Gezi, Haziran ve Nisan…
AKP’nin kurulduğu 2002’den itibaren önce sessiz ve derinden , 2011 sonrası ise pervasız ve açıktan…
Frenklerin “soap opera” diye nitelendirdikleri bir TV dizisi Muhteşem Yüzyıl ile RTE’nin gölge boksuna şahit oluyoruz günlerdir. Yaşadığımız müptezel on yılın hülasasıdır bu konu aslında. Tahammülsüzlüğün, hesap vermezliğin, fütursuzluğun zirve yaptığı zamanlardayız…
Altında, “hayal mahsulü” olduğu açıkça yazan, biçare Türkiye halkının tek eğlencesi TV’de, Çarşamba günleri uzun uzun hikaye edilip, reytingi düştükçe içine bin bir yeni malzeme katılıp uzatıldıkça uzatılan bir eğlence-kültür ürününden söz ediyoruz…Rakipleri diğer kanallardaki Kuzey-Güney, Sakarya-Fırat, Pis Yedili vs olan bir eğlencelik…
***
Nedir dizi dediğiniz? Sayıları 25’i bulan “ulusal kanallar”dan birkaçını ayakta tutan yapımlar bunlar. Ama yine de hafife almamalı dizi olgusunu. Bir kere ekonomik sektör olarak önemli. TV-Sinema endüstrisini ayakta tutuyor. Binlerce insan buradan ekmek yiyor. Reklamverenlerin gözde kuşağı diziler…Toplamı 2,5-3 milyar doları ancak bulan reklamların yüzde 56’sı TV’lere, yüzde 25’i gazete ve dergilere, kalanı da öteki mecralara akıyor. Medya-kültür çarkı reklamlarla dönüyor. Gazete,CD, bilet vb. satışları neredeyse çerez…
TV’ler içinde de popüler dizi kuşakları aslan payını alıyorlar.
Star, Show, Kanal D gibi büyük kanallar, dev bütçeli diziler sayesinde ayakta duruyorlar, diğerlerinin hepsi zararda ve patronların ticaret, inşaat, finans vb. işlerinden kazanılan paralarıyla sübvanse ediliyorlar. Siz, NTV, Habertürk, CNN Türk, Skytürk, Samanyolu, Kanaltürk, 24 gibi haber kanallarının para kazandığını mı sanıyorsunuz ? Hepsi zarardalar. Zararlarının bir kısmı bu tür dizi yayımlayan, dolayısıyla reklam çeken kanalların gelirleri ile kapatılır ama gazeteleriyle birlikte, istisnasız bütün medya grupları para kazanmaz, para kaybeder. Neden bu işle iştigal ederler o halde? Medyanın, diğer işlerine faydası olduğunu, iktidarlarla iyi geçinmenin aracı olduğunu düşündüklerinden…Başka ne için olacak…Ama yine de yaranamıyorlar RTE’ye..
***
Baksanıza, hedef tahtasındaki dizinin sahibine ve kanalına…Hedefe konulan Muhteşem Yüzyıl, Doğuş’un patronu Ferit Şahenk’in Aydın Doğan’dan satın aldığı Star’da yayımlanıyor. Doğan, RTE’nin hışmından profil küçülterek kaçmaya çalışırken kaçak Uzan’lardan kalma, özelleştirmeden alınmış Star’ı, baskılara dayanamayıp Ferit Şahenk’e sattı. Şahenk de büyük bir yatırım yaparak Muhteşem Yüzyıl’ı Karamehmet’in Show TV’sinden transfer etti. Hem de dünyanın parasına…
Muhteşem Yüzyıl, büyük yatırım… Başlangıçta Show TV için hazırlandı, ikinci yılını Star TV’de sürdürdü, dışa açıldı, 22 kanal ile anlaşma yapılmıştı dizi başlarken. Şimdilerde 42’yi buldu diyorlar. En fazla ülkeye pazarlanan Türk dizisi …Yani, bir nevi ihraç kalemi…
Şimdi Ferit Şahenk ne yapsın?
RTE için bunca şeyler yapmışken, daha ne yapsın? 2011 seçimlerinin hemen ardından NTV’deki muzır elemanlar ayıklandı, kalanlara çiçek-böcek programları yaptırıldı. Kanal, RTE’nin yanağını okşayan Mehmet Barlas kanalı yapıldı, ama yine yaranamadı Şahenk…Daha ne yapsın? Gruba ait Cnbc-e isimli ekonomi kanalının ekranından bir gün olsun iktidar icraatlarını eleştiren bir cümle duyulmuyor. Daha ne yapsınlar ? Muhteşem Yüzyıl’ı gözden mi çıkarsın Şahenk?
Şimdilerde RTE’yi yumuşatmaya çalışıyorlar. İhraç ediliyor, tanıtıma yarıyor filan diye, ama boşuna… Fikrimi sorarsanız, dizi kısa sürede bitirilecek. Ya bitirilmezse? Grubun bankası Garanti’nın kolu BDDK’nın elinde…Bükmek için bir sürü gerekçe uydurulabilir. Doğuş, daha yenilerde metro inşaatı aldı İstanbul Belediyesi’nden. Devletin, belediyenin eline bakan bir sürü işi var Doğuş’un…
Böyle bir medya ortamı, böyle bir rehine medya düzeni var, müptezel 10 yılın sonunda…Bu ülkenin hotzota pabuç bırakmayacak haysiyetli bir burjuvazisi, bedel ödemeye hazır bir burjuva aydın kitlesi yok, ne yazık ki…
Ne diyelim; kader mi utansın, başkaları mı?
Altın ve Cari açık
Birçok okurdan “altın meselesi” ile ilgili e-posta alıyorum. Ortak soru şu: İhraç gösterilmiş altın, ithal edildiğine göre, cari dengeye etkisi sıfır olmaz mı? Bir kere altın ithali gerçek, altın ihracatı ise gerçek ihracat değil, ödemedir. Ödemenin ihracat olarak gösterilmesi , ihracat verisini şişiriyor. 2011’in tamamında 6 milyar dolarlık, 2012’nin 9 ayında da 6,7 milyar dolarlık altın ithalatı yapıldı. Toplamı, 12,7 milyar dolar ediyor. Bu ithal altın, aynı dönemde 12 milyar dolarlık ödemede “ihracat” adıyla kullanıldı. 2011’in cari açığı 2010’a göre, 30 milyar dolar artmıştı. Altın bu açıkta beşte bir paya sahipti. 2012’nin cari açığı ise 9 ayda 21,2 milyar dolar azalmış görünüyor. Net altın ihracatında artış görüntüsü, 8,5 milyar dolar ile, açığı düşük göstermede yüzde 40 paya sahip.
Dikkat edilmesi gereken nokta şu; 2011’in ithal edilmiş altınıyla, bu yılın ithal edilmiş altını, gaz bedeli olarak ödeniyor, ama “ihracat” gibi gösteriliyor. Bu da cari açığın da azaltılmış olduğu savına temel oluşturuyor. Bu, gerçek değil, yanıltıcıdır. İran’a altınla ödeme meselesi hiç olmasaydı, 2011’in cari açığı 77 milyar dolar değil, 71 milyar dolar görünecekti. Bu yılın 9 aylık cari açığı da 39 milyar dolar değil, yaklaşık 49 milyar dolar görünecekti. Dikkat çekmek istediğimiz nokta budur.