Batmamış Avrupa’dan Umut Kesilmez…
Küresel krizin odağındaki ABD ve AB (özellikle Avro alanının 17 ülkesi) bir türlü devrilmiş arabayı…
TÜİK, 2004’ün ilk çeyreğinin yani, ilk 3 ayının büyümesini yüzde 4,3 olarak açıkladı. Yıllık hedef yüzde 4 büyüme olarak belirlenmişti. Tabii ki iyi bir sonuç ilk bakışta. Aslına bakarsanız, yılın ilk 3 ayının tozunu dumanını dikkate aldığınızda, iktidarı epeyi memnun edecek bir sonuç. 17 Aralık, 25 Aralık rüşvet rezaletleri ile ortalık dalgalanıyordu. K,ur patladı, dolar 2.40 TL’yi gördü. Bunun üzerine Merkez Bankası repo faizini 6 puanın üstünde artırdı yüzde 10’a çıkardı. Türkiye’ye ilk 3 ayda değil yeni dış para akışı, var olanlar çıkınca, cari açığın finansmanı için pamuk eller cebe atıldı. Bir yandan Merkez Bankası rezervden bozdurdu, bir yandan yastık altı, yurtdışı zulalar ile “net hata noksan” patlaması ile açık, finanse edildi, dövizin daha çok tırmanışı frenlendi. Bütün bunlar olurken ekonomi yüzde 4,3 büyüdü. Hem de önceki çeyreklerden pek geri kalmadan…Peki nasıl oldu?
Katkılar…
Büyümenin rüzgarı nereden geldi diye bakıldığında ihracat öne çıkıyor. Yüzde 4,3’lük büyümenin 2,7 puanı ihracattan gelmiş, iç tüketimin payı ise yüzde 1,6…
2003’ün ilk çeyreğinde dolar kuru 1.80 TL dolayındaydı. 2014’ün ilk çeyreğinde ise yüzde 22 üstünde, 2.20 TL’lerde…Avro 2.35 TL’den 3.05 TL’ye zıpladı; neredeyse yüzde 30 artış!…Dahası, içeride faizler yükseldi, tüketici beklemeye geçti, banka kredileri daraltıldı, kredi kartlarına disiplin getirildi, ne otomobil satılıyor ne beyaz eşya, konut satışları bile yerlerde…Bu durumda işadamı ne yapar? Can havliyle kendini dışarı atar, hele ki döviz kuru bu kadar cazip hale getirmişken ihracatı… Nitekim öyle oldu. 2013 ilk 3 ayında ihracat 37 milyar dolar iken, bu yılın ilk çeyreğinde 40,2 milyar dolara çıktı. Fiyat kırma pahasına otomobilden tekstil-giyime AB pazarının kapılarına dayandı ihracatçı, o sayede stokları azaltıp çarkları iyi kötü döndürdü. Hizmet ihracı olarak da turizm, yine kur avantajı ile katkısını yaptı.
İç tüketim
Hane tüketimleri büyümeye biraz olsun katkı yaptı. Detaylara bakıldığında mutfak harcamalarının yüzde 2 artışta kaldığı, otomobilin içinde olduğu ulaştırma harcamalarının neredeyse artmadığı görülüyor, ama kampanyaların da etkisiyle ev eşyası yenileme, giyimde önemli tüketim artışları olmuş ve bunlar büyümeye katkıda bulunmuş. Bir de kamu harcamaları var tabii ki. 2014 seçimler yılı olduğu için AKP, mal-hizmet alımında, kamu yatırımında pek hız kesmiyor. Bu harcamalar da büyümeye iyi-kötü rüzgâr oldu.
Hükümet memnun; Maliye Bakanı Mehmet Şimşek açıklama yapmış, diyor ki; içeride siyasi istikrarı yakaladık, dışarıda ABD ve AB’de iklim bizden yanadır, yüzde 4 büyüme hedefini yakalarız…
Kırılgan…
Yakalamasına yakalarsınız da, değişen ne? 2014’ün ilk 3 ayının cari açık toplamı 11.5 milyar dolar. Peki, yüzde 4,3 büyümüş milli gelirin dolar karşılığı ne? 185 milyar dolar. Bu ne demektir biliyor musunuz ? Yüzde 6,2 cari açık/milli gelir oranı!..Hâla yüksek…
Şuraya geliyoruz; AKP rejiminin ekonomi vizyonu yok. Tamamen RTE’nin siyasi hedeflerine odaklı bir araç, ekonomi. Gün bulup gün yiyor. İçeride daralınca can havliyle dışarıya, hem de üç on paraya satarak çarkı döndürüyor ama her yönden bağımlılığını sürdürerek ve milli gelirinin yüzde 8-9’u tutarında cari açık vererek…Bunun adı, yarını olmayan büyümedir. İlk 3 ayın büyümesinin ihtiyacı olan döviz, dış kaynaktan değil, rezervlerden,yastık altından bulundu… Ya sonra? Belki ikinci, hatta üçüncü çeyreğinden bir yerlerden bulunur…Ya sonra? Böyle bir kırılgan ekonomi ile resmisi 3 milyonu, gerçeği 5 milyonu bulan işsiz kitlesine nasıl bir gelecek taahhüt edebilirsiniz ki?