Geldi çattı seçim günü. 7 Haziran saat 21-22 sularında her şey netlik kazanacak. Ak-Kara belli olacak olmasına da, şimdi biz bunun arkasından adil,eşitlikçi, hür bir seçim yapıldı mı diyeceğiz?
Yıllarca AKP’ye hayranlık beslemiş Tahran Erdem ve Konda şirketi, AKP için bu seçimde “iniş” gösteriyor. Hatta Tahran Erdem, ağır bir tokat yiyecekler türü bir demeç verdi, bir ara. Konda’ya göre , kesin sayı vermek zor ve AKP, 270 ya da 278 milletvekili çıkarabilirmiş. CHP 120-130 arası, HDP 60-70 arası ve MHP ise 75- 90 milletvekili çıkarabilir, diyorlar. . AKP’nin tek başına iktidar olması için 276 ve üzeri milletvekili gerekiyor. Konda, 47 milyon civarında geçerli oy bekliyor ve yurt dışı oyların yaklaşık 1 milyon olduğuna dikkat çekerek, yurt dışı oylarının seçim barajını etkileyeceğini belirtmişler. 2011 seçimlerinde 47 AKP’li, 23 CHP’li, 10 MHP’li, 5 HDP’li son sıradan kazanmışlar. Bir ildeki 5 bin ya da 3 bin oyun milletvekili seçimi açısından önemli olduğu ifade ediliyor…
Ne adil, ne güvenilir
Bu sayılar bile ne kadar kritik bir seçim olacağını göstermeye yetiyor. Ama seçimi bu kadar kritikleştiren yapısal ve kurumsal etkenler var. Biliyoruz ki bu seçimlerin hiç biri adil değil. Ne diyor Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin 1897 (2012) sayılı kararında? Seçim kampanyası sırasında siyasal partilere eşit fırsat sağlanmalı, tüm siyasal partiler medya hizmetlerinden eşit bir biçimde yararlanmalı. Venedik Komisyonu’nun 19 Ekim 2002 tarihli raporunda , partilere fırsat eşitliğinin sağlanmasıyla ifade özgürlüğü arasında bağlantı kuruluyor ve ilkeler ile ilgili ihlalleri seçimlerden önce düzeltecek itiraz mercilerinin bulunmasına vurgu yapılıyor.
Peki bizde? Bir kere 12 Eylül Anayasası’nın koyduğu yüzde 10 barajı, birçok siyasi partiyi seçimden alıkoyuyor, o partiler yüzde 10 barajını aşamayınca seçmen iradesi meclise yansımıyor. Baraj kurbanı partileri şöyle bir hatırlayın.
Ve AK faşizm, bu baraja sıkı sıkıya sarılmış durumda. Baraj engeli ile biz sosyalistler meclisi kürsü olarak kullanma imkanı bulamıyoruz, misal. Sonuçta bu seçimde de oyumuzu, birçok açıdan programlarımızı kapsamaktan uzak olsa da , kendimize en yakın bulduğumuz HDP’ye vereceğiz….
Anayasa ihlali…
Baraj engeli 1983’ten beri var, o başka. Ama hiçbir seçimde , 7 Haziran 2015 seçimlerinin üstüne düşen dozda bir şaibe görülmemiştir. Bu, çok partili hayatın tüm seçimleri için geçerli bir iddiadır. Burada AKP, rakiplerine karşı elindeki tüm devlet imkanlarını kullandığı gibi, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan ve Anayasa’nın tarafsız kalmasını beklediği RTE, Allah’ın günü Anayasa’yı ihlal etti ve ne Yüksek Seçim Kurulu ne de Anayasa Mahkemesi yasa, Anayasa ihlallerine ses çıkarabildi.
Partilerce bu kuruluşlara yapılan başvuruların sonuçlarına bakın bir kere…Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Cumhurbaşkanı’nın anayasadaki tarafsızlık ilkesini ihlal ederek bir parti lehine seçim çalışması yürüttüğü ve 298 sayılı Seçim Kanunu’na aykırı davrandığı gerekçesiyle YSK’den gerekli önlemleri almasını isteyen HDP’nin ve CHP’nin başvurularını reddetti.
YSK’nin ret gerekçesi şu; “Bu konuda yetki ve görev veren bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle YSK’nin Cumhurbaşkanı’nın faaliyetlerini denetleme yetkisi bulunmamaktadır.”
HDP, YSK’nin ret kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. Anayasa Mahkemesi ne yaptı peki? “İnceleyecek”. RTE’nin mitinglerinin seçme ve seçilme hakkını ihlal edip etmediğine bakacak. Peki AYM kararını ne zaman verecek? Bugün değil herhalde. Seçimden sonra, yani, atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra…
Seçim sonucu ne olursa olsun, isterse AKP yüzde 40’ın altına düşsün, bu seçim en şaibeli, en hile-hurdalı, en yasa tanımaz seçim olarak tarihe geçecektir ve çok ciddi bir meşruiyet krizi yaratacaktır.

YSK, AYM…?
Bunun da vebali, Başbakanlığı sırasında çevresiyle birlikte bir dizi yasa ve Anayasa ihlalinden yargı önüne çıkması gereken RTE’nin omuzlarında. Cezası ağırlaştırılmış müebbet olan suç iddialarının seçim kaybedilirse yargı önüne çıkarılabileceği korku ve telaşı ile seçime her türlü usulsüzlük, hile-hurda, yasa ihlali karıştırıldı.
RTE; hukuksal dayanağını oluşturan anayasayı açık bir biçimde ihlal etti, AKP’yi kimi yerlerde isim de vererek destekleyen bir seçim kampanyası yürüterek Anaayasa’yı çiğnedi.. Bu durumu önlemek önce YSK’nin göreviydi. Anayasanın 79. maddesi “seçimin düzen içinde yönetimi” ve “dürüstlüğü”nü sağlama görevini YSK’ye vermiş. Anayasanın 79. maddesi Cumhurbaşkanı için bir istisna öngörmez. YSK, Cumhurbaşkanı’nı denetleme yetkim yok gerekçesiyle sorumluluktan kaçamaz. Tarafsız ve bağımsız bir yargı bir gün bunun hesabını sorar ve YSK üyeleri de sorumlu tutulurlar. Şunu da mı yapamadı YSK , RTE’nin mitinglerinin, demeçlerinin eşitlik ilkesini bozduğu, seçimlerin dürüstlüğüne gölge düşürdüğü gerekçesiyle, televizyon yayınlarında yer verilmemesi yolunda RTÜK’e talimat verebilirdi. Yapabilecekken yapmadı.
Anayasa Mahkemesi’ndeki top ne olacak? Bu saatten sonra ne karar alsa AYM, boş.
Bu seçimler, siyasi tarihimize, baraj engelini kaldırmadığı için seçmen iradesini tam yansıtmayan, seçim yasaları ve Anayasal hükümleri ayak altına almış bir diktatörlük heveslisinin damgasını vurduğu seçim olarak geçecek.
Sonuçlar ne olursa olsun…

Written by Mustafa Sönmez