Pazar günü sabah , seçim için sandıklara henüz gidildiği saatlerde yaptığım değerlendirmede, RTE’nin başkanlık hevesinin kursağında kalacağını ve AKP’nin tek başına iktidarı yakalayacak 276 milletvekili çıkarmasının neredeyse imkansız olduğunu yazmıştım. Olasılıklar ise 3 aşağı 5 yukarı belliydi. AKP, azınlık hükümeti kurabilirdi, ama meclisten güven oyu alamayacağı için devrilecekti. RTE, Saray’dan, azınlık hükümetinin ömrünü uzatmak için elindeki tüm yetkiyi kullanırsa AKP 1 yıl daha iktidarda kalabilirdi. Diğer seçenek, AKP’nin kendisine bir koalisyon ortağı bulmasıydı. Ama kimle koalisyon? CHP, MHP, HDP ? Hangisi ile…
Bekle-gör…
Sonuçların açıklanmasının ardından kimse AKP ile koalisyona iştahlı görünmedi. CHP ise kendisine görev verilmesi gerektiğini ve koalisyon kurabileceğini açıkladı. İstanbul il başkanı Murat Karayalçın, ifade etti bunu ve dedi ki, “Seçmen artışı göze alındığında CHP’nin gücünü koruduğu açıktır. CHP’nin yeni hükümeti kurma olasılığı yüksektir. Muhalefet partilerinin seçim öncesi AKP ile hükümet kurmama açıklamaları geçerli olacaksa, CHP hükümeti kuracaktır. CHP’nin hükümet kurması durumunda da emeklilerimizin iki maaş ikramiyelerinden birincisini Temmuz ayında alabileceklerini söyleyeyim.”
Dün de yazdım, muhalefet partilerinin sadece ve sadece “hesap sorma” üstüne bir protokolde anlaşarak bir koalisyon kurma girişiminde bulunmaları, seçmenlerine karşı borçlarıdır. Buna da CHP öncülük etmelidir.
Ne var ki, RTE, uykularını kaçıran suç iddialarını yargıya taşıyacak bir koalisyoniçin Kııçdaroğlu’na herhalde görev verecek değil. Önünü kesmek için elinden geleni yapmaktan geri durmayacaktır. AKP’nin muhalefete düşmeden, ama azınlık, ama bir koalisyon ortağı bularak bozgunu toparlaması ana hedefi olacaktır. Nitekim AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, yaptığı açıklamada erken seçim ihtimalini reddederek, koalisyon hükümetinin deneneceğini belirtti. Ama kimle?
AKP’de düşüş başladı , bir kere. Durdurmak hiç kolay değil. AKP’nin içi kaynamaya başlamıştır. RTE ile “diğerleri” biçiminde bir cepheleşmenin de ipuçları ortaya çıkmıştır. Bunun nasıl şekilleneceğini göreceğiz.
Ekonomide sarsıntı
Siyasetteki bilinmezlikler, zaten kırılgan olan ve Rusya ile Brezilya’dan sonra risk primi en yükseğe tırmanmış Türkiye’yi sert vurdu. Türk lirası dolar karşısında 2,80 ile tarihin en düşük seviyesine, borsa yüzde 6 düşüşle 76 bin seviyelerine geriledi. Avro/TL de 3,10’a kadar çıkarak rekor düzeye tırmanırken, sepet kur 2,96 ile rekor kırdı. İki yıllık gösterge tahvil faizi de 53 baz puanlık artışla yüzde 10,4’ü buldu.

untitledDoların rekor kırarak 2.80 TL’yi görmesi ile, yılbaşından bu yana TL’nin değer kaybı yüzde 21’e yaklaştı. Bunu 12 ay üstünden sorgularsak ortada yüzde 33 gibi sert bir değer kaybı yekünu var ve sarsıcı. Türkiye’nin risk primi (CDS)’i 4 Haziran’da 215 iken dün 20 puan artışla, ya da yüzde 9 tırmanışla 235’e ulaştı. Bu, ikinci sıradaki Brezilya’ya yaklaşmak, yakında belki Brezilya’yı da geçmek demek aslında. Yani Rusya’nın ardından Türkiye görüntüsü…
Sarsıntı sürecek
“Piyasa hazretleri” nin kurmayları ekonomi kanallarına verdikleri demeçlerde . “Koalisyon ya da azınlık hükümeti şeklinde bir hükümet kurulsa ve güvenoyu alsa bile, bunun uzun süreli olması güç. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde sert piyasa hareketleri görmeye devam edeceğiz” türü görüşler bildiriyorlar. .
Dolardaki tırmanmanın 3 TL’ye doğru seyri, Merkez Bankası’nı faiz silahına davranmak zorunda bırakabilir mi? Bunları konuşmak için biraz daha beklemek gerekecek.

Written by Mustafa Sönmez