Mustafa Sönmez

Kılıçdaroğlu, Kayseri’de rüşveti itiraf eden Hacı Ali Hamurcu’nun el yazılı defterini RTE’ye iletti ve mektubunda şöyle dedi:  “Hukuk ve yolsuzluklarla mücadele adına adım atmanızı istiyor ve diliyorum”. Tabi ki bir dilek olarak kalacak bu. Çünkü AKP’nin iktidar oluşundan bu yana yolsuzluk gündemden hiç eksilmedi, hesap soran da çıkmadı. Kimi kime şikayet ediyorsunuz? Belediye yatırımlarından çeşitli kamu ihalelerine, TOKİ projelerinden, özelleştirme idaresi satışlarına, enerji lisanslamalarına, kamu bankası kredilerindeki usulsüzlüklere, Deniz Feneri’ne kadar birçok alandan “yandaş sermayedarları”, partilileri kayıran pis kokular yükseldikçe yükseldi. Hiç de eksileceğe benzemez. AKP, 12 Haziran seçimlerinden yine iktidar çıkmayı, özellikle bu kokuların hesabını verecek duruma düşmemek  için can havliyle istiyor.

***

Haksızlık etmeyelim, yolsuzluk, AKP öncesi de vardı. Bu ülkede demokrasinin kuralları, organları doğru dürüst inşa edilmedikçe, kim iktidar olursa olsun, yolsuzluk hep olacak. Yolsuzluk, kapitalizme neredeyse mündemiç (içkin) bir olgu. Kapitalizmde ideal olan, devlet otoritesinin, tüm kapitalistlere eşit mesafede durması, “yolunca yordamınca” sömürü çarkının işlemesini sağlamasıdır. Bu durumdan sapılıp birilerine yakın davranınca yol-yordam bozuluyor ve “yolsuzluk” sahne alıyor.

Bazı ülkeler, kayırmacılığı, rüşveti bir şekilde azaltmışlar, bazılarında ise arşa çıkmış. Özellikle küresel sermaye, gideceği ülkelerde bu kayırmacılıkta, rüşvette insaf, izan ister.  IMF de rüşveti, kural dışılık olarak niteler ve “mali saydamlık” ister. Bu “saydamlığı” özendirmek için de ülkelere not veren “sivil örgütlenmeler” desteklenir. Uluslararası Saydamlık Örgütü (Transparency International) bunlardan biri ve 178 ülkeyi her yıl  “temizlik dereceleri”ne göre 10’dan 0’a kadar notlandırıyor ve bu sıralamayı  “Rüşvet Algısı Endeksi”ne göre yapıyor.  Bu örgütün 2010 için sıralamasına göre, en saydam yönetim algısına sahip olanlar İskandinav ülkeleri. Avustralya ,Yeni Zelanda, Singapur, Kanada da ilk 10’da. Buna karşılık Türkmenistan, Özbekistan gibi Türk Cumhuriyetleri, Irak, Somali, Afganistan, 10 üstünden 1-1,5 not alan en berbat , rüşvetçi ülkeler grubundalar.

Peki Türkiye nerede bu sıralamada ? Türkiye’nin yeri yıllardır 10 üstünden 5 alanların altında. Sıralamadaki yeri de 60 bandının altında ve notu 4-4,5 arasında değişiyor. Övünülecek bir yer değil tabii. Türkiye, diktatörü kovulan Tunus, neoliberal islam Malezya, Doğu Avrupalı bazı ülkeler ile aynı “yolsuzluk algısı notuna” sahip.

Kaynak: Corruptıon Perceptıons Index 2010: transparency .org

 Küresel firmalar, yatırım yeri seçerken  bu tür notları da dikkate alıyorlar ve aşırı rüşvetçi ülkelere yatırım yapmaktan uzak durabiliyorlar. Biraz da bunun içindir ki, UNCTAD’a göre, bugün dünyada 18 trilyon dolara ulaşan doğrudan yabancı sermayenin ancak yüzde 28’i,  ekonomisi kadar demokrasisi de “gelişmekte ya da azgelişmiş” ülkelerde. Buna karşılık, küresel sermayenin yüzde 72’si , kapitalizmi daha kuralıyla uygulayan, hukuk tanıyan, burjuva demokrasisi biraz daha iyi işleyen ülkelerde.

***

Rüşveti, yolsuzluğu en aza indirmenin yolu, demokrasiyi, birkaç yılda sandığa gidip oy kullanmaktan ibaret görmeyip seçmenin, seçilenleri ve bürokrasiyi denetleyebildiği, yeri gelince azledebildiği, böylece , katılım imkanı bulduğu bir rejim haline getirmekten geçiyor. Bugün AKP eliyle uygulanan siyasi rejim, hızla bir sivil diktaya gidiş. “İleri demokrasi” yaftası adı altında, yasama ve yürütmeye ek olarak yargı da kontrole alınıyor. Bu durumda, icraatı denetlemenin, yolsuzlukları sorgulamanın imkanı kalmıyor. İktidar, yolsuzluğu açığa çıkaracak  medyanın da çanına ot tıkayarak sesleri kısma çabasında. Ancak, içeride sesleri kısmak, dışarıdan olup bitenin görülmesini önlemeye yetmiyor. Artık mızrak çuvala sığmaz halde, aklı selim sahibi her yabancı gözlemci gerçekleri görüyor ve ifade ediyor. AKP’de de panik başladı ama çırpınmanın ecele faydası yok…

Written by Mustafa Sönmez