Mustafa Sönmez
07.08.2010, Cumartesi
Türkiye, özellikle son 10 yılda hızla kırdan kente göç süreci yaşadı. Bugün vardığımız yerde nüfusun dörtte üçü kentlerde yaşıyor. Bu durum da yerel yönetimlerin önemini artırıyor. Hızlı kentleşme ile birlikte, kamu yönetiminde yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının ve ona bağlı olarak ekonomik kaynaklarının artırılması, her şeyden önce yönetsel ve ekonomik etkinlik açısından gerekli ve rasyonel.
Hızlı kentleşme, yılda yüzde 1,5 artan nüfus, ister istemez, ülkenin yönetim şablonlarında değişimi de gerektirir. Yereli güçlendirme, ekonomik olmanın yanı sıra, demokratikleşme, kitlelerin siyasete katılımı açısından da istenir bir şey olmalıdır.
***
Merkezi ve yerel harcama optiğinden bakıldığında, AKP iktidarının yereli güçlendirme konusunda etkili bir çaba içinde olmadığı görülebiliyor. Mahalli yönetim harcamaları, merkezi yönetim harcamalarının yüzde 20’sinin üstüne çıkamıyor. Yerel yönetim derken, harcamaların yüzde 60’ının sayıları 3 bine yaklaşan irili ufaklı belediyelerce, yüzde 40’ının da 81 il özel idaresi, İSKİ gibi belediyeye bağlı kuruluşlarca, mahalli idare birliklerince yapıldığı görülüyor. Yerel yönetimlerin istihdamı 300 bin ile, toplamı 2,5 milyonu geçen diğer kamu personelinin sadece yüzde 10’undan biraz fazla. Yerelleşme yolunda kat edilecek daha çok mesafe var.
Kaynak: Muhasebat Genel Müdürlüğü veri tabanı
Yerel yönetimler, özellikle belediyeler, bütün ademi merkeziyetçilik iddialarına karşın, merkeze ve onun aktaracağı kaynaklara bağımlı, yetkileri, olması gerekenden daha dar ve kısıtlı. Bu durum, yerel yönetim harcamalarından her bölge, il kentlisinin farklı yararlanması gibi bir çarpıklığı da getiriyor. 2009 illere göre mahalli idare harcamalarını, aynı yılın il nüfuslarına böldüğümüzde, Türkiye ortalaması 665 TL. Peki bu ortalama, ilden ile nasıl değişiyor? Burada da , Doğu ve G.Doğu illerinin çoğunun, Türkiye ortalaması ve Batı’daki birçok ile göre, nüfus başına daha az harcama, dolayısıyla hizmet aldığını ortaya koyuyor.
Gelişmiş Batı illerinde, kişi başına yerel yönetim harcaması, Türkiye ortalamasının yüzde 70 ila yüzde 90 üstünde seyrediyor. Buna karşılık, Kayseri, Bursa, Gaziantep, Adana, Denizli gibi Anadolu’nun gelişen illerinde nüfus başına yerel yönetim harcamalarının çok geride kaldığı görülüyor. Ama çarpıcı olan Doğu ve Güneydoğu illerinin durumu. Nüfus başına mahalli idare harcaması, Tunceli, Şırnak’ta Türkiye ortalamasının beşte biri kadar iken Diyarbakır’da bir kentli için yapılan harcama, Türkiye ortalamasından yüzde 40 , İstanbul’dakinden ise ise yüzde 63 gerisinde.
Bu göstergeler, demokratikleşme, yerelde kamu hizmeti adaleti açısından yapılacak çok şey olduğunu, bölgesel mağduriyetlerin ülkenin çok değişik bölgelerini kapsadığını ve bunlara neoliberal zihniyetin getireceği bir şey olmadığını, doğrudan demokrasi optiğinden yerelleşmeye ağırlık vermenin vaktinin gelip de geçmekte olduğunu yeterince ortaya koyuyor.