Türkiye’nin risk notu düşüşte ama artabilir de (Al Monitor, 10 şubat,2021)
Yabancı yatırımcıların özellikle yatırım kararı verirken göz önüne aldıkları ülkelerin risk primleri, Türkiye için büyük…
01.01.2010
Parti kurma hazırlığı içinde olduğu söylenen “Yeni Sol” hareketi, “Çerçeve metin” isimli bir dökümanı kamuoyuna duyurdu. Bu metni oluşturan 1915 sözcük üstünden bir “içerik analizi” denemesi ile bu siyasi girişimi anlamaya çalışalım.
Yeni Sol’un çerçeve metninde hiç olmayan sözcükler: Sosyalizm, işçi sınıfı, sınıf mücadelesi, devrim, emek iktidarı, kamulaştırma…Dolayısıyla, aralarında Ufuk Uras, Ahmet İnsel, Burhan Şenatalar, Ahmet Asena gibi, çoğu sosyalist gelenekten gelen bu hareket temsilcilerinin sosyalist bir parti kurma niyetinde olmadığı açık. O zaman, geriye bu partinin nasıl bir sol parti olacağını anlamak kalıyor. İçerik analizinde, geleneksel merkez solda, mesela CHP sözlüğünde yer alan şu tür kavramlara da yer vermedikleri görülüyor; Devletçilik, halkçılık, kamu müdahalesi, KİT, planlama, özelleştirme karşıtlığı…Hatta devletçi sözcüğü 2 yerde, negatif, itici anlamda kullanılmış. Demek ki, Yeni Sol, CHP türü bir merkez sol parti de olmak istemiyor.
***
Devam edelim; Yeni Sol, sınıf kavramını pek sevmiyor. Sadece iki yerde “sınıfsal eşitsizlik” ifadesi kullanılmış, ama hiçbir yerde emekçi sınıflar, sermaye sınıfı vb ifadeleri yer almıyor. Oysa, sol, sosyal demokrat partiler, burjuvazinin varlığına itiraz etmemekle beraber, yerlerini emekçi sınıfın yanı olarak tarif ederler. Yeni Sol’da bu yok. Buna karşılık Yeni Sol’u tanımlayan temel kavram “Yurttaş”. Çerçeve metinde 11 yerde yurttaş sözcüğü kullanılıyor. Eşit yurttaşlık, Anayasal yurttaşlık,Yurttaş katılımı,Yurttaş inisyatifi, Yeni Sol’un, sınıftan çok önem verdiği kategoriler. Bu, emek-sermaye karşıtlığı yerine “sivil toplum-devlet” karşıtlığını önemsemek aslında. Ama bunun sol bir partinin alameti farikası olmadığı , sağ liberallerin de benimsediği bir ayrıştırma olduğu açık.
Yeni Sol’un küreselleşme ile ilgili fikri ne? İki yerde sermayenin küreselleşmesinden söz ediliyor. Birincisinde sermayenin küreselleşmesinin muazzam zenginlik yarattığından söz ediliyor. İkinci yerde de bu küreselleşmenin yarattığı sosyal tahribat ve adaletsizlikten söz ediliyor. Anlaşılan şu ki, Yeni Sol, küreselleşmeye karşı çıkmanın yersiz olduğuna, ama bazı savunma mekanizmaları geliştirerek küreselleşmenin ortaya çıkardığı adaletsizliklerin azaltılabileceğine inanıyor.
Yeni Sol’un, AB’nin liberal ve elitist yanına itirazı var ama AB sürecinin Türkiye’nin demokratikleşmesine destek verdiğine inanıyor; AB’de, sosyal bir Avrupa isteyenlerle dayanışmak gerektiği ifade ediliyor.
***
Çerçeve metinde yer alan şu paragraf, birçok soruyu sordurtuyor ama cevap vermiyor: “Bugün toplum, insani ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması için ya devlete ya da piyasaya muhtaç bırakılıyor. Kapitalizmin liberal ve devletçi seçenekleri insanlığın kaderi olarak kabul edilemez. Bu çaresizlik ikileminden, katılıma, ortaklığa ve gönüllülüğe dayalı yeni bir seçenekle çıkılabilir”. Devlete ve piyasaya muhtaçlık derken, devleti anladık da, piyasa kim? Özel sektör mü? Kapitalizmin liberal ve devletçi seçeneğinin dışındaki üçüncü seçenek ne? Yeni sol, bunların yerine seçenek olarak neyi savunuyor? Katılım, ortaklık ve gönüllülükten oluşan kapitalizm nasıl bir şey ? Bu soruların yanıtı yok. Yeni Sol, devlet sözcüğünden irite oluyor, piyasayı da sevmiyor. Planlama sözcüğü çerçeve metinde bir kez olsun yer almıyor. Devlet ya da kamu müdahalesi olmadan, piyasanın yarattığı eşitsizlik ve melanetlerin nasıl önüne geçilecek, bunun araçları neler olacak ? Bu soruların da cevabı yok.
Yeni Sol, metnin 8 yerinde eşitsizlikten söz ederken, bunların iki tanesinde “sınıfsal eşitsizlik” ifadesini kullanıyor. Eşitsizlik sınıfsal ise, çözümün de sınıfsal olması gerekmez mi? Gerekir ama, Yeni Sol, herhangi bir sınıfsal duruş ve çözüm önermiyor.
***
Özetle, Yeni Sol, sermayenin küreselleşmesine karşı değil, onu bir realite olarak kabul ediyor. Eşitsizlikten şikayetçi ama bunun kaynağı olan emek-sermaye karşıtlığı ile ilgili bir sorunu var görünmüyor. Hem devletçi, hem piyasacı yaklaşımlara karşı olduğunu ifade ediyor ama üçüncü yol olarak ne önerdiği belli değil. Bol katılım, bol adalet sözcükleri var ama eşitsizlikleri yaratan sınıfsal farklılıkların reddiyle, onun yerine, gri bir yurttaşlık vurgusuyla solcu olunur mu?
Dikkat çeken bir husus da, Yeni Sol’un bildirgesinde, küresel krizin piyasacılık, küreselleşme, AB gibi süreç ve olguları, bunun Türkiye’ye etkilerini hiç dikkate almaması, eski ezberle yola devam etmesi…
“Yeni Sol”, çerçeve metninde yer alan takdimiyle bana, ne “yeni”, ne de sosyal demokrat anlamda bile, “sol” gibi geldi.