28 Şubat ve Sermaye İçi Rövanşizm…
Mustafa Sönmez 27.02.2010, CumartesiBugün birçok alanda gözlemlediğimiz rövanşizm, sermaye fraksiyonları arasında da yaşanıyor. 28 Şubat…
Mustafa Sönmez
Demokratik özerklik tartışmalarına, 24-25 Ağustos 2010 tarihlerinde “ Neresi Demokratik.Nasıl Özerklik?” başlıklı iki yazı ile değinmiştim. O yazılardan bir paragrafı aktarmalıyım: “Kürtlerin hangi derdine çare olacaksa bu model, söyler misiniz, bölge dışındaki milyonlarca Kürt’e ne getirecek? Mesela İstanbul, Ege,Çukurova’daki Kürtler, Güneydoğu’daki “özerk” bölgenin nimetlerinden– neler olacaksa o nimetler- nasıl yararlanacaklar? Eğer Kürt nüfusun en az yüzde 40-50’si bölge dışında, ülkenin gelişmiş bölgelerinde yaşıyor ve onların birçoğunun Kürt kimliği ile kültürel hakları ile ilgili talepleri bulundukları bölgelerde sürüyorsa, o zaman bölge temelli bir proje Batı’daki Kürtleri nasıl kucaklayacak?”…
Bu soruyu, İmralı’daki Abdullah Öcalan’a iletmişler ve birkaç okurum, verilen cevabın yer aldığı sitenin linkini aktardılar. Bakın ne diyor Öcalan;
“ Ekonomist Mustafa Sönmez’in yazılarını takip ediyorum…Demokratik özerklik tartışılırken yüzde 40 oranında olan batıdaki Kürtlerin hesaba katılması gerektiğini belirtiyor. Biz zaten hesaba katıyoruz…Bizim ortaya koyduğumuz demokratik özerklik projesi etnisiteye ve coğrafi sınırlara dayanmıyor…Bizim anlayışımız Kürtlük anlayışı değildir…Türk, Kürt, Araplığa dayanmıyor, demokrasiye dayanıyor…Örneğin Hatay’da, Adana’da da demokratik özerklik kurulabilir.Orada da Araplar kendilerini ağırlıkla ifade edebilir..Bahsettiğimiz demokratik özerklik sadece Kürdistan’a ilişkin değil…Ege, Karadeniz, Orta Anadolu’ya da ilişkindir.Kürtler bugün bunu öncelikle yapabilir ancak demokratik özerklik bütün Türkiye’yi kapsayan bir projedir…”….(http://www.kaypakkaya-partizan.org/ocalandan-ikili-iktidar-tespiti/)
Eğer bu ifadeyi dikkate alacaksak, Kürt siyasetinin tutsak lideri ile dışarıdaki takipçilerinin demokratik özerklikten anladıkları ve pratikleri arasında önemli bir sapma, kırılma var demektir. Öcalan, etnisiteyi, Kürtlüğü sorunun odağına koymadan, Türkiye’nin tamamında bir demokrasi projesi olarak “özerkleşmeden” söz ediyor. Ege’si, Karadeniz’i, Orta Anadolu’su ile…Buna özerkleşme değil, demokratik yerelleşme dese daha doğru olurdu.
***
Nüfusu bir-iki yıl içinde 75 milyonu bulacak Türkiye’yi, neredeyse 90 yıllık yönetim biçimi ile yönetmekte ısrar etmek, akıl karı değildir. Nüfusunun dörtte üçü kentlere yığılmış bir ülkeyi bu kadar merkezi erkle yönetmek akla ziyandır. AKP’nin hız verdiği neoliberal politikaların ortaya çıkardığı bölgesel uçurumu, pekiştirdiği her tür ekonomik, kültürel, sosyal eşitsizlikleri azaltmayı hedefleyen ve demokratikleşmeye hizmet edecek bir yerelleşmeye yüzümüzü dönmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
Kürt siyasetinin öteden beri en büyük zaafı, kendini dünyanın merkezine koyması, her şeyi kendi etrafında örme yanlışıdır. Nitekim, liderleri Öcalan’ın söylediklerinden bir hayli farklı olarak, bu demokratik yerelleşme pratiğini, Kürtlerin, Kürt coğrafyasının tek meselesi gibi takdim ettiler ve toplumu hızla gerdiler. İfadesi hiç de gerekli olmayan semboller, bayraklar, özsavunma vs.lerle, üzerinde çok tartışma yapılması gereken “iki dil meselesi”ni manav etiketlerine çekerek ifrada vardırdılar. Açık söyleyelim, Kürt siyasetinin parti ve kitle örgütü kadroları, liderlerinin söylediğini anlamakta ve pratiğe geçirmekte pek başarılı değiller.
***
Eğer, demokratik özerklik, sadece Kürt coğrafyasının meselesi değil, tüm Türkiye’nin meselesi ise, yapmaları gereken, tüm bölgeler için geçerli olacak bir yerel demokrasi projesi modelini, CHP’den sola, hatta merkez sağa kadar tartışmaya açmak, bu yerel modelin prensiplerini birlikte oluşturmaktı. Böyle bir modelin inşası ciddi bir iştir. Yönetim biliminden ekonomiye, sosyolojiden tarihe, diplomasiden psikolojiye birçok disiplinin ortak çalışmasını ve ortak üretimini gerektirir. Bölge sınırları nasıl tanımlanacak? Bölgeler nasıl yönetilecek, yöneticiler nasıl seçilip nasıl azledilecekler? Bölge yönetimlerinin merkezi yönetimle ilişkisi nasıl olacak ? Bölgelerin, geçmişten farklı olarak kamu maliyeleri nasıl olacak? Her bölgenin kendi etnik, dinsel rengi, kurulacak modelin içinde nasıl temsil edilecek, beklentiler, nasıl özel çözümlerde karşılık bulacak?
BDP’li, DTK’lı Kürt arkadaşların yerinde olsam, tüm Türkiye bölgelerine şamil bir modelin ana prensiplerini ve her bölgenin özgün yanını da dikkate alarak tartışmayı öne çeker ve sorunu Kürt illeri meselesi değil, Türkiye meselesi, Öcalan’ın deyişiyle, demokrasi meselesi olarak ele alıp tartışırdım. Böylesi, amaca daha uygun olur ve gereksiz gerilimlerden bizi uzaklaştırdığı gibi bir birimizi anlamamıza ve sorun çözmemize daha çok yardımcı olurdu…