Adalet Yanıltıyor; Tutuklu Yüzde 60!
Adalet Bakanlığı verilerine göre 2012 Mart sonu itibariyle tutuklu ve hükümlü sayısı 132 bini geçti.…
Yılın sonuna doğru, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), üçüncü çeyrek büyümesini açıkladığında, ortaya çıkan verinin, 27 mevsim ya da çeyrektir en düşük büyüme oranı olduğu görülecek. Buna ilişkin belirtiler iyice ortaya çıktı. IMF bile son raporunda Türkiye’nin 2016 büyüme hızının yüzde 3’ün altına ineceğini açıkladı. Bu tahminin daha da aşağıya doğru revize edileceği söylenebilir.
2016’nın temmuz-eylül dönemini kapsayan üçüncü çeyrekte büyüme değil tersine, yüzde 0.5’e yakın bir küçülme ya da negatif büyüme gerçekleştiği büyük bir ihtimal. Bu, 2009 ortasından bu yana ya da 27 çeyrektir ilk defa yaşandı. Ayrıca, devamında düşük temponun süreceğine ilişkin de birçok ön göstergeden söz edilebilir. “Bahardan sonbahara” bir geçiş olduğu ve bu güz mevsiminin ne kadar süreceği, bir kışa (krize) evrilip evrilmeyeceği ise bilinmiyor.
AKP rejiminin 14 yıllık serüveninde ekonomik büyüme ile artan seçmen desteğinin önemi biliniyor. AKP’nin yükselişi, yıllık büyümenin yüzde 7’yi bulmasına denk geldi. 2008-2009 küresel krizindeki tökezlemeyi aşmayı bilen yönetim, 2010-2011 yıllarında ise yıllık yüzde 9 büyüme ile iktidarını taçlandırdı. 2012 sonrasında ise düşük büyüme patikasında yol alınıyor. 2012-2015 büyüme ortalaması yüzde 3. Elbette beklentilerin altında. 2016 için revize hedef olan yüzde 3.2 büyüme bile gerçekleşmeyecek ve yüzde 2.5 dolayında bir büyümeye rıza gösterilecek. 2017’nin hedefi yüzde 4.4 gibi iddialı bir hedef ama ne yaşanacağı büyük bir soru işareti.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan sanayi üretimi, sanayi cirosu ve perakende satışlar, üçüncü çeyrekte büyüme değil, küçülme yaşandığına ilişkin güçlü belirtiler verdiler. Yine geçen hafta açıklanan cari açık verileri, bu kronik sorunda yeni bir tırmanışın başladığını, bunun da gelecek büyümesini olumsuz etkileyeceğinin sinyalini verdi.
15 Temmuz darbe girişimini ve onun yarattığı sarsıntıyı da kapsayan temmuz-eylül dönemi, yani 3. çeyrekte sanayi üretimi (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak) 2015’in 3. çeyreğine göre yüzde 2.7 azaldı. Özellikle beyaz eşya, otomotiv, ev elektroniği, mobilya gibi malları içeren dayanıklı tüketim malları üretiminde iniş, daha hızlı oldu ve üretim yüzde 3’e yakın geriledi. Sanayinin performansının, ticaret-hizmetler sektörünün performansının belirleyicisi olduğu anımsandığında, bu sonucun negatif büyümede ya da 3. çeyrek küçülmesinde en önemli ön gösterge olduğu söylenebilir.
Ekonominin küçülme dönemine girdiğine ilişkin tüketim ayağında da veriler açıklandı. Sanayi cirosu eylül ayında geçen yılın eylülüne göre yüzde 2.4 azaldı. Satışlar temmuzda yüzde 7.5 oranında gerilemiş, ağustosta toparlanmış ama eylülde yine düşmüş görünüyor. Özellikle dayanıklı tüketim mallarının satışlarında sert bir düşüş var.
Tüm AVM’leri ve belli büyüklüklerdeki ticari işletmeleri kapsayan perakende satış hacmi de yılın üçüncü çeyreğinde satışların çok azaldığını, birçok alt dalda ise geçen yıla göre gerilediğini ortaya koyuyor. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sabit fiyatlarla perakende satış hacmi, 2016 üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1.7 geriledi.
Büyüme yelkenine iç tüketim yönünden rüzgâr zayıfladığı gibi, yatırımlar tarafından da esinti yok. Son yıllarda sert biçimde gerileyen yatırımların 2016’nın ilk üç çeyreğinde de olumlu gelişmediği gözleniyor. Eylül ayı itibarıyla ara malları sanayinde üretimin yıllık artışı yüzde 0.6’da kalırken sermaye malları üretiminde yüzde 2.3 düşüş gözlendi. Yine yılın ilk dokuz ayında ara malı ithalatı 80 milyar dolar dolayında kalarak 2015’in aynı döneminden fark göstermedi. Sermaye malı ithalatı da yerinde saydı. Bu göstergeler, yatırım ayağında hareket olmadığının belirtileri. Hem yerli hem yabancı aktörler Türkiye’nin ekonomik kırılganlıklarının yanı sıra politik ve jeopolitik risklerin sürekli artığını görerek yatırımdan henüz uzak duruyorlar.
Büyüme yelkenine dış talepten de rüzgâr esmiyor. 2016’nın ilk dokuz ayında ihracat yüzde 3’e yakın azalırken ithalat da yüzde 6.5 geriledi. Bu 9 ayda dış ticaret açığı 42 milyar dolar olarak gerçekleşti ve 2015’in aynı döneminden yüzde 15 daha az açık verildi. Bu azalmada enerji ve emtiada dünya fiyatlarının düşük seyri etkili oldu. Eylül sonu itibarıyla dış ticaret açığı ile birlikte üçte bir oranında azalan turizm gelirleriyle, Türkiye’nin cari açığı yeniden artmaya başladı. On iki aylık cari açık 32.4 milyar doları buldu.
Türkiye ekonomisinin büyümesi ile dış ticaret arasındaki ilişkinin daha çok zayıfladığı ve dış talebin büyümeye katkı yapmadığı görülüyor. Bu durumun değiştirilmesi yönünde etkili bir iktisadi politika güdülmediği gibi, özellikle dış politikadaki sağlıksız rota Türkiye’ye önemli pazar kayıpları biçiminde faturalar çıkarıyor.
Türkiye’nin toplam ihracatı içinde AB’nin payı yüzde 48.5 ile yerinde sayıyor. Anti-demokratik uygulamalar nedeniyle AB ile artan siyasi gerilimin dış ticarete olumsuz etkileri olabilir. Orta Doğu’da ise pazar kaybı sürüyor. Ocak-eylül dönemi ihracatında bu bölgenin payı 22 milyar dolar ile yüzde 21.3’e kadar indi.
2016’nın üçüncü çeyreğinde gözlenen çarklarda yavaşlama, son çeyrekte sürüyor. Bunu, ekim verilerinden görmek mümkün. Hem Türkiye’nin risk priminin sürekli tırmanması, kredi derecelendirme kuruluşlarının not kırımının dış kaynak girişini yavaşlatması, hem de ABD seçimlerinin getirdiği dalgalanma ile ekonominin güç kaybettiği görülüyor. Bu, en kestirmeden doların TL karşısındaki fiyatından anlaşılıyor. Sadece kasım ayında yüzde 10 artışla 3.30 TL seviyesine gelen dolar fiyatı, ekonomide işlerin yolunda olmadığının en kestirme göstergesi.
Büyümede şemsiyenin ters dönmesi, sandık desteğinde sarsılma ihtimali anlamına da geliyor. Hele ki başkanlık hedefine yürümek isterken ekonomide sarsılma rejimin korkulu rüyası. Ama veriler, ekonominin küçülme sürecine girdiğini gösteriyor. Bunun da artan işsizlik, refah kaybı, banka borçlarını ödeyememek gibi sokaktaki insana yansıyan sonuçları olacak. Bu can yakıcı sonuçların bir siyasi tepki yaratmaması için iktidarın elindeki kamu maliyesini nasıl kullanacağı, eldeki su tankının, olası yangınları kontrole yetip yetmeyeceği merak konusu.