Haziran isyanının ateşi sönmedi, tersine büyüyor. AKP rejimi, yaralarını sarmaya çalışıyor, çatlaklarını onarmaya, dağılan şanzımanı toplamaya, çizilmiş karizmayı kapamaya, paniği yatıştırmaya, içeride çıkmış yangınları büyümeden söndürmeye, Gezi’den gelebilecek yeni yumruklara karşı gardını almaya, sağdan soldan gelebilecek başka kroşelerden yüzünü korumaya çalışıyor. Hasılı fena durumda. Arada bir kafayı kaldırıp yumruk atmaya çalışsa da ıskalıyor, hiçbir şeyin eskisi gibi gitmediğini, hakemin de sırtını döndüğünü, onu kollamadığını görüyor ve morali iyice bozuluyor.

Gezi’nin çapulcuları, sokak çocukları ise içeri girmek bilmiyor, şişeden çıkan cinler, hele ki bu güzel yaz günlerinde, gecelerinde, hiç mi hiç içeri girecek gibi değiller. Hayat, sokakta. Her Allahın günü bir başka cinlik icat edip muktedirlerin sinirlerini zıplatıyorlar.

AKP SAVUNMADA

Hep savunma yapmaktan bunalmış solun genç hücum elemanlarının eski Taksim stadındaki inanılmaz kanat bindirmeleriyle altüst olan AKP rejiminin, teknik heyeti başta olmak üzere, tüm takımı depresyona girdi,  bir türlü de çıkamıyorlar. Olan biteni çeşitli komplolarla açıklama konusunda yandaş medyalarıyla bir yarış halindeler. Lobiler, çeteler, derin devletler…gırla gidiyor. Birbirlerine düştükleri,  Arınç’ın istifasının Gül tarafından önlendiği konuşuldu. O hırsla cadı avına çıktılar. Çarşı’yı silkelemeye, sağlık direnişçilerinin üstünde terör estirmeye kalktılar. Dillerine sosyal medyayı doladılar, oradan korkutmaya çalıştılar. Genel grevle bir kez daha yürekleri ağızlarına gelince jandarmadan sonra askeri çağırabileceklerini söylediler, maske iyice yerlere düştü. Yetmez ama evetçileri bir kez daha utanca boğdular., Derdest ettiklerine “terör örgütü” muamelesi bekliyor, yeni bir Balyoz, Ergenekon, Oda tv kuyusu açıp içine önlerine geleni atmak istiyorlar ama bu kez yargı da eski yargı gibi davranmıyor, orada da ezber bozuldu, adalet de korkuyu aştı sanki…

On yıllık imaja yandı yakındı Gül, belki içinden de RTE’ye verdi veriştirdi, ne hale getirdin bir haftada bizi, diye. Cümle yakın işadamlarını toplayıp “imaja dikkat” ilanları verdiler ama olan olmuş, fil, züccaciye dükkanına dalıp ne varsa paramparça etmişti. Eskinin yerine yeni bir imaj yükseliyordu Gezi ahalisi eliyle. Adı da Asi, genç ve hür Türkiye idi. AKP’nin ılımlı islamına rıza gösterenler şimdi o yıkılmış imajın ardından yükseleni alkışlıyorlardı.

AVRAPA’NIN ÖFKESİ

Dışa karşı yaka-paçayı toplamak, arada bir kafa atmaya yeltenmeye çalışmak ile meşgulken AKP, Avrupa’nın, dış medyanın salvolarıyla sarsıldı bu kez. Avrupa Parlamentosu’ndaki karar tasarıları, Merkel’in Alman panzeri gibi üstlerine yürümeleri , gazdan nasiplenen yeşil milletvekili Claudia Roth’un zulme bizzat tanıklığı, AKP’yi fena köşeye sıkıştırdı. O sıkışmışlıkla Egemen Bağış’ın gerçek yüzünü de gördü cümle alem. Bak oğlum git, diyecekmiş AB’ye…Herkesi güldürdü. Türkiye gemisinin dalgalı dünya denizinde tek çapası AB. Bu çapa boşalıp denizi tararsa, kimse güven duymaz, dış kaynak akışı yavaşlar, gemi alabora olur. RTE’ye dolaylı yoldan bir mesaj da ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone’den gitti. Teammüllerin çok dışında, RTE’nin başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ı ziyaret etti Büyükelçi ve kulağına kim bilir neler fısıldadı.

KÜRT ÇEMBERİ VE DOLAR

Gezi dayağından sarsılmış AKP rejimi, hafta sonu Amed’de Kürdistani kongresini yaparak 100 kadar karar üretmiş Kürt muhalefetinin gümbürtüsüyle uyandı  geçen sabah. Sözünde durmamış bir ortağa kızgınlık vardı ifadelerinde. Gerilla çekilmiş ama AKP hiçbir adım atmamıştı. Anayasa filan ile bizi oyalamayın, yol temizliği yasaları çıkarın hemen, diyorlardı. Seçim barajını indirin, özel mahkemeleri, koruculuğu kaldırın, KCK tutuklularını salacak düzenlemelere gidin  diyorlardı. İmralı’ya acil bilet istiyor, ayrıca Gezi’de çatışan ESP için de, ESP, BDP’dir, yedirmeyiz diyorlardı. Hükümet Kürtleri ne kadar, nasıl yatıştırır bilinmez. Çaresezlik içinde ancak yeniden Kürt petrolü mavalları okuyor, hükümsüz petrol ticareti anlaşmaları yeniden mikrodalgada ısıtılıp sunuluyordu. Bir yandan da TSK yeniden Kandil üstünde keşif uçuşlarına başlıyordu.

Bütün bunların üstüne bir de ekonomide şanzıman dağılmaz mı? Dövizi içerinin basıncı patlattı patlatacak derken darbe dışarıdan geldi.  FED’in para politikasında gevşemeye son deyip faiz kokusu yaymasıyla dolar,  bütün ülkelerde yerli paralar karşısında değerlendi, bizde de 2 TL’ye ramak kaldı, Merkez Bankası’nın Toma hamleleri döviz rezervlerinden satışları pek işe yaramadı, borsa çakıldı, panik başladı. Evdeki hesap, bu yıl ortalama dolar kurunun 1,83 TL’de tutulması. Hiç de mümkün görünmüyor. 

Written by Mustafa Sönmez