Kitap: Türkiye Solu ve Kürt Siyaseti/Önsöz
Önsöz 2015’te yapılan iki genel seçim, Cumhuriyet tarihinde özel bir yere oturdu. Bir İslamofaşist rejime…
CAPE TOWN
Yediğin, içtiğin senin olsun, neler gördün, onu anlat, derlerdi seyahatten dönenlere…Bu çılgın iletişim çağında hala yeri kaldı mı bu sözün, bilmiyorum. Bir mobil telefonla her şey görüntü olarak anında paylaşılıyor hemen. Ama seyahat bize sadece görüntü sunmuyor, görünenlerin arka yüzünü öğrenme, fotoğrafları sentezleyerek, toplumların öykülerini dinleme, niyetimiz varsa onlardan dersler çıkarma, deneyim devşirme, paylaşma şansını da veriyor aynı zamanda.
Bir seyahatten gezmiş, görmüş, yemiş, içmiş, eğlenmiş, alışveriş etmiş olarak dönebilirsiniz ama aynı zamanda seyahat ettiğiniz yerin hikayesini dinlemiş, araştırmış, kendi öykünüzle, ülke sorunlarınızla bağlar kurup , ufuk açıcı sorularla yüklü olarak dönmüşseniz, daha kazançlı çıkmışsınız demektir o serüvenden.
GÜNEY AFRİKA…
On gün geçirdiğimiz Güney Afrika, hem doğasında, mutfağında, müziğinde, geleneksel sanatlarında, her tür kültür ürününde hoşluklar görüp eğleneceğiniz, hem de hikayesi hikayemize benzediği için, toplumsal yapısı ve tarihinden öğrenecek çok şey bulabileceğiniz bir büyük ülke.
Fikrimi sorarsanız, Türkiye’nin demokrasi, barış, eşitlik meselelerine çözüm arayışı olanların, özellikle G.Afrika’daki politik mücadele deneyimlerinden çıkarmaları gereken çok ders var. G.Afrika’nın da Türkiye gibi çok kültürlü, çok kimlikli bir yapısı ve yıllarca bu kimlik ve kültür mücadelesini sürdürüp sonunda 20 yıl önce gerçekleştirdiği iktidar değişimi ile aldığı bir yol, incelenmeye değer, sevabı, günahı ile bir bilançosu var.
Ülke deneyimleri üstüne yazıları okumak, onlardan dersler çıkarmak, birikimimizi artırmak elbette önemli. Ama yazılanlar, kayda alınanlar her zaman yeterli olmuyor. Çünkü kayıt altına alınmış kısım, hayatın bir bölümü ve üstelik hayat sürekli değişiyor, kayda alınmış olanlar da güncelliğini kaybedebiliyor. Okunmuşların üstüne konulan gözlem tuğlaları, bizi daha zenginleştirebilir. Gözlem, birebir temas fırsatını bulma, bu açıdan çok önemli.
POLİTİK TURİZM
Keşke politik turizm diye bir dal icad edilse ya da varsa da geliştirilse…Keşke, bazı turizm acentaları, mesela G.Afrika’ya politik gözlem ve araştırma-soruşturma, bilgi alışverişi yapma ağırlıklı programlar yapsa…Yirminci yılına hazırlanan siyahların iktidarı, politik mücadelesinin tarihini yazma ve sergilemede epeyi yol alarak altyapıyı sunuyor zaten.
Örneğin Johannesburg yakınlarındaki Maropeng ören yerindeki daimi sergi, evrim teorisini konu alıyor ve görsel ögelerle olağanüstü sunuyor. AKP gericilerini hop oturtup hop kaldıracak bir evrim sunumu. Özellikle çocuklara ve gençlere hitap eden öğretici ve eğlendirici bir UNESCO destekli proje. Keşke bizde de birileri benzerini yapsa…(maropeng.co.za’ ya girin)
Freedom Park, bir başka politik proje ( freedompark.co.za). Ezilen siyahların ve öteki halkların beyaz ayrımcı iktidara , Aparthaid’a karşı mücadelesinin 300 yıllık tarihi, belgelerle anlatılıyor. Bu uğurda hayatını kaybeden, işkence gören, hapis yatan, mücadeleye dünyanın dört bir yanından omuz veren isimler için tek tek plaket çakılmış duvarlara. Büyük bir kadirbilirlik, saygı sergileniyor.
Hemen yakınlarındaki faşizmin tüm dünyada yükselişe geçtiği 1940’lı yıllarda yaptırılan ‘Voortrekker Monument’ ise aparthait rejiminin resmi tarihini sergiliyor (vortrekkermon.org.za). Siyahların iktidarı, bu ırkçı anıtlara hiç dokunmuyor, bu mekanlar da izlenmeye açık, Böylece toplumca kazanılmış derin hoşgörüyü de gözlemiş oluyorsunuz.
Johannesburg’un kuzeyinde yer alan Liliesleaf müzesi ve eski çiftlik alanı 1960’larda Mandela ve ANC’deki arkadaşlarının, komünist yoldaşlarının rejime karşı mücadeleyi yeraltından örgütledikleri mekan olarak izleyiciye mükemmel bir biçimde belgeleri ve otantik objeleriyle sunuluyor, polisin operasyonu, tutuklamalar anlatılıyor (liliesleaf.co.za).
Cape Town’daki Robben adası, başlı başına bir mücadele tarihinin sunum alanı (robben-island.org.za) . Anti-sömürgeci ve anti-apartheid görüşü ile dost-düşman herkesin gönlünü fetheden, 1993’te Nobel barış ödülünü alan , ABD Başkanlığı Özgürlük Madalyası ve Sovyet Lenin Nişanı da dahil olmak üzere 250’nin üzerinde ödüle layık görülen Mandela , G.Afrika’da “Ulusun Babası” sayılıyor . Mandela ile arkadaşlarının mücadelesi Robben Adası’nın yanında Cape Town’da birçok müzede, kamusal alanda sergileniyor.
VE MAÇ…
Johannesburg’un varoşunda, tarihi büyük mücadelelerle dolu Soweto’ya yakın bir stadyumda kupa finalini Orlando Pirate ile Kaizer Chiefs oynadılar ve programa maç da dahil edlmişti. Maçı güya izledik ama seyirciyi izlemekten, maçı izleyemedik. Formasız, renksiz, vuvuzelasız bir tek biz konuklar vardık sanırım. Doyasıya eğlenen, tadını çıkaran, bunu kadınlı-erkekli yapan, kavga etmeden, aynı tribünde kardeşçe oturarak, hatta bira içerek yapan bir seyirci vardı ve sanırım bu, genç Afrika demokrasisinin yarattığı toplumdan bir kesitti..Hoşgörülü, barışçı, yoksul ama sabırlı, özgüven kazanmış bir toplum…
Bu ülke, bir değişim, dönüşüm heyecanını 20 yıl geçmiş olmasına karşın, hala yaşıyor ve karşısındakine de yaşatıyor.
Bu heyecanı görmek ve paylaşmak gerçekten önemli.