CAPE TOWN

Türkiye ile G.Afrika, dış kaynak çekme konusunda yarışan benzer siklette iki ülke. Yabancı yatırırmcıların masaya yatırıp sık sık kıyasladıkları iki ülke. G.Afrika, bütün kıta için bir sıçrama tahtası ve kıtanın lideri olma iddiasını taşıyor. Türkiye de Orta Doğu’nun bölgesel gücü, bu bölgeye sıçrama tahtası olma iddiası olan bir ülke. İstanbul, bu amaçla bir küresel kent yapılmak isteniyor. Ancak, bu stratejik hedeflere ulaşma başarısını gösterme konusunda G.Afrika daha önde görünüyor. Bakın neden?

EVİN HUZURU

Birincisi, iki ülke de çok kimlikli, çok kültürlü bir yapıya sahip. G.Afrika, uzun ve çetin bir mücadelenin sonunda beyaz azınlığın egemenliğine dayalı, siyah çoğunluğun haklarırn çiğneyen, bu nedenle hep çatışmalı, istikrarsızlık yaratan iklimi sonlandırdı ve 20 yıldır özgür seçimlerin yapıldığı, kimliklere saygı gösterilen, 11 dilin resmi dil sayılacak kadar saygı gördüğü bir çözüm sürecini başarıya ulaştırdı. Demokratik özerklik getirdi bölgelere.Siyah iktidar, beyaz azınlığın haklarını gözetiyor, o kadar ki eski rejimden kalan ‘resmi tarih’ ürünü abidelere,  sembollere dokunulmuyor. Dünyanın en bozuk gelir dağılımına sahip ülkesi olmalarına karşın, beyaz sömürücü azınlığın mülkiyetine dokunulmuyor, özel vergisel düzenlemelere dahi gidilmiyor. Rövanşizm yanlışına düşmüyorlar. Bu hoşgörü ve bir arada yaşama konusundaki kararlılık, geçen 20 yılda katedilen yol, evin içine huzur gelmesi, G.Afrika’nın en büyük avantajı.

Türkiye ise farklı kimlik ve kültürlere saygı gösteren bir ülke olamadı, hala olamıyor. Geride kalan 10 yıllık AKP iktidarında yıllar kaybetti. Demokratikleşme paketi denilen kabak(Kürtçe kundur), oyalama aracı, yine vakit kaybettiriyor. Başta Kürt kimliğine, alevi inanışına  sahip olanlar olmak üzere, kendi gibi düşünmeyen herkesi dışlayan AKP zihniyeti, bu açıdan G.Afrika’dan geride kalıyor. Rövanşizm AKP’nin temel karakteri. Huzur, barış yerine gerilimden, kutuplaşmadan beslenen, sürekli mağduru oynayan bir iktidar, dışarıya güven verebilir mi? Veremez ve bundan dolayı kaybeder, kaybediyor.

BÖLGESEL GÜÇ

Bölgesel güç olma iddiasına hangi ülkenin  daha yakın olduğu tartışmasına geçersek, bu konuda da G.Afrika yine öne çıkıyor. Ülke gerçekten de bölgesi için, tüm kıta için bir umut kaynağı. Hem demokratikleşme ile ilgili attığı adımlarla örnek oluyor hem de dünya ekonomisi ile farklı bloklar içinde yer alarak tüm kıtanın siyasal, sosyal, ekonomik gelişme arayışlarına model oluşturuyor. Komşularıyla barış içinde yaşıyor. Onlara hamilik yapacak durumda.

Aynı şeyi AKP Türkiyesinin yapabildiğini söylemek mümkün mü? Son 10 yılda kullandığı 400 milyar dolarlık dış kaynağı hovardaca savuran ve geriye döviz kazanamayan, dış borç kamburu büyümüş, cari açık rekortmeni bir ülkenin bölgesel güçlük taslaması bir öykünme olabilirdi ancak. Nitekim, değil bölgede, dünyada yalnız.  Değerli yalnızlığı oynayan bir Türkiye, komşularıyla kanlı bıçaklı. Bu yönden de G.Afrika’nın gerisinde kalıyor.

AİDİYET- ÇIPA

G.Afrika’yı gelecekle ilgili avantajlı kılan bir  öge de, bir çıpaya sahip olması. 2010 yılında BRIC kulübüne katılan ülke daha şimdiden bir aidiyet kazanmış durumda. Özellİkle Çin ile birbirine karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde hızla yol alıyorlar. Brezilya ,Rusya ve Hindistan kulübün diğer yükselen devleri olarak G.Afrika’ya bir gelişme kapasitesi vaadediyorlar.

Ya Türkiye ? Türkiye’nin bir çıpası var mı? AB deseniz, giderek Türkiye’yi uzağında tutmaya çabalıyor. Üçüncü Merkel döneminde Almanya, özellikle Gezi mezalimini de kullanarak AKP Türkiyesini AB dışında tutan baş aktör olacağa benzemektedir. Çıpasızlık zaten kırılgan olan Türkiye’yi yatırımcıların gözünde daha da aşağıya çekecek gibi görünmektedir.

Özetle, AKP Türkiyesinde ne evin içinde huzur ve istikrar var, ne de dışarısı ile uyum. Buna karşılık, önemli eksikleri de olsa, G.Afrika, Türkiye’ye tercih edilecek durumunu hızla güçlendiriyor.

 

Written by Mustafa Sönmez