Aile Borçları: Abartılar ve gerçekler
AKP rejiminin iktidar olduğu yıldan itibaren doludizgin uyguladığı neoliberalizmin,Türkiye ekonomik ve toplumsal dokusuna eklediği önemli…
Kısa adı TÜİK olan Başbakanlığa bağlı Türkiye İstatistik Kurumu bir süredir ülke ekonomisinin ana göstergesi olan ulusal hesapların hesaplama yöntemini değiştirme çalışmaları yaptığını duyuruyordu. Yönelinen yöntemde Avrupa Yönetmelikleri (ESA2010) esas alınacaktı. Avrupa Birliği’nde milli gelir nasıl hesaplanıyorsa öyle hesaplama yapılacak, türdeşlik sağlanacaktı.
Gerekçe böyle sunulunca sürdürülen çalışma gerekli ve makul bulundu. Ancak 12 Aralık günü açıklanan yeni milli gelir verileri bu “yenileme”nin çok da bilimsel ve objektif yapılmadığına ilişkin çeşitli itirazlara, eleştirilere yol açtı. Konuyla ilgilenenlerin bir kısmı öncelikle merakla beklenen 2016 üçüncü çeyreğinin büyüme verisine odaklandı. Küçülme bekleniyordu. TÜİK’in açıklamasına göre ekonomi üçüncü çeyrekte yüzde 1.8 küçülmüştü. Öncü göstergelerden bir küçülme verisi bekleniyordu ama bu eski seriyle yüzde 0.5 dolayında bir tahmindi. Şimdi gelen yüzde 1.8 radikal bir küçülmeye işaret ediyordu. Bu merak tatmin edildikten sonra fotoğrafın tamamı bir dizi yöntemsel ve tutarlık sorgusuna maruz kaldı.
Kaynak:TÜİK
Yeni seri ülke milli gelirinin eski yöntemle hesaplananın üstünde bir büyüklüğü olduğunu ifade ediyor. Ne kadar eksik hesaplanıyormuş milli gelir? Yaklaşık yüzde 20! 2015’te eski seri ile saptanmış milli gelir pastası bu yöntemle yaklaşık yüzde 20 büyüyor artık. Örneğin 2015’te cari fiyatlarla Türkiye ekonomisi 1 trilyon 953 milyar TL’lik mal ve hizmet üretiyor deniliyordu. Yeni şablonla bunun 2 trilyon 338 milyar TL olduğu belirlenmiş bulunuyor. Bu, 385 milyar TL’lik yeni “büyüklük keşfi” demek. Bunu, yılın ortalama dolar kuruna çevirirsek 140 milyar dolara yakın bir artışa karşılık geliyor. Başka bir ifade ile 2015’te 718 milyar dolarlık Türkiye ekonomisi bir gecede 857 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştı.
Milli gelir pastası yeniden ölçülünce onun 78 milyonu bulan nüfusa bölünmesi ile elde edilen kişi başına milli gelir de arttı, haliyle. 2015’te eski seri ile 9 bin 257 dolar olarak belirlenen kişi başına gelir, yeni seri ile 11 bin 82 dolar olarak ifade ediliyor artık.
“Yenileme”de AB normlarına göre hareket edildiği belirtiliyor ama baz yılı olarak neden AB’nin yaptığı gibi 2010 yılı değil de ekonominin yüzde 5 dolayında küçüldüğü kriz yılı 2009 alınmıştı? Abartılı artışın önemli bir kısmı baz alınan bu sorunlu yıldan kaynaklanıyordu. 2009=100 alınınca, zincirleme olarak izleyen yılların büyüme oranları da abartılı yüksek çıkıyordu.
TÜİK AB yönetimiyle milli geliri yeniden tahmin etmeye çalışırken hesaplamalarda inşaat sektörünün hakkının verilmediğini düşünmüştü. Eskiden milli gelire katkısı yüzde 4.4 olan inşaat sektörünün yeni seride katkısı yüzde 8.2 olarak tanımlanıyordu. Buna karşılık imalat sanayinin toplamdaki payı bir puan artırılarak yüzde 16.7’ye çıkarılmıştı. Kısacası, TÜİK’in milli gelirde yüzde 20’lik artış getiren güncellemesinin üçte biri inşaattan geldi. Böylece inşaat sektörü, imalat ve ticaret sektörlerinden sonra üçüncü sırayı aldı.
TÜİK yatırım harcamalarının milli gelire katkısının da eksik hesaplandığı kanısına varmış ve yatırım harcamaları eski düzeyinden yüzde 74 yukarı doğru güncellenmiş, böyle olunca tasarruf oranı da daha yukarı çekilmiş durumda. Türkiye örneğin son Orta Vadeli Program’da belirtildiği gibi milli gelirinin yüzde 14’ü değil, yüzde 24’ünü tasarruf eden bir ekonomiymiş meğer.
Bu güncellemeler, yine pek inandırıcı bulunmayan bir büyüme serisini ortaya koydu. Örneğin 2013-2015 döneminde ekonomi ortalama her yıl yüzde 6.5 büyümüştü. Oysa eski seri, bunu yüzde 3.7 olarak göstermişti.
Daha da önemlisi büyüme verileri ile istihdam verilerinin uyumsuzluğu. Mesela, eski seride yüzde 4.2 büyüme yaşanan 2013’ün yeni seri büyümesi yüzde 6.5’a çıkmıştı. Ama ne gariptir ki, bu kadar yüksek büyüme olduğu belirtilen 2013’te TÜİK’in işgücü verileri, işsizliğin azalacağına yüzde 8.8’den yüzde 9.1’e çıktığını söylüyordu. Hızlı büyümenin hiç olmasa istihdamı biraz artırıp işsizliği geriletmesi gerekmez miydi?
Yenileme ile yüzde 20 artırılan gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) özellikle dış yatırımcıların ilgilendiği birçok göstergeyi de olumlu çıkaracak haliyle. Öncelikle 720 milyar dolara ve kişi başı gelirde 9 bin dolara inmiş profili yukarı çekecek. Böylece dünya ekonomi büyüklüğü sıralamasında ilk 20’nin dışına düşen Türkiye yeniden ilk 20 içinde görünebilecek.
Ayrıca özellikle derecelendirme kuruluşlarının ve IMF’nin önem verdiği bazı göstergeler yeni ulusal gelir ile daha az kırılganlık görünümü verecek. Örneğin, döviz açığını gösteren “cari açık/GSYİH” oranı 2015’te yüzde 4.5 görünürken, yeni ulusal gelirle yüzde 3.7’ye inmiş görünecek. Ek olarak, 421 milyar dolara ulaşan dış borç stokunun milli gelire oranı da yüzde 60’lardan birkaç puan aşağı inecek ve borçlanma kapasitesi daha yüksek görünecek. Askeri harcamalar yeni milli gelire oranlandığında daha “makul” bulunacak. Buna paralel olarak, yeni milli gelir büyüklüğü, kamu borç yükünü ve bütçe açığı ile ilgili oranları da daha aşağı çekip vitrini daha güzel gösterecek.
Öte yandan yeni milli gelir bazı göstergeleri yetersiz ve sorunları olduğundan daha vahim göstermeye de neden olacak. Örneğin, sağlık, eğitim, sosyal yardım gibi konuların milli gelire oranı hep uluslararası karşılaştırmalarda önem taşır. Yüzde 20 artırılmış milli gelir, bu harcamaları ülke nüfusu için daha yetersiz, eksik gösterecek çünkü oranlar aşağı inecek. Milli gelir pastasının yüzde 20 fazla olduğunun keşfi, ‘Peki bu pasta bölüşülürken kimlere gitti?’ sorusuna neden olacak ve gelir dağılımı-yoksulluk araştırmalarının güvenirliği biraz daha sorgulanacak.
Yeni milli gelir ister istemez Türkiye’nin üç yıllık ekonomik hedeflerini belirlediği Orta Vadeli Program’ın (OVP) da yenilenmesini gerektiriyor. OVP ekonomik küçülme ve beklentilerin aşağı yönlü seyri nedeni ile zaten yenilenmek durumundaydı. Ekonominin hızla daraldığı, kriz sinyalleri verdiği 2017 ve izleyen iki yıl için bakalım yeni göstergeler, yeni hedefler neler olacak. En önemlisi, IMF başta olmak üzere yabancılar bu yeni milli gelir göstergelerini ne kadar güvenilir bulacak?