İstanbul, krizin ve seçimlerin odağı (Al Monitor, Ocak 7, 2019)
Türkiye 2019 yılına ekonomik krizin ve 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin giderek yükselen stresiyle girdi.…
Mustafa Sönmez
Günlük gazete yorumcularının çoğu, teknik nedenlerle, referandum sonuçlarını öğrenemeden bugünkü yazılarını yazıp yazı işlerine teslim ettiler. Ama, rahatlıkla herkesin paylaşacağı bir gerçek var: Aylardır süren Anayasa değişikliği tartışmaları bitmedi, bitmeyecek. Sonuçlar, şimdi gündemi bir erken seçim kulvarına taşıyor. Hem erken seçim hem de yeni bir meclisce yapılması gereken yeni bir Anayasa gerekliliği konuşulacak artık. 2011’in Mayıs-Haziran aylarında bir erken seçim çok muhtemel görünüyor. AKP iktidarının, referandum öncesinden taşlarını buna göre dizdiği, örneğin bir “çıpa” olarak görülen “mali kural”ı sırf bu nedenle gündemden düşürdüğü biliniyor. Ne demektir bu? Hükümet, bugünden itibaren erken seçimi düşünerek daha gevşek bir maliye politikası izleyecek. Yani bütçe açığını biraz daha büyütmeyi, kamu borç stokunu biraz daha artırmayı göze alan harcama politikaları izleyecek. Kamu yatırımlarını, tarıma, hane halkına dönük transfer harcamalarını artıran, memur-emekli maaşlarında ufak tefek artışlar öngören, Merkez Bankası’na faiz indirten icraatlar söz konusu olacak. Sıcak paranın şu konjonktürde Türkiye’deki faizlerden, borsa getirilerinden memnun göründüğü ve olağanüstü gelişmeler olmaz ise bu tercihini değiştirmeyeceği varsayılırsa, dış rüzgarın, en azından şu aylarda AKP’den yana estiğini söyleyebiliriz. Ama, erken seçim tarihine kadar ne olacağını kimse bilemez. Şemsiye ters dönebilir de…
***
Yarın, 14 Eylül’de açıklanacak ikinci çeyrek büyüme verileri, yılın yüzde 6 büyüme ile tamamlanacağını teyit edebilir. Bu büyüme oranı ile Türkiye kriz öncesine, yani 2008’e ait milli geliri yakalamıyor ama kriz kaybını belli ölçülerde telafi etmiş görüntüsü veriyor. Ama unutmamalı ki, sıcak para bolluğu ile yaşanan bu büyüme, yeterince istihdam yaratmadı. 15 Eylül’de açıklanacak işsizlik ve istihdam verileri, mevsimin yarattığı iş olanakları ile birlikte işsizliğin yüzde 10’a gerilediğini gösterecek ve mevsimselliği kulak arkası ederek, RTE, ben dememiş miydim, diye caka satacak. Bu sakat büyümenin çığ gibi büyüttüğü cari açığı kim, nasıl saklayacak? Cari açığın yeni boyutlarını da, 15 Eylül’de göreceğiz. İktidarın boş şişinmelerinden bir başkası yine 15 Eylül’de açıklanacak bütçe sonuçlarına dayanacak. Sıcak para girişinin ucuzlattığı dövizin körüklediği ithalat ve ithalata dayalı ihracat büyümesi, kamçılanan iç tüketim, tüketim vergilerini , yani ÖTV’yi, KDV’yi artırıyor. Böylece bu hormonal büyümeden ortaya çıkan vergi geliri artışı, açık veren bir bütçe yerine, fazla veren bir bütçe fotoğrafı sergileyecek.
Erken seçime giderken ekonomi teması, referandum öncesi konuşulanların önüne geçeceğe benzer. AKP, ayranım ekşi demez tabii. Daha iyi bir icraat vaat eden CHP’nin inandırıcı olması, programında, demokratikleşme kadar, iş-aş sorununda da ikna edici çözümleri bulundurmasına bağlı.
——————————-
Daha Fazla Yumurta…
———————————-
9 Eylül’de bu köşede yer alan “Yetmez ama evet”çiler listesinde görünen Ergin Cinmen, Celal Yıldırım, Ayşe Günaysu, Z.Taner Koçak, listenin tamamının evetçilerden oluşmadığını, kendi tercihlerinin boykot yönünde olduğunu bildirdiler. O listedekiler, ağırlıkla “yetmez ama evet”çiydi ve etkinliklerini, yumurta atarak protesto eden Öğrenci Kolektifleri’ni kınamak için bir araya gelmiş, bir bildiriye imza atmışlardı. Öğrenci Kolektifleri, antidemokratik uygulamalara, eşitsizliğe, özgürlük gasplarına, hak ihlallerine ‘Hayır’ diyen, protestolarını şiddet kullanmadan gerçekleştiren bir gençlik örgütlenmesi. Öğrencilerin yumurtalı eylemlerine, listedeki zevat, protesto değil, şiddet nitelemesini uygun görüyor.
Şiddet kınayıcısı terkibi birkaç örnekle, Soldefter’de Seyfi Adalı’nın yazdıklarıyla bir daha gözden geçirip soralım: KESK Genel Başkanı Sami Evren ile “evetçi” konfederasyon Hak-İş’in Genel Sekreteri Mustafa Paçal, “sermaye”ye karşı mı yan yanalar? “12 Eylül öncesi bizi de kullandılar” diyen Oya Baydar ile DİSK’i, darbecilikle suçlayan Emre Aköz’ü aynı fotoğraf karesinde buluşturan ne ? AKP milletvekili aday adayı Turgay Oğur ile 2007 seçimlerinde AKP’ye karşı Ufuk Uras kampanyasını yürüten Atilla Aytemur’un yolları nasıl kesişti? Savaş karşıtı Küresel BAK üyeleri, Irak Savaşına destek veren Taraf tezgahçısı, Washington menşeli Yasemin Çongar ile nasıl yan yanalar ?
Öğrenci gençliğin yumurta protestosuna tahammülsüzlükte bir araya gelenler “şiddeti kınarken”–hepsi demeyelim de- çoğu, “yetmez ama evet” derken AKP’nin kurumsal şiddetinin bizzat yanında saf tuttuklarının farkında değiller mi? Onlar, grev ve direnişlerde, Taksim’de, Güneydoğu’da, her demokratik gösteride, biber gazları, tele kulakları, komploları ile şiddetin her türünü doludizgin uygulayan AKP iktidarının, bu şiddeti sivil faşizm boyutuna tırmandırmak için dayattığı Anayasa’ya evet demek için bir araya gelecekler, sol maskeleriyle demokratlara, sosyalistlere her türlü küfrü edecekler ve gençler, bunu yumurta ile protesto ettiklerinde “şiddete maruz kaldıklarından” şikayet edecekler, öyle mi?… Öğrenci Kolektifleri’nin yeni sloganını ileteyim de devlet şiddetiyle halvet olup sonra da, şiddete maruz kaldık, deyip sızlananlar önlemlerini alsın: Yeni slogan şu: 1,2,3… Daha fazla yumurta…