AKP-Cemaat Çatışması, Bir Paylaşım Savaşıdır…
Nereye doğru evrileceği kestirilemeyen AKP-Cemaat savaşı neden çıktı? Bu yılın savaşı değil bu. 2012 başında…
Milli Görüş gömleklerini çıkaran RTE-Gül ikilisini, Erbakan ile araları şeker renk olan Fethullah Gülen’in kucaklamasıyla başlamıştı “aşk hikayesi” bundan 12 yıl önce… Küresel kapitalizmle uyumlu, ılımlı İslam formülüyle Orta Doğu’daki radikal İslam tehlikesine alternatif teşkil edecek bu yeni oluşuma, ABD de onay vermişti. AKP-Cemaat-ABD üçlüsünün 2002 seçimlerinin ardından başlayan uyumlu iktidarı, yaklaşık 10 yıl fazla sorun yaşamadan sürdükten sonra, son 2 yılda çalkalanmaya, çatırdamaya başladı, içinden geçtiğimiz günler ise son demlerini yaşıyor. Bu üçlünün artık bir arada olma şansı kalmadı gibi. Buradan ne çıkacak, kim altta kalacak?
ÇÖKÜŞE DOĞRU…
Önce çöküşe nasıl gelindi, onu özetleyelim; Üçlü içinde “oyun bozan” RTE oldu. İçeride iktidar ortağı Cemaat ile uyumu bozdu. Cemaatçiler, RTE ve çevresinin iktidar nimetlerini hep kendisine yonttuğundan, bölgede ateşle oynadığından, giderek tek adamlığa yürüdüğünden, bunu başarırsa kendilerini de bir kenara fırlatacağından endişe ettiler, şikayetçi oldular. “Dış bileşen” olarak ABD, RTE-Davutoğlu ikilisinin Yeni Osmanlıcılık oyunlarından rahatsız oldu. Suriye’de vakitsiz ataklardan, giderek El Kaide destekçisi pozisyonlarından, Irak’ta Barzani’yi kışkırtıcı ve Irak’ın toprak bütünlüğünü bozucu petrole sulanan tavırlarından rahatsız oldu. Mısır’da Mürsi’ye yaptıkları sakat rehberlikten rahatsız oldu. İsrail ve İran’a aynı yerden bakmadıklarını fark etti.
Böylece, 10 yıl süresince, eski iktidar bloku içindeki sivil-asker üst bürokrasiyi Ergenekon, Balyoz operasyonları ile etkisizleştirmede uyum içinde çalışan, üç genel seçim ve iki yerel seçim ile bir Anayasa değişikliğinde blok olarak davranan bu kutsal ittifak, son 2 yılda hızla çözülmeye başladı.
Çatlaklar bütün uzlaştırma, barıştırma çabalarına karşın büyüdü ve kılıçlar kınına sokulmamak üzere çekilince karşılıklı hamleler hızla geldi. 7 Şubat 2012 MİT çarpışmasının ardından, seçim konjonktürüne yaklaşılan 2013’te dershanelere saldırı ile atağa geçti RTE tarafı. Buna yanıt, “yolsuzluklar” salvosu ile geldi, hem de çok ağır geldi.
NE HEDEFLENİYOR?
Bu hamleler amaçsız yapılmıyor elbette. Artık iki taraf var; Bir yanda AKP, diğer yanda Cemaat ile düşük profille ABD. AKP, kendisine dönük hamlelerin arkasında ABD’nin olduğunu açıktan ilan etti bile. Geçtiğimiz Cumartesi, Karadeniz mitinglerinde ABD Büyükelçisi istenmeyen adam ilan edildi açıkça. Yandaş medya manşetlerinden “çirkin Amerikalı” inmiyor artık, hem de diplomatik bir dile gerek kalmadan, paldır küldür. Peki ABD? Washington’un ABD Hazine Müsteşarı David Cohen’in Türkiye ziyaretinin ve ABD Büyükelçisi Francois Ricciardone’nin isimlerinin yolsuzluk operasyonu ile ilişkilendirilmesi üzerine ne dedi ABD? Şu mesaj iletildi ilgili adrese;
“Cohen ve Ricciardone üzerinden yürütülen kampanyalardan rahatsızız. Bu şahsi bir mesaj değil, ABD yönetiminin mesajıdır. Bizi iç işlerinize karıştırmayın. Bu tür açıklamalarla Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerin zehirlenmesinden ciddi endişe duyuyoruz. İlişkilerimizi tehlikeye atacak açıklamalardan kaçınılmasını bekliyoruz.”
SENARYOLAR
Peki ne olacak, kim neyin peşinde? Bu soruya cevap olarak AKP tarafında nasıl bir tehlike algısı var anlaşılsın diye, Akit’ten Abdurrahman Dilipak’ı dinleyebiliriz; Diyor ki, 22 Aralık tarihli yazısında; “Gezi de, dershane olayı da bunun bir parçası idi. Topyekûn bir savaş” başlattılar yine.. Paralel devletle Ergenekon arasında derin bir mutabakat sağlandığı anlaşılıyor.. Aslında Ak Parti’den 50 kadar milletvekili istifa ettirilerek, arkasından 40 kişi kadar milletvekiline de kaset şantajı yapılarak iktidarın düşürülmesi, ardından bir CHP-MHP yeni oluşum koalisyon kurarak seçimlerin ertelenmesi, milletvekili seçimleri öne çekilerek Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile beraber bir genel seçim düşüncesi vardı. Onun için konjonktür uygun diye düşünmüş olmalılar…” Tehdit algısı bu…Şimdi bunun önünü kesmek üzere hamle üstüne hamle, önlem üstüne önlem gerçekleştiriyor RTE. Operasyonu yapan polis şeflerini görevden aldı. Kilit kamu kurumlardaki Cemaatçi bildiği üst düzey bürokratların tasfiyesi için düğmeye bastı. Devamında Adli Kolluk Yönetmeliği’nde değişikilik yaptırdı. Bundan sonra yapılacak soruşturmalarda ‘yargı’ resmen ‘yürütmenin iznine’ bağlı. Bunun devamında kabine revizyonuna gidilebilir. Çünkü en yandaşının bile deste deste paraların , kasaların görüntülerine rağmen, rüşvetin üstünün örtülmesine gönlü razı değil.
Kabine revizyonu ile birlikte yapılan üst düzey bürokrat atamaları ve aziller ile ilgili kararnameler Çankaya’ya imzaya gidince, bugüne kadar olan biteni sessizce izleyen Gül’ün tavrı ne olacak? Cemaatçilerin de çok yakından merakla yanıtını bekledikleri soru bu. Ama, her an her şey o kadar hızlı değişiyor ki, yeni kabine oluşturmaya vakit kalmadan, bir yerlerden yeni bakanlara, hatta başbakana uzanan belgeler, dosyalar fışkırabilir. ABD bu; RTE’siz bir Türkiye’yi, kendi hükümranlığının olmazsa olmaz koşulu olarak gördüyse, açılan çatlağı büyütecek ve mutlaka sonuca ulaştırmak isteyecektir. Şimdilik düşük profilde kalan müdahalesi, yeri ve zamanı gelince daha da artacaktır.
YA SONRA?
Kutsal ittifakın yerini neyin alacağını görmek için zaman erken. RTE’siz bir yeni iktidar bileşiminin herkesi içine alacak şekilde oluşturulması amaçlanıyor olabilir. CHP, buna kapılarını ardına kadar açmış görünüyor. Bu müstakbel ittifakın içinde Kürt muhalefetine bile yer açılacaktır, itiraz etmez ise. Bu restorasyonun kitlesel desteğini sağlamak da zor olmayacaktır. Hocaefendinin bedduaları, AKP tabanını epeyi etkilemişe benzemektedir; Devamı gelecektir.
Yolsuzluk, restorasyon için kitlelerden rıza almada yakalanmış en önemli temadır. Siyasi kriz, doları, borsayı, faizi de fena vurdu. Bunun her kesimden sermayedarı etkilediği ve etkileyeceği açık. Burjuvazi ile ‘nurjuvazi’, yeni bir iktidar blokunun tesisi için her çözüme açık davranacaklardır. Ekonomik sarsıntı, kitlelerin gündelik hayatına da anında yansıyor, yansıyacak. Bu da “bir an önce istikrar” için yeni restorasyon planlarına kitlelerin de onay vermelerini hızlandıracaktır.
Özetle, hedeflenen, AKP’nin tümünü değil, kurucu ortak Gül’ü değil; RTE ve yakın çevresini iktidardan uzaklaştırmaya dönük bir operasyondur ve sonuca çok yaklaşılmıştır.