Üzümün ve şarabın doğum yeri olan Türkiye’de şarapçılık, İslami değerlerle çatıştığı gerekçesiyle hızla geriletiliyor. Dünya üzüm bağlarının yüzde 5 ine sahip olan  Türkiye’de, özellikle şaraplık üzüm bağcılığından esirgenen devlet desteklerinin zayıflaması ile üzüm tarımı, şarap sanayisini geriletiyor.

Sahip olduğu potansiyeli değerlendirmesi halinde dünyanın önemli şarap ihracatçılarından olabilecek Türkiye’de hem bağcılık ve şarapçılık köstekleniyor hem de iç tüketim vergilerle daraltılıyor. Şaraptan alınan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisinin artırdığı maliyetlerle son 1 yılda şarap fiyatları yüzde 72 arttı ve yüzde 59 olan tüketici fiyatlarının 13 puan üstüne çıktı.

Şaraplık üzüm üreticiliğini “günah” sayan muhafazakar anlayışın basıncıyla şaraplık üzüm ve şarapçılık gelişemiyor.

İspanya, Portekiz ve İtalya’da üretilen üzümlerin yüzde 90’ı şaraba dönüşürken, Türkiye’de bu oran yüzde 3-4’ü bile bulmuyor.  Oysa özellikle ihracata dönük şarap üretiminde Türkiye’nin büyük bir potansiyeli ve tarımı geliştirme olanağı var.

Türkiye’de bir yandan tarım önemli bir çöküş içinde ve üretimin, arzın gerilemesi, görülmedik boyutlarda gıda enflasyonuna yol açıyor ve içinden geçtiğimiz dönemde resmi verilere göre gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 73!.

Tarımın ve hayvancılığın gerilemesi, üretimin, arzın düşüşü ile uzun süre baş ağrıtacak gıda enflasyonu, tamamen tarıma karşı ilgisizlik ve bazı önyargıların sonucu.

 

Varlık içinde yokluk

Türkiye tarımı silkelenip ayağa kalkmaya, dahası ihracat potansiyelini dövize dönüştürmenin  yakıcı ihtiyacı içinde iken, tarımın en önemli bileşenlerinden birinde, şaraplık üzüm ve şarap sanayii, tamamen taassubun etkisiyle atıl tutuluyor, hatta geriletiliyor.

Her yıl bağ alanları, üzüm ve şarap konusundaki verileri uluslararası bir örgüt olan OIV toplar ve yayınlar. OIV, (International Organisation of Vine and Wine) yani Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü’nün verilerine göre, Türkiye gibi “yükselmekte olan ülkeler”den G.Afrika, Yeni Zelanda, Şili, Arjantin, yılda birkaç milyar dolara ulaşan şarap ihracat gelirine ulaşırken Türkiye’nin şarap ihracatı 10 milyon doları bulmuyor bile.

Yine OIV verilerine göre, Türkiye bağ alanı sıralamasında dünya 5’inciliğini korumakla ve üzüm üretiminde dünya 6.sı olmakla beraber, kuru üzüm üretiminde dünya 1’si ve sofralık üzüm üretiminde dünya 3.sü olsa bile,  şarap üretiminde dünya 30.cusu, kişi başına şarap tüketimi ise sadece 1.2 litre.

Şaraplık üzüm üretimindeki zayıflık ve gerileme daha çarpıcı. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, genelde üzüm bağlarının ekim alanları azalıyor. 2004 yılında toplam üzüm yetiştirilen alan 5,2 milyon dekar iken 2021’de 3,9 milyon dekar görünüyor.  Bağ alanı daralırken yetiştirilen üzüm içinde de şaraplık cinsi daralıyor, daraltılıyor. 2022’de 4,2 milyon ton üzüm üretimi gerçekleştirilirken “şaraplık üzüm” diye tanımlanan kategoride üretim, toplamın yüzde 9,2’si olarak belirlendi. Çok değil, sadece 5 yıl önce 2017’de bu payın yüzde 11.5 olduğu görülüyor. Bu da kısa sürede şaraplık üzüm üretiminin önemli gerilemeler içinde olduğunu gösteriyor. Kaldı ki, “şaraplık üzüm” tanımında rakı için kullanılan üzüm de var, rakı ayıklandığında, şarap için kullanılabilenin yüzde 3’ten ibaret olduğu görülüyor. Oysa, özellikle İtalya, Fransa, İspanya, hatta ABD,Avustralya gibi ülkeler, üzümü daha çok, yüzde 90’a varan oranlarda  şaraplık olarak yetiştiriyorlar ve yılda 70-80 milyar doları bulan dünya şarap pazarından aslan payını alıyorlar.

Türkiye, devasa üzüm kültürü ve potansiyeline rağmen, üzümden katma değeri yüksek şarap üretimi ve ihracatını yeterince başaramıyor. Daha doğrusu bu potansiyeli, “Dinen haram” propagandasıyla, destekten uzak durularak  heba ediliyor.

Bırakın şaraplık üzüm yetiştiriciliğini, her tür bağcılık, devlet desteğinden yoksun ve üzüm bağları hızla sökülüyor, ya terkediliyor ya da daha kazançlı bilindiği iddia edilen ürün ekimine yerini bırakıyor.

Şarap sanayii, iç tüketimde de köstekleniyor ve bu yeni değil. Rakıya daha yüksek olmak üzere, şarap fiyatlarına konulan özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi ile, şişe fiyatının üçte biri vergi olarak alınıyor ve şarap tüketimi özellikle alt-orta kesimler için lüks ürün sınıfına itiliyor. Yükselen enflasyon ve ona bağlı olarak düzenlenen özel tüketim vergisi, şarabın maliyet fiyatını da tırmandırdı ve sadece Ağustos 2023-2022 arasında şarap fiyatı artışları TÜİK’e göre yüzde 72’ye ulaştı. Bu, aynı sürede yüzde 59 olan tüketici fiyatlarının 13 puan üstünde bir fiyat artışı demek.

 

Ne yapmalı

Üzüm bağcılığını geliştirmek, katma değeri yüksek şarap üzümcülüğünün payını genişletmek, hem tarımı ayağa kıldırmak, kırsal nüfusu göçten alıkoymak ve refahını artırmak hem de şarap üretimi, yan sanayii, ihracat gelirini artırmak açısından aklın gereği. Ama, bu aklın önüne, taassubu koyanlar gelişmeye de köstek oluyorlar. Bunu aşmanın yolu, üreticiyi bilinçlendirmekten, üretici sanayıcileri tarım üreticisi ile işbirliği yapmaktan ve siyasi karar alıcıları da aklın yoluna çağırmaktan geçiyor. Şarap üreticilerinden Mey İçki, örneğin Elazığ’da bunu deniyor ve üreticiyi bölgenin şaraplık üzümleri öküzközü ve boğazkere üzümü üretmede destekliyor, kendisi örnek bağlar oluşturarak üreticiyi özendiriyor, motive ediyor. Ama bunlar yetmiyor; hem yerel hem merkezi karar vericilerin, Türkiye’nin bu varlığının yokluğa dönüştürülmemesi için tarım politikalarında değişikliğe gitmeleri, şarap potansiyelini hem tarımında hem sanayisinde, ihracatında daha çok kullanmak için çaba göstermesi gerekiyor. Bu da kamuoyuna, elinde avucunda nasıl bir imkan tuttuğunu  hatırlatmakla başlayabilir. Türkiye’nin özellikle gerilemiş, geri bırakılmış yörelerinde kadim bağları ihya ederek şarapçılığın önemli bir bileşeni haline getirerek hem kırsal gelişmeye hem ülke geneline iyilik mümkün.

Bunu yapmanın tek yolu, aklı, taassubun önüne koymaktan geçiyor.

 

 

Written by Mustafa Sönmez