AKP’nin çöken ittifakı, CHP’nin yeni flörtü…
Yaklaşan 30 Mart yerel seçimlerinin kritik önemi her geçen gün daha çok ortaya çıkıyor. Devamında…
7 Haziran seçimlerinin sonuçları netleştikten sonra kime rastladıysam yüzünde bir gülümseme, bir muzaffer eda, bir rahatlama… “Tıpkı Gezi’deki gibi.. O direnişin hazzı, güven duygusu yaşadıklarım”… Siz de şahit olmuşsunuzdur, bu ve benzeri ifadelere…Bu ortak duygu neyin nesi? Gezi ruhu ile 7 Haziran’a gidişin ve Ak Faşizmi durdurmanın duygusu.
Gezi, bir siyasal kültür yarattı ve artık her başkaldırıda ,her mücadelede, her toplumsal sınavda, “Gezi’deki gibi davranmak,örgütlenmek,dil geliştirmek, paylaşmak, dayanışmak” var. Seçim hile-hurdasına karşı örgütlenen “oy ve sonrası” bir Gezi prodüksiyonudur ve tıpkı Gezi’deki gibi örgütlenerek, katarak ve muhteşem bir orkestrasyonla sandık hilebazlarını felç etmiştir.
Sonrası?
Peki şimdi?…Ak faşizmi durdurmak yetmiyor, bundan sonrasında Gezi ruhuyla nasıl davranılacak ve Başkanlık hevesi kursağında kalan ama müebbet hapis istemiyle yargılanmamak için yeni hamleler deneyecek RTE’nin ve çevresinin oyun planlarını boşa çıkarmak için yine Gezi ruhuyla seçim sonrasına müdahil olmak gerekiyor.
RTE’nin deneyeceği oyun planlarını boşa çıkarmak gerekiyor. AKP’ye önce CHP’yi, olmadı MHP’yi ortak yapıp uğradığı bozgunu toplamak, peşinde oldukları oyunlardan biri. Ya da kaos yaratıp oradan erken seçim isteyip yine devlet imkanlarını tepe tepe kulanarak, Anayasa ihlallerine yenilerini ekleyerek sandıktan daha güçlü çıkmak için her şeyi göze almak…
MHP, AKP ile ortaklığa gider mi, bilemeyiz ve etki edemeyiz de… Ama CHP, koalisyon ortaklığına karşı uyarılmalı, dahası böyle bir kirli oyundan alıkonulmalı.
CHP’nin sorumluluğu
Gezi bileşenlerinden önemli bir kısmı aktif ya da pasif CHP’liydi. O CHP’lilerden en az 1 milyonu, Ak faşizmi devirmek için “emaneten” HDP’ye oy verdi. Bu karara CHP karşı çıkmadı, sadece saygı gösterdi. Bu tercihi kullananlar, sadece Kaçak Saray’dakinin oyununu bozmak için yapmadılar, bunu..Bunu yapanlar tam da Gezi ruhuna sahip olanların beklentileriyle, halkların kardeşliği, barış ve özgür bir Türkiye’yi birlikte tesis edebilecekleri bir parti olarak HDP’ye güven duyduklarını da ifade etmiş oldular.
CHP’nin yüzde 25’i ile HDP’nin yüzde 13’ü, yüzde 38 ediyor. Hatırlayın; sadece ve sadece yüzde 41 idi 1977’de zirve yapmış sol oylar… O günden bugüne en yüksek orana ulaşmış bulunuyor özgürlükçü, muhalif oylar. Bunun, RTE’nin hortlama malzemesi yapılmasına nasıl izin verilebilir?
Parti değil, rejim
Yaşanılmış 13 yılda AKP’nin nasıl bir rejim kurduğunu anımsamadan, sanki 1980’lerin,1990’ların siyasi ikliminde koalisyon hesapları yapar gibi formül arayışları ya da pazarlıklara girenler var. Unutulan en temel şey şu. AKP, artık bir partinin değil, bir rejimin adı. Devlet, bir parti devleti…Yasama-yürütme-yargı bağımsız erkler değil;Kaçak Saray’dakine tabi kılınmış organlar…Teklif edilen bir parti ile koalisyon değil, bir rejime payanda olmak…
CHP’lilere, ısrarla CHP’nin 5 Haziran’da açıkladığı “AKP’nin Otoriterleşmesi” raporunu okumalarını öneriyorum. Parti yayını.Önsözü Kılıçdaroğlu yazmış, Başkanvekili Sencer Ayata koordinasyonunda yazılmış ve tesbitler, özellikle bugünün koalisyon müzakerelerinde avuç içine yazılsın. Rapor şu tesbiti yapıyor; “Türkiye’de demokrasiye yönelik “askeri vesayet” tehdidi ortadan kalkarken,sivil ve popüler niteliği ağır basan bir otoriter rejim, siyaseti, ekonomiyi ve toplumu tüm yoğunluğu ile etkisi altına almaktadır. Bürokraside yaşanan kadrolaşma ile parti ve devlet arasındaki ayrım ortadan kaldırılmış, yerine AKP’nin siyasal ve ekonomik amaçlarına hizmet eden bir “parti devlet” yapısı yerleştirilmiştir. Otoriter rejim, düşmanlaştırılmış kamplar üzerine inşa edilmektedir. Ekonomi, iktidar oligarşisinin sultası altına alınmıştır. Baskıcı uygulamalar e-bilet girişiminden, gebelik testi yaptıran kadınlarıneşlerinin ve ebeveynlerinin aranarak durumdan haberdar edilmesine; TVdizilerinin hükümet görevlileri tarafından düzenlenmesinden, katledilen masum çocukların ailelerinin mitinglerde yuhalatılmasına kadar uzanmaktadır.Türkiye otoriter bir devlet tehlikesinin de ötesinde, adım adım “yarı-totaliter”bir rejime doğru sürüklenmektedir.”
İktidarsızlaştır!…
Tesbit buysa, bu rejimin içine girerek, onun partneri olarak nasıl değişimler gerçekleştirebilirsiniz? Sizi içine alır ve sırtınıza basarak çöktüğü yerden kalkar, göremiyor musunuz? RTE’yi iktidarsızlaştırmadan, iktidar olamazsınız, bu kadar basit ve net!…Bunun yolu da CHP’nin büyük güçlerin gazına gelmeden AKP’nin yanına değil, karşısına geçmesi, diğer muhalefet partileri ile bir ittifak yolu aramasıdır.
Burada hem MHP, hem HDP, ortak olmuyorlarsa da demokratikleşme ve rejimi demonte edip çarpıklıklardan kurtarma ile sınırlı bir protokolle azınlık hükümeti olmaya talip olmalıdır CHP. Onlardan da dışarıdan destek istemelidir. Buna RTE’nin izin vermeyeceği söylenebilir. Sandıktan çıkan oylar onun izniyle mi çıktı? O’nu 3 gün evinden çıkamaz duruma getiren o oylar değil miydi? O oyların beklentisi, yine ona rağmen davranmayı gerektirmiyor mu?
Tarih, CHP’nin önüne böyle bir görev koymuş bulunuyor.Cesaretle ve toplumun Gezi ruhuna güvenerek, onu yeniden ve yeniden yükselterek bu inisiyatifi almak durumundadır CHP. Aksi durumda, AKP’nin payandası olmak anlamına gelen koalisyona girmesi halinde ya da hiçbir inisiyatif geliştirememesi halinde, kitleler önünde saygınlığı ve güvenirliği kalmayan ve kaçınılmaz olarak küçülmeye, parçalanmaya gidecek bir parti olacaktır.
Gezi bileşenleri, tarihin bu kritik dönemecinde CHP’nin yanlışlarının karşısında, doğrularının arkasında olarak 2013 Haziran’ında başlattıkları , 2015 Haziran’ında yükselttikleri mücadeleyi, rejimi çökerterek sürdüreceklerdir:
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam…