Mustafa Sönmez

Eskiden, iktidarların izleyecekleri ekonomik yol haritasını anlamak için geleneksel büyük burjuvazinin hegemonik örgütü TÜSİAD izlenir, hazırladıkları raporlardan niyetler okunmaya çalışılırdı. AKP iktidarı, zamanla TÜSİAD’ın karşısına kendi sermaye örgütleri olan MÜSİAD ile TUSKON’u çıkardı. Onları, hem kamu rantlarının dağıtılmasında hem de makro politikaların izlenmesinde kayırdı, baş köşeye oturttu. TÜSİAD’a da bir güzel tımar çekti.  O nedenle önümüzdeki dönemde izlenecek politikalarda İslami sermayenin raporlarında dile getirdiklerini izlemek daha anlamlı.

“Yeni Bakanlar Kurulu’nun Türkiye’nin 2023 vizyonuna yönelik önemli çalışmalar yapacağına olan inancımız ve güvenimiz tamdır” diyen MÜSİAD, 2011 için hazırladığı raporu da Haziran ayı sonunda kamuoyuna açıklamıştı. Raporda en çok merak edilen, büyüyen cari açık sorununu İslami sermayenin nasıl gördüğü ve ne önlem düşündüğü.

MÜSİAD Raporunda, “..cari açık meselesi ihtiyatlı bir şekilde takip edilmelidir” deniliyor ve cari açığın büyümesine neden olan faktörler değişik boyutlarda değerlendiriliyor. Cari açığı büyüten değerli TL konusunda ne düşünüyor MÜSİAD? Cevap aranırken “…değerli TL’den zarar gören ve şikayet edenler kadar yararlanan ve destekleyenler de bulunduğu, hatırı sayılır bir kesimin ise olayın iki ayağında da yer aldığı, önceliğin, istikrarlı ve denge değerini yansıtan bir kur düzeyinde olması, bunu bozan kanalların tespit edilerek dengelenmeye çalışılması gerektiği…” ifade ediliyor. Peki sıcak parayı caydırma ? Tobin vergisi gibi etkinliği henüz ispatlanmamış olan ve döviz alım-satımlarını vergilendiren bir sistemden ziyade, sermaye hareketlerinin miktarında kısıtlamalar getirilmesi düşünülmelidir, MÜSİAD’a göreBununla bağlantılı olarak da… “TCMB’yi aşırı rezerv biriktirmeye zorlayarak aslında özel sektörün riskini alıp yanlışı sürdürmekten de kaçınmak gerekir. Tam tersine, özel sektör kuruluşlarının, kendi riskini dengeleyecek mekanizmalara sahip olarak borçlanmasını şart koşmak gerekir.” Görüldüğü gibi MÜSİAD, 300 milyar doları geçen dış borçların üçte ikisini gerçekleştirmiş çoğu TÜSİAD’cı özel firmaların  riskleriyle baş başa bırakılmaları gerektiğini, himayeden kaçınılmasını örtülü biçimde ifade etmektedir.

***

MÜSİAD, dış rekabetin yıkıcılığına da değinmekte ve AB ile Gümrük Birliği’nin masaya yatırılması gerektiğini şöyle ifade etmektedir: AB ile olan Gümrük Birliği yeniden ele alınarak müzakerelere konu edilmeli, Türk ihracatçısının önünde dikilen Avrupa tröstleriyle aktif mücadele birimi kurulmalı, iktisadi ilişkilerde mütekabiliyet şartı aranmalıdır (buna Çin ve Rusya da dahil edilmelidir Enerjide bildik yenilenebilir enerjiye yönelmeyi salık veren MÜSİAD raporu, nükleer santrallerin de acilen yapılmasından yanadır.

***

“… içeriyi gerçek bir yatırımcı dostu yapmak gerekmektedir”diyen MÜSİAD’a göre, bugüne kadar, perakende, finans ve gayrı menkul başta olmak üzere satın alma, birleşmeler ve özelleştirmelere ilgi duyan yabancı sermaye, Türkiye’nin öncelikleri doğrultusunda yönlendirilmelidir.

“Bilişim Vadisi veya Sağlık Vadisi gibi gerçekten heyecan verici projelere start verilmesinde geç kalınmamalıdır. Zira, Amerika ve Batı Avrupa’dan çıkan üreticiler, bu alanlarda yeterli yatırım yapılmadığı için Türkiye yerine Doğu Avrupa ve Uzakdoğu’yu tercih etmektedirler…”

***

Peki emek, işgücü  piyasaları ? Bu konuda sermayenin genelinden farklı bir yaklaşımı söz konusu mudur MÜSİAD’ın? Elbette ki hayır. Mesele buraya gelince, sermayenin İslamisi ile laik vb. olanı arasında fark hemen erimektedir…İstenen şöyle ifade edilmektedir: “…emek piyasasındaki koşulların hem işveren hem de işçi adına esnek hale getirilmesi, …Daha esnek çalışma saatlerine ve yarı zamanlı çalışmaya yönelik düzenlemelerin yeniden ele alınması …” gerekmektedir.

Ve devamındaki değerlendirme şöyledir; “ …istihdam maliyetleri, hala işverenler için ciddi bir sorun oluşturmakta ve istihdamı olumsuz yönde etkilemektedir…işten çıkarma maliyetleri de işveren tarafından göz önüne alınan önemli bir faktör olup, bu konuda çalışanın hakkını zayi etmeyecek ve işveren açısından da altından kalkılabilecek bir mekanizma geliştirilmelidir.” Yani tıpkı TÜSİAD, TİSK gibi MÜSİAD da gözünü kıdem tazminatı hakkına dikmiştir… Rekabet gücü olarak, güvencesiz, ucuz emeği masaya koyarak, yabancı sermayenin önüne atarak birikimin devamını sağlamak,  sermayenin her türünün ortak hedefidir.

Written by Mustafa Sönmez