Otomotiv rampada fena tekliyor (Al-Monitor, 20 Haziran, 2019)
Dış kaynağa bağımlı, iç pazara dönük üretim ve tüketimle beslenen AKP rejiminin büyüme paradigmasının sac…
2011’in ortalarından itibaren döviz kuru tırmanışıyla kendini dışa vuran ekonomideki rahatsızlık, doların 1.90 TL’ye çıktığı yıl sonuna doğru, Türkiye’nin dış karne notlarını da kötüleştirmişti. Dış kaynak girişi ile 2010’da yüzde 9,2 , 2011’de yüzde 8,5 büyüyen ama bu büyümeyi ancak ve ancak toplamı 77 milyar dolara ulaşan devasa bir cari açıkla gerçekleştiren ekonominin, yıl sonu karnesinde, cari açık/GSYH oranı yüzde 10 gibi bir rekor kırık vardı.
Bu aşırı ısınmanın ardındaki devasa sorunlar fark edildikçe “ülke riski” konusunda da uyarılar artmıştı. Bunu ,ülke imajı ya da algısının seyrini en iyi gösterecek CDS’lerden izliyebiliyoruz… CDS’leri bir kez daha hatırlatalım: Bir ülkenin devlet kağıdına yatırım yaptıysanız ve bu yatırımdan başınız derde girmesin diye yatırımınızı sigorta ettirmek istiyorsanız, bu riski sigorta edenler, ülkenin durumuna göre yatırımınızı sigorta etmenin fiyatını, sigorta primini (CDS) açıklıyorlar. Dolayısıyla, belirli zamanlarda ülkelerin CDS’lerine bakarak, hangi ülke ne kadar riskli, anlayabiliyorsunuz.
Türkiye’nin CDS’leri,2011 ortalarında düşük sayılırdı.Haziran’da 173 idi. Ancak 2011’inci ikinci yarısında hem Avrupa’daki Yunanistan ve diğer Güney Avrupa ülke sarsıntıları hem Türkiye’nin dış politika ve iç dengelerindeki irili ufaklı sarsıntılar sermaye kaçışına, o da beraberinde kur artışına yol açtı ve CDS primi hızla tırmanmaya başladı.
2010’un sonunda 136 olarak gerçekleşen Türkiye CDS’leri en parlak zamanında sayılırdı. Sonrasında küçük dalgalanmalar gösterdi ama 2011 Haziran’ında prim 173 ile, birçok ülkeye göre iyi bir yerdeydi. Durum 2011 ikinci yarısında bozuldu. Kur artışlarının hızlandığı 2011 Ağustos’ta CDS 234’e , Eylül’de 263’e çıktı. Orada kalmadı tabii…Kasım ayı ortalaması 275’e fırladı. Merkez Bankası’nın kur ile didişmeye geçmesi, enflasyonun hedeften yüzde 100 saparak yılı yüzde 10.5 ile kapaması ile ülke riski daha da yükseldi ve 2011 Aralık CDS ortalaması 280 , 2012 Ocak ortalaması da , 306 olarak açıklandı.
Ancak sonrasında Merkez Bankası’nın kura müdahalesi ile birçok şey de değişti. Faiz rüşveti ve rezervden döviz satışları ile kurdaki tırmanışı engelleyen Merkez Bankası’nın bu müdahalesinin ardından Türkiye’nin CDS’i, yani risk primi düştü ve 4 Mayıs’da 225 olarak açıklandı. Bu, dış yatırımcılar açısından ferahlatıcı ve güven verici bir gösterge. Peki Türkiye’nin dış yatırımcıyı ferahlatan görünümü iyileşirken , dış kaynak kullanan diğer ülkelerde durum nasıl?
2010’un sonunda 136 olarak gerçekleşen Türkiye CDS’leri en parlak zamanında sayılırdı. Sonrasında küçük dalgalanmalar gösterdi ama 2011 Haziran’ında prim 173 ile, birçok ülkeye göre iyi bir yerdeydi. Durum 2011 ikinci yarısında bozuldu. Kur artışlarının hızlandığı 2011 Ağustos’ta CDS 234’e , Eylül’de 263’e çıktı. Orada kalmadı tabii…Kasım ayı ortalaması 275’e fırladı. Merkez Bankası’nın kur ile didişmeye geçmesi, enflasyonun hedeften yüzde 100 saparak yılı yüzde 10.5 ile kapaması ile ülke riski daha da yükseldi ve 2011 Aralık CDS ortalaması 280 , 2012 Ocak ortalaması da , 306 olarak açıklandı.
Ancak sonrasında Merkez Bankası’nın kura müdahalesi ile birçok şey de değişti. Faiz rüşveti ve rezervden döviz satışları ile kurdaki tırmanışı engelleyen Merkez Bankası’nın bu müdahalesinin ardından Türkiye’nin CDS’i, yani risk primi düştü ve 4 Mayıs’da 225 olarak açıklandı. Bu, dış yatırımcılar açısından ferahlatıcı ve güven verici bir gösterge.
Peki Türkiye’nin dış yatırımcıyı ferahlatan görünümü iyileşirken , dış kaynak kullanan diğer ülkelerde durum nasıl?
Bekleneceği gibi en kötü durumda olan, kağıdı en itibarsız ülke yine Yunanistan. Bu ülkeyi bir kenara koyup sıralama yapıldığında, risk liginin ilk sırasında Portekiz var, onu Arjantin izliyor. İki yakası bir araya gelmeyen Macaristan’ın durumunda biraz düzelme olsa da 509 CDS’e sahip. Avro alanının kırılganlarından İspanya’nın ise CDS’leri 490’a yaklaştı.
Yükselen ülkeler arasında 4 Mayıs’taki 225 prime sahip Türkiye’den daha iyi durumda olanlar ise şöyle; Aynı coğrafyada yer alan Polonya (204), Rusya (188) daha düşük risk primlerine sahip. Türkiye’den daha az riskli diğer ülkeler ise Çin,(113 ), Hindistan ( 89 ), G.Kore (120), Meksika (113), G.Afrika (156), Brezilya (121) olarak öne çıkıyorlar.
Görüldüğü gibi, Türkiye, kötüye giden durumuna fren koymuş olmakla birlikte, birçok “dış kaynak avcısı”ndan biraz daha riskli olarak değerlendirilebilecek bir yerde. Bunun dış kaynak akışına etkisini, yaşayarak göreceğiz.