Gezi fırtınası sonrası oluşan yeni çöl haritasında toplumsal muhalefet, yeni alanlarda yeni biçimler alırken ister istemez yaklaşan yerel ve onu takip edecek Cumhurbaşkanlığı ile genel seçimleri de düşünmeden edemiyor. Bu üçü de  , toplumsal muhalefetin tavır belirleyeceği, sonucu şekillendirme potansiyeli olan  momentler. Özellikle yerel seçimler, Gezi eylemliliğinde yer alan çoğu bileşenin doğrudan demokrasiyi deneyimleme alanı olan belediyelerde, belediye meclislerinde, muhtarlıklarda söz ve karar sahibi olabilmeleri  için oldukça önemli. Hele ki İstanbul, Ankara gibi, yerli-yabancı sermayenin kent rantından birikim sağlamak üzere büyük bir aç gözlülükle hakimiyet kurmak istedikleri  metropollerde, neoliberal belediyecilik ve rantçılığa karşı halkın belediyeciliğini icra etmenin fırsatı var.

Toplumsal muhalefet unsurlarının Gezi direnişinde pratiğini sergiledikleri eylem birliğinin devamını yerel seçim özelinde ilerletmek neden mümkün olmasın ? Gezi ruhunun hakim kılınacağı bir seçim atmosferi, propaganda ve ajitasyon birliği, belirlenecek ortak adaylarla gerçekleştirilemez mi? Bu konuda öncelikle CHP’nin inisyatif alarak, ortak hedef, program ve aday tespitinde işbirliği için Gezi direnişinin bileşenleri ile BDP ile görüşmesinin yerinde olacağını düşünüyorum. Sokak muhalefeti ile BDP’nin ağırlık taşıdığı il ve ilçelerde ise bu unsurların CHP’nin kapısını çalmaları uygun olabilir.

Özellikle İstanbul’da, Gezi direnişi bileşenleri ile Kürt muhalefetinin üzerinde anlaşacakları bir aday konusunda CHP’nin, bizzat da Kılıçdaroğlu’nun inisiyatif alması yerinde olur. CHP ya da BDP bunu yapmayarak kendi bünyelerinden aday çıkarmak yoluna giderlerse bu bir dayatma ve eldeki fırsatı tepme olur; ancak AKP’yi sevindirir.

MESELE’DE…

Yerel seçimler konusunda duruş ve eylem programı ile  ilgili sorulara cevabımın da yer aldığı bir söyleşi,  Mesele dergisinin ağustos sayısında yer aldı. Aynı şeyleri yinelemek yerine, derginin de izniyle, iki soruya verdiğim yanıtları okuyucu ile paylaşmak isterim;

  -Gezi eylemlerinde bugüne kadar yan yana gelmeyen, hatta gelmesi mümkün görülmeyen pek çok grup birbirine tahammül etme becerisini gösterdi. Bu beceriyi sürdürebilmenin gereklilikleri sizce neler?

MS: Beceri, eylemin doğruluğu, meşruluğu ve yepyeni unsurların neredeyse başrol oynamalarından kaynaklandı. O kadar başarılı götürüldü ki, kimse pot kıran , oyun bozan olmak istemedi, tolerans çizgisi yükseltildi. Gezi ruhu, semtlere, okullara,işyerlerine taşınmaya oralarda yeniden üretilip eylemlilik içinde büyütülmek isteniyor, alınan yol umut verici. Ama bazı kesimler ne yazık ki hastalıklarından kurtulamıyor, süreçten hasat peşinde, sandığa oy devşirme çabasındalar. Milliyetçi söylemleri, simgeleri, sembolleri sivrilterek ayrışmaya neredeyse çaba gösterir haldeler. Bu gayretin özellikle yerel seçimlere doğru artma ihtimali var ama bundan da ürkmemek gerekiyor. Sonuçta böyle bir arınma olacaksa olsun. Geriye yepyeni bir siyaset yapma tarzını ,doğrudan demokrasiyi bizzat deneyimleyen, kendinden olmayana tahammül gösteren ve bir arada yaşamayı becerebilen bir bakiye, daha sağlıklı ve gelişmeye her anlamda daha yatkın. Önemli olan eylem içinde büyümek, değiştirerek büyümek, hem değiştirilmesi gerekeni değiştirmek, bunu yaparken de kendini değiştirmek, geliştirmek, yeni bir insan olabilmek. Yerelde iktidar nüveleri olabilmek, sandığı yadsımamak ama sandığa endekslenmemek, hep bir sokak muhalefeti,  yerelde güç olarak kalabilmek.

-Gezi direnişi kendi politik grubunu çıkarıp bir alternatif yaratabilir mi, sol partilerin ve grupların direnişin ruhunu ve politik eğilimini görmesi, kucaklaması mümkün mü? Bunun için ne gerekiyor? Örneğin orta sınıfa ulaşmak, harekete geçirmek için nasıl bir politik dile ihtiyaç var, sizce?

MS: Sandığın ortaya çıkmasına yakın tarihte sokak muhalefetinin bir tavrı olacak elbette. Bu eylemlere katılanlar içinde CHP tercihinde ısrar edenler de olacaktır, Kürt siyasetinin Batı’daki blok adaylarından yana tavır alanlar da. Gezi’nin kimi sol partileri de kendilerine oy isteyeceklerdir. Benim gönlümden geçen sokak, Kürt ve CHP muhalefetinin özellikle büyük şehirlerde seçim ittifakı kurmaları, yerel yönetimlerde ortak bir programda buluşmaları. Bu programın hem özgürlükler hem de ekonomik ayağı olabilir. AKP rejiminin tüm anti-demokratik, anti-laik uygulamalarını, kutuplaştırıcı siyasetini  ters yüz edecek, ötekileştirici her uygulamaya karşı çıkacak, Kürtlerin demokratik taleplerine duyarlı bir özgürlükler programına;  iş ve aş üreten, kayırmacılığı, rant yağmasını karşısına alan bir ekonomi program eklenerek seçim ittifakı keşke gerçekleşebilse.  Böyle şeyleri konuşmak için erken gibi görünüyor ama zaman da hızla ilerliyor, bunun farkında olmak gerek.

(*)Mısır, Orta Doğu, Gezi direnişi, Kürt sorunu , ekonomik kriz konularının da yer aldığı söyleşinin tamamı Mesele, Ağustos 2013’te.

Written by Mustafa Sönmez