‘Krize Karşı İnşaat’: Nereye Kadar ?(1)
AKP rejiminde sermaye birikimi sürecine damgasını vuran sektörün inşaat olduğu malum. İnşaatın başaktör olarak sahne…
Sosyal bilimlerle ilgili “derleme kitap” sayıları son zamanlarda bir hayli arttı. İyi de oldu. Belli bir tema etrafında, yazarların, bütünün farklı parçalarını ya da bütünün kendisini farklı perspektiflerle ortaya koymaları, kolektif bir emek ürününü okuyucu ile paylaşmaya imkan veriyor. Ayrıca, okuyucu bu tür albüm kitaplarda farklı sesleri duyma, dinleme olanağı buluyor. Parçaları birleştirerek bir senteze ulaşma keyfiyeti de var.
Derleme kitap, bilgi üretimini teşvik açısından da yararlı bir tür. Belli bir temada bir yazarın kitap boyutunda ürün vermesi her zaman kolay olmuyor. Birikim, ürünü kitap boyutunda doğurmaya yetmiyor ve sürekli ertelemeler, kısa makale ve değinmeleri gazete,dergilerde paylaşmadan ibaret çabalar…Derleme kitap, iyi bir orkestrasyonla, farklı katkıları bir araya getirmenin “zarf”ını oluşturuyor. Mazrufun kalitesi ise , orkestra şefliğine soyunanın becerisine ve katkıların niteliğine bağlı.
Derleme kitap, basitce makalelerin aritmetik toplamı değil elbette. Bunu bir dergide yaparsınız ama derleme kitap, dergi değil. Olmamalı da. Bir kere “seçilen tema” önemli. Ardından, ortak inşaya katkı koyacak olan ustaların bir araya getirilmesi, dublikasyonların önlenmesi, katkıların birbirini bütünlemesi ve/veya yeni tartışma ufuklarına imkan vermesi…Bu işleri tek başına “derleyen”e de bırakmamalı aslında. Katkı koyacak olanlarla yapılacak birkaç toplantıda yük paylaşılmalı, ardından işin icrasında ve sunumunda “orkestra şefi” başı çekmeli. Katkıları takdim eden bir “Giriş” yazısı, derlemelerde okuyucunun en önemli beklentisidir. Kimden neler okuyacağım, bütünü tamamlayan parçalar neler, hangi tartışmalara tanıklık edeceğim, gibi soruların karşılığını bulmak ister okur.
***
İki güncel temanın derleme kitaplarından söz etmeye getireyim lafı. Biri sağlık ile ilgili, diğeri de sosyal politika alanının “Güvencesizlik” sorunu ile ilgili. Sağlık ile ilgili olan “Tıp Bu Değil”e (İthaki Yayınları) ben de sağlığın metalaşması ile ilgili bir makale ile katkıda bulundum. Ama görülecektir ki, derlemeye katkıda bulananlar içinde hekim olmayan tek kişi benim. Diğer yazar 12 hekim şunlar; Ahmet Aydın, Ahmet Özdoğan, Ali Rıza Üçer, Bülent Kara, Gülümser Heper, İlknur Arslanoğlu, Kaan Arslanoğlu, Mutluhan İzmir, Osman Elbek, Tolga Binbay, Uğur Yılmaz, Yavuz Dizdar. Kitabın editörü Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu, (Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi) Sol portala verdiği mülakatta, bir grup hekim olarak bir hareket başlatmaya dönük olarak bu kitabı ürettiklerini belirtiyor ve ekliyor; “…doğru bir sağlık anlayışı, doğru bir tıp anlayışı için bir tartışma başlatmak istiyoruz ilkin. Unutulan doğruları yeniden hatırlatmak, bunların üstüne katmak istiyoruz. Sağlık çalışanlarının unuttuğu idealist duyguları yeniden anımsatmak istiyoruz. Toplumda onlara duyulan saygıyı yeniden uyandırmak istiyoruz. Daha önemlisi toplumun kendi sağlığı için onca bulandırmaya, sistemin onca yanlış yönlendirmesine karşı bir kalkışma başlatmasını istiyoruz. O heyecanı yaratmak istiyoruz.”
Kitabın hem halka, hem sağlık çalışanlarına yönelik hazırlandığı belirtiliyor ama öncelikle ve özellikle de tıp fakültesi öğrencilerince okunması arzu ediliyor. Kısa sürede ikinci baskısı hazırlanan bu kitabı, aynı tema etrafında yenileri izleyeceğe benzer. Sevindirici bir gelişme.
***
Diğer kitabımız, emek dünyasının en yakıcı sorununu kendine tema seçmiş; Güvencesizlik… Nota Bene yayınlarından çıkan bu derlemenin editörü genç bir akademisyen Özay Göztepe. Kavramsal tartışmalardan Türkiye sınıf hareketinin güvencesizliğini deneyimleme biçimine ve dünyadan örneklere, pek çok analizi içeren makalelerden oluşan kitaba, Korkut Boratav hocam da bir önsözle katkıda bulunmuş.
Güvencesizleştirme: Süreç, Yanılgı, Olanak, sermayenin esneklik olarak söylem düzeyinde kurduğu, emeğin ise güvencesizlik olarak yaşadığı süreci, birleşik bir emek mücadelesinde taşıdığı kısıtlar ve olanaklar; yani gerçek bir hareketin öncülleri bağlamında tartışmayı amaçlıyor. Kitabın “süreç” başlığını taşıyan birinci bölümünde, güvencesizleştirme biçimleri üzerine yapılan çalışmalar yer alıyor. Özay Göztepe, yeni dönemin ana yönelimlerini, Güven Savul, standart dışı istihdam biçimi olarak da nitelenen güvencesizleştirmenin esas çalışma biçimi haline gelişini inceliyor. Denizcan Kutlu ise, güvencesizleştirme örüntülerini Türkiye’deki güncel gelişmeler bağlamında ele alıyor. Ferda Koç’un, güvencesizleştirmenin en ağır etkilerini yaşayan Kürt işçilik sorunu ilgiyle okunacak bir katkı. Metin Özuğurlu, Türkiye tarımının yıkımına değinirken , Serkan Öngel, kadınların işgücü piyasasındaki konumuna eğiliyor.
Güvencesizleştirme sürecinin temel tartışma argümanlarından olan prekarya kavramı üzerine Şebnem Oğuz odaklanmış ve kavramın tarihsel gelişimini inceleyerek, sınıf mücadelesi açısından taşıdığı kısıtlara (ve olanaklara) değinmiş. Richard Seymour tarafından kaleme alınan ve Akın Sarı tarafından çevirilen yazı ise prekaryanın eski ve yeni yönlerine, diyalektik bir bütünlük içinde açıklık getiriyor. Kitabın son bölümü ise “olanak” başlığında, güvencesizleştirmeye karşı mücadele stratejilerini tartışıyor. Atilla Özsever, Mehmet Ümit Erdem, Tufan Sertlek, bu bölüme katkı koyan isimler.