Depreme Hazırlık: Ceset Torbaları
Mustafa Sönmez Bir deprem, bir sel, hortum, heyelan…Afetler karşısında çaresizlik yaşayanların yüzlerindeki acıyı, korkuyu,…
Mustafa Sönmez
Komşu Yunanistan, Türkiye’nin 2001 krizi koşullarına benzer bir iklimden geçiyor. Tıpkı o dönemin Türkiye’si gibi devasa bütçe açıkları, devasa kamu borç yükü, milli gelirin yüzde 12’sine vurmuş bir cari açık ve çevrilemeyen borçlar…Piyasadan sağlanamayan krediyi IMF’den temin ihtiyacı ve IMF’nin dayattığı acı reçeteler…
Komşunun Başbakanı Yorgo Papandreu demiş ki, “Türkler başardı, biz de yapabiliriz”…Hangi Türkler, neyi başarmış ayırdında mı Yorgo ? Bir başarı öyküsü var ama hangi sınıfın zaferi bu? 2001 krizinin kime, neye mal olduğu, hangi Türklerin başarıp hangilerinin ezildiğini Yorgo’ya birileri doğru dürüst anlatsa da, o da başına gelecekleri görebilse…
Hatırlayalım; 2000’de Türkiye, IMF’nin “kuru sabitleyin” öğüdüne iman edince kısa sürede cari açıkları devasa boyutlara çıktı ve 2001 başında çürük finans sistemi, kaçan sıcak paranın depremiyle çöktü. Yirmi dolayındaki banka enkazını kaldırmak için, Türkiye’nin başına belayı açan IMF, Türkiye’nin yine –hayasızca- kapısını aşındırdığı kurum oldu. Ecevit Hükümeti, IMF ile ilişkileri yürütmek üzere Kemal Derviş’i ekonominin başına geçirdi. IMF-Derviş işbirliği, sonuç verdi. IMF, 30 milyar doları bulan krediyi kullandırmanın karşılığı olarak Türkiye’ye bütün istediklerini yaptırdı. Sıkı bir mali disiplin ile kamu harcamaları kısılırken özelleştirme yasaları tehditlerle çıkarıldı. İpi eline geçiren IMF, Derviş üstünden dönemin hükümetine bütün neoliberal dönüşümleri yaptırdı. Eksikleri de AKP iktidarları döneminde militanca tamamlandı. “Türkler başardı” diyen Yorgo, bütün bunları biliyor mu acaba?
Birileri Yorgo Bey’e bir de ödenen siyasal bedeli hatırlatmalı. 2001’de yüzde 6’ya yakın küçülen Türkiye ekonomisi, radikal IMF reçetelerinin ardından 2002’de yüksek devalüasyonun rüzgarıyla ve geriletilen reel ücretlerin avantajı ve dünya konjonktürünün likidite bolluğunun ehven iklimiyle, yeniden büyüdü ama geride, 2001 krizi ile alt ve orta sınıfa yoğun işsizlik ve yoksulluk bırakarak… Bunun da bir bedeli olacaktı ve bedel 2002 Kasım’ında ödetildi. Bütün tepki oyları AKP’ye aktı. “Başaran” koalisyonun bütün partileri baraj altında kalırken yağmurdan kaçışın akibeti AKP dolusu oldu…
***
Bir şeyi unutmamalı; Yunan toplumu, bizim gibi, 12 Eylül ile depolitize, atomize edilmiş bir toplum değil. Daha örgütlü ve dirençliler. Yapılan kabine değişikliği güven oyu aldı ama Papandreu iktidarı için en zor ikinci adım henüz atılamadı. AB, Avrupa Merkez Bankası ve IMF troykası, 12 Milyar Avro’luk beşinci yardım paketinin serbest bırakılmasında önkoşul olarak orta vadeli ekonomik önlem paketinin meclisten geçirilmesini şart koşmuş durumda. Yeni kabinede ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı görevini üstlenen Evangelos Venizelos, troykanın istediği orta vadeli planın meclisten geçebilmesi için ana muhalefet YDP ve Milliyetçi LAOS partileri ile mutabakat sağlandığını açıklıyor ve ekonomik kemer sıkma politikalarını içeren planın 30 Haziran’a kadar meclisten onay alması bekleniyor. Yasa tasarısı, yoğun özelleştirmeleri, maaş ve ikramiyelerin kısılmasını, kamu çalışan sayısının azaltılmasını ve devlet arazilerinin satışlını , sosyal yardımların , sağlık-eğitim harcamalarının kısılmasını getirecek tasarrufları öngörüyor.
***
Peki bu tasarıya sokak, Bıkkınlar Hareketi olarak tanımlanan emekçi halk kesimi ne diyor? Yüzde 12 işsizlik, 3 yıldır büyümeden uzak ekonominin kıskacındaki toplum oldukça tepkili. Arkadaşımız Pelin Ünker’in Atina’dan bildirdiğine bakılırsa, yüz binlerce Yunanlının katıldığı gösteriler öncesinde önümüzdeki hafta meclisin tamamen çember altına alınması, grev ve genel grevlere bir haftalık süre ile yoğunluk kazandırılarak devam edilmesi bekleniyor. Başta Yunanistan elektrik kurumu DEİ olmak üzere birçok kuruluş aralıklı grev eylemi içinde. Sintagma (anayasa) meydanına sandıklar koyan protestocular orta vadeli planın meclis tarafından değil, kendileri tarafından oylanacağını, hükümetin de bunu dikkate almak zorunda olduğunun altını çiziyorlar.
2001’deki IMF ile büyük burjuvazinin ortak ürünü olan insafsız, adaletsiz operasyon, tarihimize, “Türkler başardı” diye geçti. En alttaki Türk ve Kürtlerin ödedikleri unutturularak…
Bakalım Yunan halkı olacaklara izin verecek mi…Bizim gücümüzün yetmediğine onların gücü yetecek mi, onlar başaracak mı?