Mustafa Sönmez

 

Küresel krizin bir “kara delik”e doğru doludizgin gidişi, krizde bir “düzeltici unsur” olarak (deyim Rosa Luxemburg’a aittir) savaş seçeneğini güçlendiriyor. Küresel boyutta değilse de, bölgesel ölçekte çıkarılacak savaşın silah çarklarını daha hızlı döndürerek bir yeniden paylaşım fırsatını yaratması ve kapitalizme biraz nefes aldırması ihtimal dahilinde.

Savaş endüstrisi, kimya, elektronik, makine, metalurji, havacılık, bilişim gibi alt sektörlerin bir bileşimi. En ileri teknolojiyi kullanan bir alan. Savaş endüstrisinin ürünlerine talep her zaman yüksek. Tüm silahsızlanma, dünya barışı çabalarına karşın tıkır tıkır işleyen bir ölüm tezgahı… Ve tabiidir ki, bu karı yüksek, stratejik sektöre,  baş emperyalist ABD hakim.

***

En mütevazi hesaplara göre, dünyadaki askeri harcamalar, dünya hasılasının yüzde 3’ünü bularak yıllık 1,5 trilyon dolara ulaşıyor, hatta geçiyor. Bu harcamaların yarısının silah alımına ait olduğu tahmin ediliyor. Silahın üretimi ve ticaretinde kayıt dışı bir boyut olduğunu hep hatırda tutarsak, verilen sayıların daha yüksek olduğunu da eklemek gerekir.

Kısa adı SIPRI olan Stockholm merkezli Barış Merkezi Enstitüsü’nün veri tabanından 2005-2010 döneminin silah satıcılarını ayıkladığımızda ortaya çıkan manzara şudur: Çoğu merkez emperyalist karakterdeki 15 ülke, dünya silah satışlarının yüzde 95’ine hakim görünüyor. Silah satışlarının yüzde 31’e yakınını ABD, yüzde 23’ünü Rusya Federasyonu gerçekleştiriyor. Almanya yüzde 11’e yaklaşan payıyla üçüncü, Fransa ise dördüncü sırada (payı yüzde 7’nin üstünde).

Silahların müşterileri ise, gelirleri petrole, hammaddeye dayalı ülkeler ile merkez ülkelerin belirlediği işbölümü ile daha düşük teknolojili ve düşük kar oranlı sanayi üreticisi durumuna gelen “yükselen-gelişmekte olan ülkeler”…

Silah alanların başında ise Asyalılar geliyor. BRIC’in iki asli üyesi Hindistan ile Çin, ihracattan kazandıklarıyla hızla silahlanıyorlar. G.Kore de öyle. Çin, alıcı olmanın yanında yüzde 3 payı olan bir satıcı aynı zamanda.

 Orta Doğu’nun petrol zengini Arap ülkeleri, özellikle ABD’nin baş müşterileri. Kendileri kullanmaya niyetli olmasalar da ABD’ye rüşvet verir gibi, savaş ürünlerine milyarlarca dolar verip satın alıyorlar ve bir kenarda depoluyorlar.Tabi ki ABD’nin gözetiminde ve kontrolünde oluyor bunlar.

 İflasın eşiğindeki Yunanistan’ın en önemli silah müşterilerinden biri olduğu anlaşılıyor. İsrail ile Türkiye’nin silaha harcadıkları, birbirine yakın görünüyor. Türkiye, Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Ofisi’ne yaptığı 2010 bildiriminde askeri harcamalarını 19 milyar TL olarak beyan etmiş ve silah alımlarına 8 milyar TL harcadığını bildirmişti. Bu, 5,5 milyar dolarlık bir silah harcaması anlamına geliyor ve alımlar ağırlıkla ABD’den yapılıyor.

Dünya halklarının her zamandan daha çok barışa duyarlı olması, milliyetçi, savaşçı çığırtkanlıklara karşı durması gerekiyor. Krizi bazı bölgesel savaşlara doğru bükme çabaları artırılacaktır. Buna karşı halkların kardeşliğinin savunulmalı ve  krizin faturasını süper varlıklı sınıflara ödetmek için enternasyonalist bir dayanışmaya gidilmesinin şartlarını iyi değerlendirilmeli.

Written by Mustafa Sönmez