Tayyipland, Skyland, skandal…
İstanbul rantı, Tayyip Erdoğan’ı ve AKP’sini iktidara taşıyan, tek adam despotluğuna vardıran, ihtirasına ihtiras katıp…
İnsan sağlığına olan zararı her geçen gün daha çok fark edilen tütün alışkanlığıyla mücadele küresel çapta artsa ve kullanımı görece gerilese de tütün ve tütün ürünleri pazarı sermaye birikimi için önemli bir alan, devletlerin vergi tahsilatları için önemli bir araç ve tarım üreticisi için de önemli bir geçim kapısı.
Trend daralma yönlü olsa da tütün tarımı da tütünden üretilen sigara üretimi de az sayıdaki küresel firmanın artan ölçüde kontrolüne giriyor.
Yüzyılları bulan tütün tarımıyla öne çıkan ülkelerden Türkiye’de de tütün ekimi, sigara üretimi ve tüketimi, çok değil 20 yıl gibi kısa bir sürede küresel eğilimlerin etkisi altına girdi ve hem Türk tütünü tarımında hızlı bir düşüş ve ithal tütün ile üretim hem de sigara sanayisinin tamamen yabancı firmaların kontrolüne girdiği bir bağımlılık yaşandı.
Nitekim son veriler, Türkiye’de sigara sanayisine özelleştirmeler sonucu hâkim olan sigara fabrikalarında üretilen sigaralarda yerli tütün katkısının yüzde 11’de kaldığını, tütün ithalatının ihracatı katladığını, üretici sayısının hızla azaldığını ortaya koyuyor. Yüzde 81’i vergiden oluşan sigara fiyatına alım gücü yetmeyen tiryakilerin sigara yerine sarma tütün kullanmaları ve bunun bir kısmının kaçak yoldan ülkeye girişi ise bu sektörde illegal ticaret alanının genişlemesine ve devletin çeşitli önlemler almasına yol açmış görünüyor.
Tütün ekimi ve işlenmesi belli tarihsel duraklardan geçtikten sonra dünyada beş büyük firmanın kontrolündeki bir noktaya vardı. Bugün dünyada British American Tobacco, Philip Morris International, Imperial Brands, Japan Tobacco ve Altria Group tütün ekimi ile ilgili politikalardan küresel sigara üretimi ve satışına kadar tüm halkaları kontrol eden firmalar olarak biliniyorlar.
Temel tütün türleri Şark (Türk) tipi tütün ile Virjinya ve Burley tütünü denen türlerin dünyada nerede, ne kadar üretileceğine ve hangi oranlarda harmanlanarak sigara üretiminde kullanılacağına ilişkin kararlara etki eden bu firmalar, ülkelerin tütün tarımı ve sigara sanayilerine de hükmediyorlar.
Osmanlı’nın dünya ekonomisine katılımında önemli bir halka oluşturan Türk tütünü, bir dönem ödenemeyen Osmanlı borçlarına karşılık yabancıların Düyun-u Umumiye isimli yapıyla hâkimiyet kurdukları ürün oldu.
Cumhuriyet döneminde hem ihraç ürünü hem yerli sigara hammaddesi olarak iç pazarda genişleyen tütün ekimi, sosyal devlet politikasının da bir alanı oldu. Destekleme alımları ile kollanan tarım üreticileri arasında tütün üreticileri önemli bir yer tuttu. Ancak, özellikle 2000’e doğru yaşanan kamu maliyesi krizi karşısında kamunun sosyal harcamalarının kısılmasını isteyen IMF-Dünya Bankası ikilisi, tütün-sigara sektörünün yeniden şekillenmesine de alan açtı. Yerli tütün ekimi için destekler kaldırılıp üretim daraltılırken sigara sanayii de özelleştirme uygulamaları ile devlet kuruluşu TEKEL’den yabancı firmalara devredildi.
Şubat 2008’de TEKEL Sigara’nın British American Tobacco’ya satılmasının ardından Türkiye’deki sigara pazarı beş yabancı şirketin hâkimiyetine geçti. Bu firmalar Philip Morris Sabancı (Philsa), Japan Tobacco International (JTI), British American Tobacco (BAT), European Tobacco ve Imperial Tobacco. Koreli KT&G firması da İzmir’de fabrika kurdu.
Türk tütünü kullanan geleneksel yerli sigara sektörüne karşı, ağırlıkla Virjinya tütünü kullanan yabancı sigaranın önce kaçak yollardan sonra legalleşerek piyasaya hâkim olması, tütün tarımını da sigara sektörünü de radikal biçimde değiştirdi. Devlet desteği kaldırılan Türk tütünü tarımında üretici tamamen firmaların ve ihracatçıların taleplerine bağımlı üretime mahkum kalırken, sigara sektörünü ele geçiren yabancı firmalar da kullandıkları harmanda ne ölçüde yerli ne ölçüde ithal tütün kullanacaklarını belirler hâle geldiler.
Tütün Eksperleri Derneği’nin (TED) Tütün Raporu’na göre 2020 yılında Türkiye 279 milyon dolarlık Türk tütünü ihraç ederken 562 milyon dolarlık Virjinya, Burley tütün ithal etti ve ihracat ithalatın ancak yarısını karşılayabildi. Oysa 2006’da 497 milyon dolarlık ihracata karşılık ithalat 258 milyon dolardan ibaretti, yani ihracat gelirinin yarısı ile ithalat karşılanabiliyordu. Ters dönen makas ürkütücü ve yerli üretimin ithalat karşısındaki gerileyişini göstermek açısından çarpıcı.
Bunun sonucudur ki yine TED raporuna göre Türkiye’de yerleşik sigara üretim firmalarının yerli tütün kullanım oranı 2003 yılında yüzde 42, 2006 yılında yüzde 35 iken bu oran 2008 yılında TEKEL’in sigara biriminin özelleştirilmesinden sonra azalarak 2020 yılı itibarıyla yüzde 11’e düştü.
Tütün ve tütün ürünleri ihracatı 2020 yılında 922 milyon doları bulurken, ithalatı 1 milyar 220 milyon dolar oldu. Dolayısıyla sadece bu sektörde verilen dış ticaret açığı 300 milyon dolara yakın.
Tütün sektörü, devletin en önemli vergi kaynaklarından da biri. Sigara üzerindeki vergi yükü yüzde 81 civarında. Yani ortalama 15 TL olan bir paket sigaranın 12 TL’si vergi olarak Hazine’ye gidiyor. 2020 yılında sadece tütün ürünlerinden 61 milyar TL’lik özel tüketim vergisi (ÖTV) alındı. Aynı vergi alkollü içki tüketiminden 16 milyar TL’de kaldı. ÖTV, sigaradan alınan yüzde 81 verginin 63 puanını oluşturuyor. Katma Değer Vergisi ve öteki vergiler ile birlikte sigaraya tiryakilerin cebinden çıkan para yıllık 90 milyar TL’ye (yaklaşık 13 milyar USD) ulaşıyor.
Tütün-sigaraya ödenenin yüzde 81’inin vergi olması, özellikle genç kuşağın erken yaşta sigaraya başlamasının engellenmesi, orta ve düşük gelir grubundaki sigara tüketicilerinin ise sigarayı bırakmaları hedefine dönük deniyor.
Ancak bu yüksek vergi ve yüksek fiyat, sarmalık kıyılmış tütün tüketimi ile birlikte sigara kaçakçılığını körükledi. 2020 yılında kayıtlı sigara tüketiminin önceki yıla göre yaklaşık 2 milyar adet azalmasında bu kaçağın ve yaprağa dönüşün etkisi olduğu tahmin ediliyor. Yine tahminlere göre 118 milyar adet kayıtlı firma sigara satışına karşılık 20 milyar adet sarma ve kaçak sigara tüketimi söz konusu. Yüzde 15’lik bu kayıt dışılığın artış riski bulunuyor. Kaçağı azaltmak, kayıt dışını kayıt altına almak için çeşitli önlemler geliştiriliyor.
Kuru tarıma dayanan Türk tütününe olan talebin artmaması, tersine düşüşü, sulu tarıma dayalı öteki tütün ekimine geçiş için ise yeterli destek göremeyen ve özellikle Brezilya, Hollanda, Almanya, Mozambik’ten gelen ithal tütünle rekabet edemeyen üretici tarımdan uzaklaşıyor. Yerli üretimdeki payı yüzde 11’e düşen Türk tütünü payını hükümet yukarı çekmek istiyor ve bunun için hedefler koymuş durumda. Ama firmaların talep ettiği tütün türünün üretimi artmadıkça bunun gerçekleştirmek zor. Hükümetin bu üretimi destekleme konusunda gözle görülür bir hamlesi ise henüz ortalıkta görünmüyor.