Rakı sofrasına vergi eziyeti(Al-Monitor, Ocak 11,201)7)
Türkiye, hükümetin koyduğu yüzde 5 enflasyon hedefini de büyük bir farkla ıskaladı ve 2016’yı yüzde 8.5 tüketici enflasyonu ile kapadı. Yüksek sayılabilecek bu enflasyon oranına etki eden bir dizi faktör var elbette. Özellikle de sadece 2016’da doların TL karşısında yüzde 20 artması önemli bir etken. Bununla beraber, hedeflerin çok üstünde gelen enflasyonda bir önemli kalem, “keyif verici mallar” kategorisine giren içki ve tütün mamulleri ile ilgili. Bu ürünlerde 2016 fiyat artışı yüzde 32’ye yaklaştı. Bu, ortalama tüketici enflasyonunun yüzde 276 üstünde. Belki bu fahiş zam sadece tiryakileri ilgilendiriyor, toplam tüketim sepetindeki payı yüzde 5’in altında ama yine de keyif kaçırıcı, ayrımcı ve hoşgörüsüzlük örneği.
Daha detayda bakıldığında, Türkiye’nin ulusal içkisi sayılan rakıdaki 2016 fiyat artışının yüzde 25’i geçtiği, miktar olarak en çok tüketilen biradaki artışın yüzde 26’yı bulduğu, şaraptaki enflasyonun da yüzde 13 ile ortalamayı 4.5 puan geride bıraktığı görülüyor.
İçkiye gelen zamlar 2016’ya özel değil. Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidar olduğu 2002 yılından beri içki ve sigaraya dehşetli zamlar yaşıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri ile bu zam basıncı yıldan yıla şöyle değişti: 2003-2016 döneminde tüketici fiyatları genelde yüzde 181 artarken rakının fiyatı yüzde 500, evet yanlış okumadınız yüzde 500 zam gördü. Biranınki biraz altında; yüzde 423, şarap fiyatları ise yüzde 235 arttı.
Kaynak:TÜİK veri tabanı
Türkiye’de aylık asgari ücretin yılbaşında bin 400 TL yapıldığı (370 dolar dolayında) hatırlandığında, ayda bir litre rakı tüketmeye kalkanın bile asgari ücretinin yüzde 8.5’unu bu kaleme ayırması gerekiyor. Düşünün ki, dana etinin kilosu 40 TL, kaşar peynirinin kilosunun 25 TL olduğu şartlarda bir litre rakı için 117 TL harcamak gerekiyor. Sonuçta, eskiden harcıalem bir keyif maddesi olan rakı, bugün lüks bir madde ve çoğu alt ve orta sınıftan yurttaşın yanına yaklaşamayacağı bir içki haline geldi, daha doğrusu getirildi.
Rakıyı 14 yılda yüzde 500 pahalandırma, tamamen bir AKP icraatı. Çünkü zamlar, içkiye konulan Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) kaynaklanıyor. Her litre rakının yüzde 55’i ÖTV olarak devlet bütçesine yatırılıyor. Alkollü içkilerden elde edilen ÖTV’ler, 2016’da 8 milyar TL’ye yaklaştı. Devlet, aynı yıl sigara satışlarından da 30 milyar TL ÖTV elde etti. Bu, aynı yıl otomobilden alınan ÖTV’lerin bir kat fazlası demek.
Sadece içkiden alınan ÖTV, toplam vergi gelirlerinin yüzde 1.7’si. Belki çok değil ama zaten amaç da vergi gelirlerini artırmak değil, vergi üstünden içki tüketimini caydırmak, özellikle de rakı tüketimini. Çünkü, radikal İslamcılığı özellikle son yıllarda artık saklanamayan AKP, İslami prensiplere dayandırarak içkiyi haram sayıyor ve toplumda içki tüketimini neredeyse sıfırlamak ister gibi. Buna önayak olan Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken “alan daraltma” ile kısıtlamaları başlatmıştı. Mahalle baskısı Anadolu’da ise aldı yürüdü. Hem belediye başkanları hem vali ve kaymakamlar, kâh manevi baskılarla kâh yetkilerini zorlayarak içki satma, içkili servis yapma faaliyetlerini kuşattılar. Kokteyllerden, kutlamalardan içki kaldırıldı. Adana’da rakı, Antalya’da bira festivallerine son verildi.
Erdoğan Başbakan olunca içkiye kuşatmayı, Anayasa’ya, gençleri korumaya dayandırmak istedi. Şöyle konuşuyordu örneğin Başbakan iken: “Anayasanın 58. maddesine bakınız. Gençliğin geleceğini karartmayacaksınız. Gençliğinalkol düşkünlüğünden tutun da uyuşturucu ve kötü alışkanlıklara karşı korumada biz devlete verilen görevi yapıyoruz. Kimse bu işi farklı yerlere çekmesin.”
İktidarının ilk yıllarında içkiye karşı tutumunu fazla açık etmeyen AKP, oy desteğini artırdığı yeni seçimlerin ardından bu konudaki niyetlerini daha açıktan icra etmeye başladı. Nitekim, 11 Haziran 2013 günü yürürlüğe giren yasayla içki ile ilgili bir dizi yeni yasak geldi. Getirilen 6487 sayılı kanunda, “Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tanıtımı yapılamaz” deniyor ve satış yapan iş yerlerinden tabelaların bile kaldırılması isteniyordu. İçkilerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon, etkinlik yapılamayacak, firmalar sponsor olamayacaklardı. TV’lerdeki dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkiyi özendirici görüntüler önlenecekti. 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak içki satışı yasaklanıyordu. İçki satışı yasaklanan mekanlarla ilgili bir dizi kısıtlayıcı düzenleme de getiriliyordu.
Bir yandan bu yasaklar, özellikle taşradaki “mahalle baskısı” ama en çok da vergi üstünden getirilen caydırıcı baskılar içki tüketimini azalttı mı? Gerçekte, Türkiye toplumunda içki kullanımı özellikle Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında çok yüksek değil. Sağlık Bakanlığı’nın Hacettepe Üniversitesi ile yaptığı biraraştırmada şu bulgularla bu durum ifade ediliyor: Türkiye’de erkeklerin yüzde 23’ü, kadınların ise yüzde 4’ü alkol kullanıyor. En yüksek alkol kullanımı yüzde 20 ile Batı Marmara Bölgesi’nde, Ege ve İstanbul ise sırasıyla yüzde 18.8 ve yüzde 17.6’lık oranlarla ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor. Alkollü içkiler pazarının yüzde 90’ını bira oluşturuyor. Türkiye’de kişi başına “saf alkol” tüketimi (alkollü içeceklerin içindeki alkol oranı) 1.55 litre iken Avrupa ’da bu oran 10 litreye ulaşıyor.
Türkiye’de geleneksel olarak zaten pek yüksek olmayan alkol tüketimi, AKP’nin icraatlarıyla daha da azalıyor. Kısa adı TAPDK olan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nun verilerine göre, daha çok getirilen ağır vergilerin etkisiyle içki tüketimi azalıyor. Başta da rakı tüketimi. Verilere göre, 2004 yılında 44 milyon litre dolayında olan rakı satışları, 2015 yılında 39 milyon litreye kadar gerileyerek yüzde 11 azaldı. Yıllık nüfus artışının yüzde 1.5’i bulduğu da dikkate alındığında, reel azalmanın daha yüksek olduğu söylenebilir. Rakıdaki gerilemeye karşılık, daha çok da genç nüfusun rağbet ettiği birada 2004-2015 döneminde yüzde 12 artış görüldü ve tüketim 908 milyon litre oldu. Daha çok turistlerin tükettiği şarap ve votkada ise bu sürede yüzde 136 artış görüldü; şarap tüketimi 63 milyon litreye, votka tüketimi ise 14 milyon litreye çıktı.
Özetle, rakıdan etiket fiyatının yüzde 54’ü, biradan yüzde 63’ü oranında alınan özel tüketim vergilerinin, “ağır içki” rakının tüketiminde bir azalmayı getirdiği, birada ise cepleri yaktığı söylenebilir. Bunun “toplumun sağlığını korumak” ile ilgisi olmaktan çok, içki tüketenlerin yaşam tarzına bir müdahale olduğu açık. Her ne kadar AKP mensupları buna katılmasalar da hem ağır vergiler hem satış ve içki tüketimine getirilen kısıtlamalar, mahalle baskıları, toplumun sınırlı bir kesimini oluştursalar da içki tüketenlere hoşgörüsüzlüğün açık bir göstergesi.