Kürt Siyasetinde Neoliberal Sapma
Kemik erimesinden bitap Türk burjuvazisinin Irak Kürdistanı petrolleriyle ilgili ihtirası biliniyor. Petrol rüyası gören bu…
Mustafa Sönmez
Ulusların Zenginliği’ni daha 1770’lerde yazdığında Adam Smith, inandığı “görünmez el ”in, kapitalizme ölümsüzlük kazandıracağına inanmış mıydı bilinmez, ama 2000’lerin dünyasında Smith’in piyasanın gücü tezine iman edenler hızla azaldı. Krizden çıkmak için “Görünmez el”den mucizesini göstermesi bekleyenler hayal kırıklığı yaşadılar. Onun yerine “görünür devlet”, sermayeye, hem de finans kapital denilen asalak kesime can simidi atıp bunu da toplumun vergilerini savurarak yapınca, üstelik bundan bir sonuç çıkmayınca, kitleler çileden çıktı. Sokaklar Avrupa’dan Wall Street’e kadar ayağa kalktı…
Yaşadığımız günlerde “Ulusların Mutsuzluğu”, artık çok ortada. OECD, 12 Ekim’de ‘Yaşam Nasıl?’ (How’s Life) adlı bir rapor yayımladı. Gelişmişlik, ‘iyi olma’ (well being) kavramıyla ölçülüyor artık. “İyi hissetme, iyi olma” hali de hem maddi yaşam koşullarıyla hem de yaşam kalitesiyle ilgili. OECD, araştırma kuruluşu Gallup’un işbirliği ile 10’dan fazla temel kriterle 40’ı aşkın ülkede bunu ölçüyor.
OECD araştırması, ekonominin 2009 daralmasını takip eden ve görece toparlanma yaşanan 2010 yılına ait olsa da, 40 dolayındaki ülkede “mutsuzluğun” bir hayli öne çıktığını gösteriyor. Yüksek büyüme hızları ve krizde kuyruğu dik tutuşlarıyla dikkatleri çekmelerine rağmen Çin ve Hindistan’da, kitleler pek de mutlu olmadıklarını ifade etmişler. Hiç şaşırtıcı değil. Ucuz emek sömürüsüne dayanan “ihracatçı sanayici” bu ekonomilerde bölüşüm iyileşmiyor, demokratik haklarda iyileşme yok. Rusya da aynı durumda. Krizdeki Portekiz’de,Yunanistan’da, İspanya ve İtalya’da da mutsuzluk, OECD ortalamasının üstünde.
Ya Türkiye’de? Yalaka medyanın gayretiyle sergilenen görüntünün aksine halk, yaşam koşullarından hiç memnun olmadığını ifade etmiş ve 40 küsur ülkenin en mutsuz 10 ulusu arasında yer almış Türkiye. “Büyümede OECD birincisi olduk, herkes bize gıpta ediyor” türü avunmaları OECD bulguları dikkate almıyor ; toplam istihdamda, kadın istihdamında yerlerde sürünüyoruz, iş kazalarında da birincilik bizde!…Türkiye yurttaşlarının yüzde 40’ı, barındığı konutta tamir gerektiren bir sorunu olduğunu ifade etmiş. Türkiye, tuvaleti olmayan evlerde oturanların oranının yüzde 12.4 olduğu ülke olarak yine birinci…
***
Gelelim mutsuzların mutsuzluklarını ifade etmelerine, haksızlığa direnmelerine, bunu sokakta ifade etmelerine…OECD sıralamasında en dipte olan Doğu ülkelerinde haksızlıklara direniş, haksızlıklarla mücadele, bunun dışavurumu düşük düzeyde. Uzağa bakmaya gerek yok, kendi ülkemizi , Türkiye’yi alın…Bunca yokluk ve yoksulluğa karşı büyük bir teslimiyet, büyük bir baskı ile susturulmuşluk hakim.
Durum, Avrupa ve Amerika’da ise pek öyle değil. Kitleler mutsuzluklarını sokağa taşıyorlar. Sokakta haksızlıklara karşı itirazlarını haykırıyor, iletişim teknolojisini kullanarak hızla örgütleniyor ve tepkilerini dile getiriyorlar. Avrupa’daki sendikal mücadele ve sosyalizm, sosyal-demokrasi geleneğinin köklülüğü , sokağın direncinin pek çok şeye gebe olabileceğini düşündürtüyor. ABD’de bir kesim memnuniyetsizin Wall Street özelinde haksızlıkları protesto etmesi, herkesi şaşırttı. Bu tepkinin kalıcı olup olmaması, neye evrileceği, nasıl ete kemiğe bürüneceği de herkesin merakı.
Anlaşılan o ki, artık sıksık, özellikle her cumartesi, dünyanın birçok yerinde sokaklar şenlenecek, daha adil, daha demokratik bir dünya için sokaklarda buluşulacak, orada oluşturulan ortak dil, ortak ruh, birçok değişimin de kapısını aralayan temel güç olacak.