Paris’teki Kan, Irak’taki Petrol… (2)
AKP rejiminin, Kürt sorununda birdenbire “Barış havariliği”ne soyunmasını, RTE’nin 2014’ten itibaren başlayacak yerel seçim,…
Dostum Orhan Bursalı’nın 21 Ağustos tarihli Cumhuriyet’teki köşesinde okuyunca dönüp baktım kaynak verdiği Hürriyet’teki o habere. Neşe Karanfil imzalı haber, sosyal yardımın AKP döneminde 15 kat arttığını yazıyordu. Muhabir tamamen Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığî’nın sitesindeki bilgileri okura objektif gerçekler olarak sunmuştu. Nasılsa haberinin bir yerinde Bakanlık personeli Sümer İncedal’ın ‘uzmanlık tezi’ olduğundan söz ediyordu ve kaynağını öğrenmiş oluyorduk.
Çarpıklık
Haberde, “Bir uzmanlık tezinde şunlar iddia edildi vb”, demek yerine manşete ve metine bütün argümanlar objektif gerçekler olarak yerleştirilmişti. Dahası bir çarpık bilgiye daha yer vermişti, ya da kaynağı tarafından yönlendirilmişti muhabir; şöyle ki, güya Maliye, 2014’te yardımlara 30 milyar TL ayırmıştı. Hürriyet gibi bir gazete muhabiri en azından şunu bilmeli, kamu gelir ve harcamaları her yıl bütçe yasaları ile belirlenir, TBMM’de yasalaşır ve Maliye sadece icradan sorumludur. Mehmet Şimşek öyle 430 milyar TL’lik bütçeden kafadan 30 milyarı filan ayıramaz.
Sonuçta haber tamamen bir AKP propagandası, uzmanlık tezi, diye hazırlanan şey bir propaganda malzemesi.
2002 ‘den başlayarak…
AKP herşeyde olduğu gibi, analizleri 2002 den yani kendi rejiminden önceki yıldan başlatıyor ve oradaki performansı çarpıtarak ortaya şehir efsaneleri çıkarıyor.
Habere kaynak tezde de öyle. 2002 yılı sosyal yardımları 1.4 milyar TL olarak hesaplanıyor ve sonra 2012’ye geliniyor 16,6 milyar TL. Alın size 15 kat artış!..Bilimsel tez olsa bütün bu rakamları bir kere enflasyondan arındırır. Çünkü o 15 katın içinde bir kere o günden bu yana yüzde 230 birikmiş enflasyon var.
Tez sahibi başka bir şey yaparak sosyal yardım patlamasına bizi ikna etmeye çalışıyor. Sosyal yardımların milli gelire oranının 2002’de yüzde 0,5 olduğunu ama AKP yıllarında önce yüzde 1’e sonra 1.2 gibi oranlara çıktığını öne sürüyor.
Nalıncı keseri
Bir kere neyin sosyal yardım sayılıp neyin sayılmayacağı tartışmalı bir mesele.1970’li yıllarda izlenen tarım destekleme, KİT, hatta sendikal hoşgörü politikaları kısmi de olsa refah yaratan, bir anlamda sosyal yardım politikalarıydı ama öyle kodlanmıyordu. Öyle muhasebeleştirilmiyordu . “Yoksulluk sınırı, sosyal yardım vb” kavramlar neoliberalizmle geldi, Dünya Bankası şablonuyla üretilir oldu.
AKP’nin yardım yalanlarına bilimsel kisve için, önce 2002 verisi özellikle düşük takdim edilerek baz etkisi ile, sonraki yılların AKP icraatı parlatılıyor. Küçük bir örnek vereyim. 2002’de 12 milyon yeşil kartlıya 160 milyon TL ayrıldığını öne süren bakanlık tezi, hemen izleyen AKP yılı 2003 te -hem de IMF kontrolündeki mali disiplin altında – yeşil kartlı harcamalarda yüzde 350 artış görüldüğünü iddia ediyor. Burada bir muhasebeleştirme sorunu olduğu açık.Bu rakam oyunu sonuçta propagandistlere 2002 baz yılını düşük tutma olanağı veriyor ve artışlar abartıldıkça abartılıyor. AKP bu yardım meselesini kurumsal bir propaganda aracına dönüştürmek için Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığı diye bir bakanlık kurdurmaya vardırdı işi. Doğrusu yutturdu da.
Görüntü ve gerçek
1980 sonrasının neoliberalizmi çöl fırtınası yarattı. Tarıma destek, KİT yatırımları,istihdamı , sosyal devlet uygulamaları vb.kalktı. Köyler kentlere yığıldı,yoksullaşma dizboyu. Sosyal demokratlar bu yığınlara inemediler, politik islam uzandı, bağ kurdu. İktidar olunca da kömüre, gıdaya muhtaç bu kitlelere erişmenin böyle küçük yardımlarla yapılabilidiğini gördü. Dış parayla sağlanan büyümeden bütçeye giren devasa vergilerden kaşığın ucuyla bu kesimlere sağlık, barınma,eğitim nimetlerinden küçük kırıntılar dağıttı. Sonra da bunları allayıp pullayıp adını « yardımsever »e çıkarttı.
Muhalefet biraz sığ bakışla, AKP’ye çıkan okkalı oyların kerametini hep bu “sadaka”politikalarında aradı. Biraz da küçümseyerek ve içerleyerek vatandaşın oyunu, iki çuval kömüre, bir kutu pirinç, mercimek, bulgura AKP’ye hibe ettiği yazılıp söylendi, hala aynı plak.. .
Başka bir…
AKP rejiminin sosyal yardım programı, oy sandığına endeksli, minnet ve bağlılık duygusu yaratan bir içerikte. Bunca yoksulluk varken elbette yardım programları olacak. Muhalefet iktidar olunca bu programları rafa mı kaldıracak ? Elbette hayır. Muhalefetin yapması gereken, AKP’nin yardımı istismar eden yalan dolanını ortaya sererken alternatif sosyal program politikaları geliştirmek. Burada da ana amaç, insanları yardıma muhtaç durumdan çıkarmak, eğitim harcamalarını artırarak daha çok işgücüne katılıp ücret kazanmalarını sağlamak olmalıdır. Bu da üretken, krizlere dayanıklı, birçok açıdan kendine yeten bir ekonomi paradigmasına sahip olmaktan geçiyor. Ama böyle kırılganlığı azaltılmış bir ekonomi tesis edinceye kadar muhtaçları korumak , kollamak , kamu gelirlerinden onlara en az milli gelirin yüzde 2,5’u tutarında aktarmak, bunu da sadaka verir gibi değil bir yurttaşlık hakkı olarak sunmak, böylece AKP’den ayrışmak gerekiyor.