Sanayi Tükendi, Rant Verelim…
Mustafa Sönmez Arkadaşım Meral Tamer, 9 Eylül tarihli Milliyet’teki köşesinde diyor ki, “Ekonomi…
Sağlığa Türkiye toplumu ne harcıyor ? Harcama, kalitenin göstergesi mi? Harcadıkça daha mı sağlıklı bir toplum oluyoruz, yoksa tersi mi ? Bu sorular günümüzde daha çok soruluyor. Soruluyor ama , sağlığa ne kadar harcadıysan o kadar sağlığa önem veriyorsun, anlayışı hakim. O nedenle de sağlık endüstrisinin telkinleriyle önce sağlık harcamaları araştırmaları yaptırılıyor. Türkiye’ de verilen şablona göre bunu, önce Sağlık Bakanlığı yapıyordu, sonra TÜİK’in işi oldu.
NE HARCANIYOR?
Önceki hafta, TÜİK’in açıkladığı sağlık harcamalarına göre 2012 yılında Türkiye sağlığa 76 milyar TL harcamış. Bu, 42 milyar dolar demek. Yani milli gelirin yüzde 5,4’ü. Çok mu, az mı? Uluslararası karşılaştırmalara gidelim.
ABD’de sağlık harcamaları, ülke gelirinin yüzde 17’sine yaklaştı. Kişi başına sağlık harcamasının yıllık boyutu 7 bin 300 dolar. Kişi başına yıllık geliri 40 bin dolar dolayındaki çoğu AB üyesinde sağlık için milli gelirin yüzde 9-10’unun harcandığı bildiriliyor. OECD üyelerinden G.Kore’nin sağlık harcaması ülke gelirinin yüzde 7’si olarak gerçekleşirken Meksika’da yüzde 6, Türkiye’de ise yüzde 5,4.
NEDEN ARTIYOR?
Sağlığa yapılan harcamaların 30 üyeli OECD ülkelerinde yüzde 8’e yaklaşması, Türkiye’de bile yüzde 6 dolayına ulaşması, bir yönüyle hastalıkların artmasıyla, hastalık üreten bataklığın büyümesi ile ilgili.
Dünya genelinde gidişat sağlıklı değil bir kere. Yaşanabilir bir dünya yerine, iklim değişiklikleri, çölleşme , kirli hava, suların kirlenmesi, kötü beslenme, tütün kullanımının azalmaması, artan işsizlik sonucu yıpratıcı stresin ve daha başka olumsuz hastalık üreten koşulların gelişimi yönünde. İş cinayetleri, iş hastalıkları ve yaralanmalar azalmıyor, işe yabancılaşma artıyor. Trafik cinayetleri ? Gelecek kaygısı, korkusu ile psikolojik rahatsızlıklar ? Bu da hastalıkların kaynağının kurutulması yerine, hastalık üreten kapitalizm bataklığının büyümesi ve ürettiği hastalıklara daha çok para harcanması demek elbette.
Öte yandan, bir yönüyle gelişme, daha uzun ve sağlıklı yaşama isteği, dolayısıyla sağlık hizmetine erişimin artması da harcamaları artırıyor. Ama aynı zamanda bu artış, sağlığın metalaştırılması, sağlık üstünden kar ve sermaye birikimi sağlama eğilimiyle de paralel yürüyor.
Medikal ve ilaç sanayileri, pazarı, enine ve boyuna derinleştirme çabasındalar. Bir kamu hizmeti olması beklenen sağlık hızla özelleştirilmekte, sağlık, hasta hakları hiçe sayılarak istismar edildikçe harcama rakamları da büyümekte.
TÜRKİYE’DE….
Bir ülkede sağlık harcamalarının artmasında bu etkenlerden hepsinin payı olabilir. Türkiye’de OECD ortalamasının gerisinde olmakla beraber sağlık harcamalarının görece artmasında birçok etkenin ağır basmasından söz edilebilir.
Dışkaynakla ekonomiyi büyütme şansı bulan AKP iktidarının bütçe gelirleri de arttı. Yükselen ithalat ve tüketim üstünden alınan dolaylı vergiler de artınca sağlığa daha çok para çıktı. AKP rejimi, sağlık hizmetinin arzını artırmanın, oy getirdiğinin bilinciyle, hastaneye, hizmete erişimi kolaylaştırdı. Hekimin, sağlık personelinin çalışma koşulları, hakları hiç dert edilmeden, omuzuna basılarak iş yükü ağırlaştırılarak yapıldı bu.
Yanı sıra, çoğu yandaşlar sektöre sokularak özel hastanecilik teşvik edildi. SGK’dan özel hastanelere sevk kolaylaştırılarak özele pazar yaratıldı. Bu büyütülen pazardan ithalata dayalı medikal ve ilaç endüstrileri de nasiplendiler tabii ki…Neoliberal sağlık politikaları, erişimi kolaylaştırmanın ardından yavaş yavaş faturaya hastayı ortak etmeye, cepten harcamaların payını artırmaya başladı.
Bunların sonucu olarak hem kamu kaynaklarından sağık için harcanan pay arttı hem de halkın cebinden harcamalar…Genel sağlık harcamasının 2012’deki boyutu 76 milyar TL’yi bulurken kamunun harcamadaki payı da , 2009 yılında yüzde 81 iken 2012’de yüzde 76,8 olarak gerçekleşti. Geri kalan yüzde 23’e yakın harcamanın 16 puanı ailelerin harcamalarından, 7 puanı da özel sigorta şirketlerinin sağlık harcamalarından oluşuyor. Haneler, her yıl biraz daha fatura ödemeye mecbur bırakılıyorlar.
Harcamaların karşılığı mal ve hizmet satışını artan ölçüde, özel hastaneler, firmalar gerçekleştiriyor, saglık endüstrisinin büyümesinden büyük karlar elde ediyorlar. Özel hastaneler, tıbbi cihaz satıcıları, ilaç endüstrisi pastadan en büyük payı alanlar.
NE OLACAK ?
Yakın gelecek için ise şunlar söylenebilir; ekonomi büyümeye devam etmez, tersine küçülür ise bütçe de küçülür. İstihdam azalır ,SGK prim gelirleri düşer. Bu, sağlık bütçesinin de küçülmesi demek olur. Kamu üstünden sağlığa erişimde niceliksel ve niteliksel daralmalar söz konusu olur.Bu durumda hastane ve tedarikçilerin de pazarı daralır. Aileleri cepten harcamaya daha çok mecbur tutarlar, Faturayı aşırı iş yükü ve düşürülmüş maaşlarla sağlık çalışanlarına çıkarırlar. Faturayı gelir marjını azaltarak eczacılara, cepten harcamaya daha çok mecbur tutarak halka çıkartırlar. Bu biline ve önlem alına…
(X) İzninizle yazılarıma 21 Ekim’e kadar ara veriyorum. İyi bayramlar, iyi tatiller