TL. Bir ay kadar bir zamanda yüzde 15’in üstünde kayıp; Mayıs’tan bu yana yüzde 30 kayıp!…Ne yaptık, müdahil olduk 27 Ocak’ta; hemen ilan ettik, “Yarın gece para kurulunu olağanüstü topluyoruz” diye. Gece saat 12’de de kararımızı açıklayacağız dedik…Herkes tahmin etti, “Bunlar, faiz silahını çekecekler” diye ve hemen 2.30’un altına indirdik dolar ateşini.
Muhteremler;
Faize alerjiniz var, biliyoruz. Faiz lobisi bu işleri yaptırıyor diyorsunuz, herkes biliyor. Ama TL’ye, enflasyonu geçecek bir faiz vermez iseniz, herkes parasını güçlü paraya çevirip orada kalmak istiyor. Faizden kaçıp dövize sığınınca, döviz yükseliyor. Dolarda her 10 puan artışın tercümesi enflasyonda 1,5 puan artıştır. Yani dolar 2.20 iken 2.30 TL’ye çıkarsa, bilin ki, bu yüzde 5,5 olan enflasyonu yüzde 7’ye çıkarmak demektir bu. Bununla baş edemeyiz. Allah muhafaza, ya da muhafazanallah, iki haneli enflasyon rayına bir geçersek çıra gibi yanarız, toplamak hiç kolay olmaz.
Şimdilik biraz faiz olsun koklatarak doları yatıştırdık, milleti dolardan TL’ye geçirdik ya da bekleme odasına aldık, ama lütfen söyleyin, bu politik kriz ne olacak? Bundan sonrası ne olacak? 30 Mart’a daha 2 ay var. Siz tepedekiler vuruştukça paranın huzuru kaçıyor. Huzuru kaçan dolara sığındıkça biz faizi artırmak zorunda kalacağız. Herkes işi gücü dondurdu. Yatırım yapılmıyor. Herkes memleket nereye gidiyor bir bakayım, halinde. Bu işin bir de Mart sonrası Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından genel seçimi var. Bu kargaşada çok endişeliyiz muhteremler çoook.
Siz daha iyisini bilirsiniz, ama en iyisi yargıyı özgür bıraksanız yolsuzlukları özgürce soruştursa, aklansak milletçe, seçimler özgür, adil bir ortamda yapılsa, centilmence bir seçim yarışı olsa…Tabii, siz daha iyi bilirsiniz, ama bunları yapmazsak itibar yerden zor kalkar, yabancılar zor gelir, yabancılar gelmez ise de bizim sırtımız yerden zor kalkar, bilesiniz, milletçe sürüm sürüm sürünür birbirimize gireriz, bilesiniz.
Hörmetlerimizle…