Mustafa Sönmez

 

Yeni yıl, çalışanlar açısından yeni ücret ve maaş anlamına da gelir. Patrondan,devletten ne zam alınacak, hatta alınacak mı? Malum, kriz bezirganlığı yapıp zam şöyle dursun, ücretten tenzilat isteyenler bile oldu, oluyor. Ülkemizde işi olan nüfusun üçte ikisi , yani 15 milyonu  ücretli. Bunların 3 milyona yakını kamu çalışanı, memur.

Ücret-maaş artışı üstünde söz sahibi olabilmenin yolu sendikalı olmaktan geçer. Gelin görün ki, toplu sözleşme nimetinden yararlananların sayısı 300 bini geçmiyor. Bunlar da büyük işyerlerinde, yılların mücadelesiyle sendikalaşabilmiş işyerleri. Kamu çalışanlarının sözde sendikaları var ama toplu sözleşme, grev hakları yok. Böyle bir düzlemde, ücret-maaş artışları işverenlerin, devletin insafına terkedilmiş durumda.

Ücret ve maaşın seviyesini belirleyen en önemli gösterge, asgari ücret. Her yıl yeniden belirlenen asgari ücret, bir “norm” oluşturuyor. Belirleyen de yine ağırlıkla devlet ve işveren kanadı, işçi temsilcisinin varlığı konu mankenliği gibi bir şey. 2012 biterken açıklanan asgari ücret 2012 için ortalama net 720 TL .Yılın ilk yarısında 701 TL, ikinci yarısında 740 TL. Artış, geçen yılın net asgari ücretine göre yüzde 12’ye yaklaşıyor. 2011 enflasyonu yüzde 10’u geçti. Bu anlamda, enflasyonu telafi etmiş görünüyor.Ama bu asgari ücretin kendisi zaten çok düşük olduğu için artışı bir anlam ifade etmiyor. Üstelik, asgari ücretten bile yapılan sigorta primi ve vergi kesintileri, insafsızlığı tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor.

2012 asgari ücretlisinin ortalama net maaşını 720 TL olarak belirleyen devlet, bu asgari ücretliden 306 TL sigorta primi, 27 TL işsizlik sigortası primi kesiyor. Bununla kalmıyor ; devlet, asgari ücretliden ayda 50 TL gelir vergisi, 6 TL de damga vergisi alıyor. Bu vergiler ve primlerin toplamı 356 TL ediyor ve asgari ücretlinin cebine girenin yüzde 50’sine yaklaşıyor. Böylece, 2 asgari ücretliye, 1 devlete biçiminde bir bölüşüm yaşanıyor.

İşçi ücretine , “asgari”yi belirleyerek müdahil olan devlet, memurlarına ve primini topladığı emeklilere ne ödüyor? 2011’in maaşlarını hatırlatalım. Ortalama memur maaşı 1.709 TL oldu geçen yıl. En düşük memur maaşı ise 1.448 TL. Peki, asgari ücret geçen yıl 658 TL iken en düşük memur maaşının, bunun yüzde 120 üstünde olması adil midir? Tek gerekçe, memuriyete alınanın sıradan bir asgari ücretliden daha vasıflı olması. Ama bu, yine de asgari ücretin bu kadar düşük yerde tutulmasını haklı çıkarır mı? Çıkarmaz. Adaletsizliğin boyutlarını buradan ölçebilirsiniz. Devlet, geçen yıl , ortalama memur emeklisine 1 170 TL öderken işçi emeklisinin ortalama maaşı 823 TL de kaldı. Emeklilerin maaşları arasında da tutarsızlık ve adaletsizlikler var. Bunları halletmek yerine, vekil beyler ve bayanlar kendi aylık emekli maaşlarını 8-9 bin TL’lere çıkarmanın derdine düştüler. Yağma Hasan’ın böreğinden kapıp kaçma girişimi Çankaya’dan döndü ama bakalım bu sevdadan vazgeçilecek mi…

***

Bölüşümde adaletsizlik özel sektörde daha büyük. Sendikalaşmanın yerlerde süründüğü özel sektörde , inşaat, turizm, muhtelif hizmet sektörlerinde (ücretli istihdamının yüzde 20’si) asgari ücret, “gösterge” ücret değil, gerçek ücrettir. “Sigortalılık” bir hak değil, adeta bir lütuf gibi sunulur işçiye. Ücretlilerin en çok istihdam edildiği sektör imalat sanayidir(yüzde 40’lar).  Bu sektörde, özellikle giyim-tekstil, gıda işkollarında yaygın bir asgari ücretlilik hatta kayıt dışı istihdam söz konusudur. İşçiye net asgari ücret ödenir ama primi,vergisi yatırılmaz, cebe atılır. Haftada yasal süre olan 45 saatin çok üstüne çıkar çalışma süreleri, yüzde 50 zamlı mesai ücretleri ödenmez, yüzde 100 zamlı ödenmesi gereken tatil günü ücretleri de ödenmez. Bu, özellikle, AVM’lerdeki, çağrı merkezlerindeki genç işgücü sömürüsünde yaygınlaşan bir ihlal.

Ücretlilikte biraz olsun tuzu kuru kesimler, karlılık oranının en yüksek olduğu sektörler. Finans ve iletişim bunların başında geliyor. Tüpraş, Petkim gibi enerji, petrokimya sektörlerinin devlerinin olduğu işkollarını da zikretmek gerekir. İmalatta ilaç, kimya, cam işkollarında ortalama ücretler,sendikalılık ve alınan ücretler görece yüksek. Bu da işçi sınıfı içinde ciddi bir hiyerarşinin ortaya çıkması ve öteden beri yaratılmış işçi aristokrasisinin korunması demek.

Ücret ve maaşların belirlenmesinde, çalışan sınıf en büyük kazığı Merkez Bankası’ndan yiyor. MB, 2011’de yüzde 5 hedef enflasyon belirledi ama yüzde 100 ıskaladı. Böylece yüzde 10 zam alamayanlar, reel gelir kaybına uğradı. MB bu yıl da yüzde 5 enflasyon hedefliyor, ama belli ki tutturamayacak, bu hedefe ücret artışı belirlerken  güvenenler, bilsinler ki, zararlı çıkacaklar.

Written by Mustafa Sönmez