Mustafa Sönmez

İnsan sağlığı üstünden kar ve sermaye birikimi, kapitalizmin artan ölçüde iştahını kabartıyor ve yönelimini hızlandırıyor. İlaç, tıbbi cihaz ve özel hastane yatırımları ile insan sağlığını alabildiğine metalaştırıp ticarileştirmeye yönelen  kapitalizm, “sosyal harcama” kisvesi altında ülke bütçelerinden sağlığa yapılan harcamaları kışkırtırken, aileleri, bütçelerinden sağlık için daha fazla harcama yapmaya da zorluyor. Şimdiden, sağlığa, yani ilaç ve tedaviye ülkelerin yaptıkları harcamalar milli gelirlerinin yüzde 6’sı ila yüzde 10’u arasında değişiyor. Türkiye’nin 2010’da sağlığa yaptığı harcamanın 50 milyar doları bulduğu söylenebilir. Bu 50 milyar doların çoğu, yabancı ilaç endüstrisine , yabancı medikal sanayisine ve özel hastane zincirlerine gidiyor.  Ödeme ise, genel bütçeden, SGK bütçesinden ve ailelerin bütçesinden çıkıyor. Yurttaşların vergileri, sigorta primleri ve ceplerinden finanse ettikleri bu kapitalistleşmiş sağlık çarkında, emek istismarına uğrayanlar ise binlerce sağlık çalışanı.Yani hekimler, yardımcı sağlık personeli.

***

İnsan sağlığı üstünden sömürünün sınırı yok. Konu sağlık olunca akan suların durduğunu bilen AKP iktidarı, sağlık üstünden yeni bir istismar alanı yarattı. “Sağlıkta kamu-özel ortaklığı” adı altında devasa kent rantlarını büyük inşaat ve emlak firmalarına peşkeş çeken yeni proje demeti yatırım planına alındı. Ağırlığı İstanbul ve Ankara’da olmak üzere 28 büyük ilde uygulanacak projelerin arsa tahsis çalışmaları tamamlandı.

Çoğu “sağlık kampüsü” olarak adlandırılan bu projelerin özü, kamu arsalarını mütahhitlere tahsis etmek,  onlardan hastane yapmalarını istemek, karşılığında da aynı kamu arsalarına, müteahhitlerin AVM, otel vb. tesisler yapmalarına izin vermek şeklinde. Ankara’da Bilkent, Etlik, İstanbul’da İkitelli’de planlanan sağlık kampüsleri, Bursa, Kayseri, Konya, Mersin gibi büyük Anadolu illerinde de yer alacak.  Assaldi, Assignia, Philips, NSO, Samsung gibi küresel firmaların, Alarko,Yüksel, Tepe, İçdaş, Limak gibi büyük taahhüt firmalarının talip olduğu bu  projeler, bu iç ve dış inşaat ve emlak holdingleri için büyük lokmalar.

***

Konuyu, Türk Tabipler Birliği, Uludağ Üniversitesi ve Bursa Tabip Odası, dün (6 Mayıs) ve bugün Bursa’da bir sempozyum programı olarak ele aldı, tartıştı.  Ben de bugün, bu etkinlik kapsamındaki bir konferans için Bursa’dayım. Konunun, sağlıkla ilgili meslek örgütleri ve tıp fakültelerini ilgilendirdiği açık. Ama bir o kadar konu, yerel yönetimleri, mimar, mühendis odalarını, sendikaları, kent halkının örgütlendiği tüm örgütleri ilgilendiriyor. Çoğu kent merkezlerinde yer alan ve halkın kolayca ulaştığı hastaneler, bu projelerle “kampüs” adı altındaki uydu kentlere taşınırken bu mekan değişikliğinin yurttaşa nasıl yansıyacağı, ona sorulmuyor bile. Hastaneye ulaşmanın ek bir maliyet yaratacağı açık. Müteahhitlere tahsis edilen kamu arsalarının, yine yurttaşlara ait arsalar olduğu ve onlara sorulmadan tasarruf edildiği bir başka boyut. Açık ki, kent rantı yüksek hastanelerin kent dışı kampüslere taşınmalarının ardından geriye devasa rant değeri olan arsalar, binalar kalacak. Taksim İlkyardım, Okmeydanı , Şişli, Bakırköy, İstinye, Baltalimanı gibi rantı alabildiğine yüksek bölgelerdeki devlet hastanelerinin taşınması ile ortaya çıkacak arsa rantlarının nasıl ağızları sulandırdığını gözünüzün önüne getirir misiniz? Aynı yüksek rantlar, Ankara, Bursa, Kayseri için de geçerli.

***

Sağlık Bakanlığı ,”Neden Kamu-Özel Yatırım Ortaklığı” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Kamunun borç yükü nedeniyle yatırımlara ayrılabilen kaynaklarının kısıtlı olması ve özel sektörün altyapı yatırımlarına katılımının artırılmak istenmesi…” O kadar temelsiz bir gerekçe ki…Türkiye’nin şu an 200 milyar doları bulan kamu yatırım stokunda sağlık yatırımları sadece yüzde 3 pay alıyor. Çoğu duble yol yapımı olan ulaştırma yatırımları ise yüzde 40 pay sahibi. Otomotiv endüstrisine destek yol yapımından,  çok değil birkaç projelik kaynak sağlığa ayrılsa, kamunun gereksindiği hastane yatırımları, kamu kaynağı ile kolaylıkla yapılır. Kamunun otoyola, 3. köprüye, çılgın projelere kaynağı oluyor da neden hastane yapımına olmuyor?

Gerçeği kimse gizlemesin: Amaç, büyük müteahhitlere yeni kazanç kapısı yaratılması, hastanelerin bina ve arsalarının özelleştirilmesidir…Gerçek budur.

Written by Mustafa Sönmez