Kriz Sürecinde Egemenler(3): Rusya
Küresel krizin üstünden 6 yıl geçti. 2009’da dibe vuran krizi, dünyaya yön veren egemenlerin nasıl…
Herşeyin sonbaharda iyice altüst olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Birincisi ABD’nin Eylül ayında daha da netleşmesi beklenen para politikasının yaratacağı sonuçlar, Türkiye’yi en büyük hasar görecek ülkeler arasında (belki de başında) gösteriyor. İkincisi, açıklanacak AB ilerleme raporu , AKP’nin sinirlerini zıplatacak anti-demokratik, otoriter, faşizan Türkiye tanımlamalarıyla ayağa kaldıracak. Üçüncüsü AKP’nin tercih ettiği “Değerli yalnızlık”ı tavan yaptıkça dışarıdan içeriye karabulutlar biriktikçe birikecek.
RTE’nin en son ABD’nin resmen fırçalamasına götüren İsrail açıklaması neydi öyle, diye birbirine soruyor herkes. Bir örnek vereyim;
“ Yabancı bir fon yöneticisi olsanız, size yönetilmesi için verilen fonun kaynaklarını neredeyse tüm komşularıyla sorunlu olan ve de ABD tarafından ‘güçlü’ şekilde ‘kınanan’ bir ülkeye yatırmakta gönülsüz olur musunuz olmaz mısınız? (.. .) salt ekonomik açıdan baktığınızda, böyle bir ülkeye ilişkin risk algılaması artar mı artmaz mı? Üstelik bir de ABD’den böyle bir açıklama gelmişken?…”
Bu sözler, TOBB çatısı altında faaliyet gösteren TEPAV’ın yöneticilerinden Prof.Dr.Fatih Özatay’a ait. Radikal ve Dünya gazetelerinde köşesi olan Özatay, hükümete dönük soruyordu: “Dış politikamız diyelim ki haklı. Peki, gerçekçi mi? Türkiye’nin çıkarlarını gözetiyor mu? Çok sayıda uzman bu sorulara olumsuz yanıt veriyor. Türkiye’nin dış politikasının giderek ‘ideolojik’ bir bakış açısıyla oluşturulduğuna dikkat çekiyor.”
EN KIRILGAN
Bakın, Türkiye ekonomisinin dış yüzü, dışarıdan görünüşü, bağımlılığı “ideolojik” bir bakış açısıyla dış politika üretmeye müsait mi…Türkiye emsali ülkeler seçelim ve IMF veritabanından bu ülkelere ait üç değişkeni yan yana dizelim. Dış borç stokuna, dış borçların milli gelirin ne kadarı olduğuna ve ülkelerin döviz açıklarının yani cari açıklarının milli gelire oranlarına bakalım. Şaşırmıyoruz; Türkiye birinci…Dış borçlulukta birinci, cari açıkta birinci. 2012 sonunda dış borcu 336 milyar dolar görünüyor. 2013 mart sonunda 350 milyar dolara çıktı. Bugün ise 365 milyar dolardan düşük değil. Bu, Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 41-42’si kadar bir dış borç stoku demek. Üstelik bu borçların üçte ikisi özel sektörün ve üçte biri kısa vadeli dış borç. Şimdi yaklaşan tufanda bu borcu çevirecek kaynağın girişi mümkün mü?
Veriler, 2001 krizini aynı şartlarda yaşayan Arjantin’in bugün cari açığı kalmadığını ve dış borç yükünün de milli gelirin yüzde 8’inin altında olduğunu ortaya koyuyor. Nereden nereye…Haydi Arjantin uç örnek, Hindistan’ı alalım, dış borcu var ama milli gelrinin yüzde 19’u, cari açığı var ama milli gelirini yüzde 4’ü. Yani her durumda Türkiye’den iyi. Gezi direnişi benzeri eylemleri yaşayan Brezilya’ya bakın; cari açığı çok makul, dış borç stoku Türkiye’ninkinin yarısı…Rusya’nın cari açığı yok, fazlası var. Meksika’nın cari açığı neredeyse yok, borç yükü Türkiye’dekinden çok hafif. G.Kore, cari açık değil, fazla verecek kadar ihracatçı bir ülke. Tek teselli coğrafyası G.Afrika…Onların da cari açığı Türkiye’ninkine yakın, ama borç yükleri daha hafif…Şimdi gerçekten de bir yabancı yatırımcı olsanız ve yatırım yapacağınız bu aday ülkeleri yan yana koysanız , tercihinizi risk açısından nereye kullanırdınız? Herhalde en son tercihiniz Türkiye olurdu…
ŞİZOFRENİK
Türkiye’nin bu kamburlarının farkında olarak “ülke imajı” konusunda daha hassas olması beklenirdi. Ama olmadı. Gezi direnişini dünyayı ayağa kaldıran, 5 gencin ölümüne, onlarcasının yaralanmasına yol açan bir polis şiddeti ile bastırmaya kalkınca bütün foyası ortaya çıktı, imaj yerle bir oldu. Üstüne üstlük bu kadar dış borç kamburuna bakmadan bölgesel güç Yeni Osmanlı oyunu oynamaya kalkınca iyice battı iktidar. ABD’den azarı işitti, RTE gözden düştü. Bunların üstüne en azından dış kaynağa bağımlılığı düşünerek bir muhasebe, bir ayar beklenirken Mısır meselesinde “Değerli yalnızlık”ı seçmesini artık kimse mazur göremiyor. Bunun tamamen iç politika için, AKP’li tabanı elde tutmak (konsolide etmek) için yapıldığını, ekonominin ise RTE’nin hiç umurunda olmadığını ise hala anlayamayanlar var. Sonbahar tufanı her yeri altüst etse de AKP, bundan mağduriyet devşirmenin derdinde. Kilitlendiği şey bu.
Bunu şizofrenik bulabilirsiniz, ama gerçek bu…